Avcı

25 6 0
                                    

Mikaelson'ların evinden ayrıldığımız anda yola çıkmaya hazırlanmıştık. Çünkü burada kalırsak neler olabileceğini tahmin edebiliyorduk.

Klaus ortalığı ateşe verecekti. Şafak sökerken siyah jeep hızla yolda ilerliyordu. Kol ve Rebekah öne oturmuşlardı ve bir şeyler konuşuyorlardı. Bense annem ve Jasper'a veda edememenin verdiği huzursuzlukla başımı cama dayamış hızla süzülen yolu seyrediyordum.

Kol bakışlarını bana çevirdi ve gülümsedi. Ona tek kaşımı kaldırarak baktım.

"Ne oldu?"

"Hiç birşey." dedi ve önüne döndü.

Araba iki katlı bir evin önünde durmuştu. Ev büyük ve güzel görünüyordu. Arabadan indiğimizde Kol ve Rebekah bagajdan çıkardıkları valizleri eve doğru taşımaya başladılar.

Bense onları takip ediyordum. Rebekah önden ilerleyip kapıyı açtı ve içeri girdi. Bizde içeri girdiğimizde Kol valizleri yere bıraktı ve bana döndü. Kollarını açtı ve sırıtmaya başladı.

"Evi beğendin mi?" soru Kol'dan gelmişti.
Etrafı inceleyerek cevap verdim "Evet."

Rebekah kavrayamadığım bir mesafeden "Ben dekore ettim." diye bağırdı cırtlak bir ses tonuyla.

Kol kahkaha attı. Bense hayretle eve bakıyordum. Gerçekten güzel dekore edilmişti.

"Tanrım!" diye çığlık attım gördüğüm şey karşısında.

Kol endişeyle bana yöneldi.

"Ne oldu Lexi?" titreyen elimle karşıyı göstermeye çalıştım.  Ama başaramamıştım.

O sırada Rebekah'da buraya geldi.

"Lexi?" tedirgin bir ses tonuyla sorulan sorulara karşımdaki duvarı göstererek cevap vermeye çalışıyordum. Kol ve Rebekah anlamış olacaklar ki bakışlarını hemen duvara yönlendirdiler.

Duvarda kanla 'geleceğim' yazıyordu. Bu ne demek oluyordu?

Kol tahmin etmeye çalışarak söylendi.

"Bunu bir vampir yapmış olamaz ev Lexi'nin üstüne sonuçta."

İksininde bakışlarında korku ve dehşet saçılıyordu.

Sesli olarak yutkundum.

"O zaman kim yapmış olabilir?"

"Bilmiyorum."

Kol belime sardığı kollarını yavaşça çekti ve biraz uzaklaştı.

"Lexi, Rebekah benim gitmem gerekiyor."

Cevap vermemizi beklemeden koltuğun başlığın attığı montunu alıp sinirle evden çıktı.

Kol'un Gözünden :

Evden çıktığım gibi arabaya bindim ve bulunduğumuz bölgedeki cadıların mekânına sürmeye başladım.

Evdeki yazı düşündüğüm anlama geliyorsa Lexi'ye veda etme vaktim gelmişti ama henüz bunun için hazır mıyım? Bilmiyorum.

O yazıyı düşündüğüm kişi yazmışsa ona veda etme vaktiydi.

İçinden müzik sesi taşan bir bara vardığımda Virginia'daki cadıların iyi bir eğlence anlayışlarının olduğunu düşünmeden edemedim.

İçeri girdiğim anda viskinin baş döndürücü ağır kokusu etrafımı sarmıştı. Gülümseyerek barda içki dağıtan genç cadıya doğru ilerledim. Beni gördüğünde kalp atışları hızlanmıştı.

Dudaklarını diliyle ıslattı ve bana bakmaya devam etti.

Bara vardığımda ona bir kez daha küçük bir gülücük yolladım ve ince,uzun, yuvarlak sandalyeye oturdum. Müziğin başdöndürücü sesi etrafımızı sarıyordu. Karşımda görünüşüne göre pek tecrübeli olmayan acemi bir cadı vardı.

Tahminen benden 1-2 yaş genç görünüyordu.

Zayıf kollarıyla masayı silip bana döndü

"Ne istersin?" elindeki tozlu bezi ile güzel bir görüntü oluşturuyordu.

"Tekila." önüme küçük bardağı koyüp içkiyi etrafa damlatarak bardağa doldurdu. Onu izleyip gülümsedim.

"Ne oldu?" dedi gülümseme gülümsemeyle karşılık vererek.

"Yok birşey."  bana tek kaşını kaldırdı ve gözlerini büyüttü.

"Aman Tanrım! Sen o'sun."

Başımı olumlu anlamda salladım.

"Şimdi beni onların yanına götürmelisin."

Barın üstünden atlayarak eliyle onu takip etmemi gösteren bir işaret yaptı.

Onu takip ettim. Dans eden insanların içinden ilerledik ve en sonunda barın en ücra köşlerine ilerledik. Renkli koltuklarda oturan bir gruba doğru ilerlediğimizde bunların onlar olduğunu anlamak çok zor olmamıştı. Aralarından siyahi bir kadın ayağa kalkıp bana gülümsedi.

"Kol MİKAELSON!"

"Jenna!" onunla daha önceden tanışıyordum. Bir zamanlar fazlasıyla yakındık. Tanrım!  Ona sarıldım. Ayrıldığımızda bana soru dolu bakışlar attı.

"Seni buraya hangi rüzgar attı." lafın altında yatan iğnelemeyi anlamamazlıktan gelip ciddi bir yüz ifadesi takındım.

"O. Sanırım o burda." kelimeler ağzımdan döküldüğü anda Jenna bana gözlerini büyüterek baktı.

"Nasıl?!?"

Derin bir nefes aldım ve konuşmaya devam ettim.

"Bilmiyorum."

"Peki kız seninle mi?" Lexiden bahsediyordu.

"Evet onu yanıma çekmeyi başardım."

"Cazibemi konuşturdum desene sen ona." dedi kahkaha atarak. Bende ona katılıp kahkaha atmaya başladım.

"Rebekah bile ona aşık olduğumu zannediyor. Ne bekliyordun?"

"İyi iş çıkarttın Kol."

Arkamdan gelen sesle tüylerim diken diken olmuştu. Arkama döndüğümde onu gördüm. Yutkundum ve gözlerine odaklandım.

"Lexi benimle. Peki ya o seninle mi?"

"Evet. Seni bekliyor."

Yutkundum ve cevap verdim.

"Onu sana getireceğim. Sadece bana biraz zaman ver."

Neden sesim titremişti. Onu kullandığım halde, ona karşı hiçbir şey hissetmediğim halde ondan neden ayrılmak istemiyordum?

The Sun LightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin