1.Bölüm

2.2K 667 362
                                    

Medya: Lorenzo'nun evi.

Bu benim ilk hikayem ve siz gibi güzel insanların desteklerini çok isterim. Herkese iyi okumalar. Umarım beğenirsiniz...

1.

Yemyeşil ormanda, adeta bir serçe gibi kanat açıp uçan bisiklet evin yolunu almıştı. Ormanın sık ağaçlarından öten bülbülleri, yem peşinde olan sincapları geride bırakıp sağa doğru döndüm. Eve yakınlaştıkca endişe-korku, heyecan damarlarımda dolaşıyordu. Pembe, turuncu, kırmızı çiçeklerle bezetilmiş evin balkonuna baktım. Balkonun kapıları camdan oluştuğundan dışarıyı izleyen annemi görmek kolaydı. Beni gören annem gülümsememe gülümseme ile karşılık verdi. Buna sevinmiştim. Bu "Korkma gel" gülümsemesiydi.

Bisikleti garajın renksiz duvarlarına teslim edip küçük adımlarla evin kapısına vardığımda kapı aniden açıldı. Şaşırmıştım. Annemin bana kapı açmadığına duvarlar bile şahitti. Hatta, benim evde olup olmadığım onun umrunda değildi. Bazen öyle oluyordu ki, ne o evde oluyordu ne ben. Arkadaşım Aniela'larda kaldığım oluyordu. Annem ise ya büyük bir barda insanları eğlendirerek ya da Livorno'nu sokak sokak gezip kaptığı rahat bir köşede uyuyarak.

"Oo.. Benim sarı ufaklığım gelmiş.." gülümsemesi yapmacıktı.

"Ne zamandan beri hem senin oluyorum hem de sarı ufaklığın?" küçük beyninde ceval ararken kapıyı kapattı.

"Salona geç. Geliyorum"

Salona geçip geniş ve rahat beyaz koltuğa oturdum. İki dakika geçmedi ki, annem elinde iki kahve ile içeri girdi. Kahveleri geniş masaya koyup, karşıdaki koltuğa oturdu.

"Günün nasıl geçti?"

"Çiçek dermekle, temiz havanın tadını çıkarmakla ve en esası sincap ovlamakla." nefret yağan gözlerinden gözlerimi kaçırmak o kadar zordu ki.. Derin bir nefes aldı;

"Mersa kızım. İlk önce - Ahh.. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum."

"Lafı uzatma Bayan Caprice"
'Caprice'e vurgulamıştım.

"Bir süreliğine Pisi'ye* gideceğim. Orası buraya ne çok uzak, ne çok yakın. Birbirimizi görebiliriz"

Dudaklarım alaycı bir şekilde kıvrıldığna emin olmak o kadar da zor değildi. Bana fark etmezdi. Zaten evde görmüyordum gitmesinin bir farkı yoktu, alışmıştım.

"Fark etmez" ses tonum düzdü.

Gözlerini benim gözlerime dikti. Bakışları şaşırdığını belirtiyordu. Neden şaşırmıştı ki? "Anne lütfen beni bırakma. Ben sensiz ne yaparım?" gibi kelimeleri ona sarf edeceğimi mi bekliyordu ? Böyle bir annenin yüzüne bakmak bile günahtı.

"Ev sana emanet. Bir miktar para bıraktım. Para kasada. Bir kaç ay dolanmana yeter. Bir süre sonraysa para kazanmanın gerekecek. Benim işlediğim yerde sana iş bula bilirim. Eğer istersen." Hangi bir anne kızına böyle bir teklifte buluna bilir ki?
Dayanmadı devam etti;

"Yalnız kalabilecek misin?"

Akşamlar yanlız kalabilirim. Üniversitede mutlaka birilerine eve veya ev arkadaşına ihtiyacı olurdu. Eğer olursa benimle beraber bu çiçeklerle renklendirilen evin çatısı altında kalabilirdik.

"Evet" sesim soğuk çıkmıştı.

"Tamam o zaman. Ben yarın saat 9'da uçakta olmalıyım"

"Tamam" odamın gıcırdayan kapısını kapatıp beyaz örtüyle örtülmüş yatağa kıvrıldım. Düşündükçe insan beynini sanki birileri delip deşiyordu. Hiç bir zaman düşünmek iyi gelmemişti.

Elizabeth Tohumu #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin