2.
Hatırlatma: "Önemli değil Bay De Luca. Doğru söylüyor."
3.
"Önemli bayan Giordano. Stefano kendini size afettirmek için bugün sizi okul çıkışı istediğiniz yere götürecek ve kendisini size affettirmeden okula gelmeyecek."bu kararlı ses tonuna karşı çıkmak imkansız gibi gözüküyordu.
"Öyle değilmi oğlum Bay Stefano" İmali sorusu beni bir ceylan gibi şüphelendirmişti.
"Olur" omzunu geri ataraktan söylediği şey karşısında Stefano rahattı. De Luca geniş suratını bana çevirerekten söze başladı;
"Çıka bilirsiniz Giordano signora. Okul çıkışında Stefano sizi alacak."
"Yok artık!" Stefano'nun sinirli çıkan sesi duvarların boyasını parçalardı. Yüksek sesi babası De Luca'yı sinirlendirmişti.
"Artık var gentiluomo (beyefendi) De Luca" keskin ses Stefano'yu yere mıhlamıştı.
Zil sesini yüksek dağlara kadar yükseltip bağırmaya başladı. Müdür odasını terk edip sınıfa geri dönmüştüm. Aniela sorar bakışlarını esirgemiyordu.
"Ne dedi? Ceza verdi mi? Ne oldu?" istemeyerekde olsa yanına kıvrılıp olan biten her şeyi ona şiir edecektim.
"Bayan Emma'dan özür dile dedi. Bir de onun oğlu biraz bana kaba çıkınca Bay De Luca oğlunu afetmem için, oğluyla istediğimiz yere gide bileceğimizi söyledi. Hatta söylemedi emretti gibi bir şey."
"Ha..Nasıl kaba çıktı ki?" dayanmak bilmeyen sorulara cevap bulmak bile zordu.
"Aniela ders başladı bile. Sen hangi sınıftasın? " konuyu kapatmak için iyi bir soru değildi ama idare ederdi. Ayağa kalkıp kıvrılmış eteğini düzeltti. Sonra bana kısa bir bakış atıp imali imali konuşmaya başladı;
"Aynı sınıfta değiliz. Ben gidiyorum. Ha, bu arada lafı ağzından alacağım Signore Giordano"
****
Ders bitmiş zil sesini herkese duyurmuştu. Sınıfın sessiz duvarları arasında ben ve bir kaç kişi vardı. Ders çalışmaktan beynim kemiklerimi sömürüyordu. Biraz ara olarak tuvaletin yoluna koyuldum. Boş koridorda tuvalete giderken gördüğüm, yüzü asık, elleri yeşil pantolonun ceplerinde etrafı baygın bakışlara süzen Stefano idi.
"Bekliyorum seni. Çabuk ol."
Gözlerimi devirip sınıfa gittim ve sandalyenin üzerinde durmuş çantamı aldım. Okulun geniş bahçesine çıktığımda etrafı dikkatlice gözden geçirdim. Stefano kırmızı bir arabaya yaslanmış etrafa bakıyordu. Beni görünce kafasını 'bin' anlamında salladı. Adımlarımı hızlandırarak arabasına yaklaştım. Tam kapıyı açıyordum ki Stefano benden önce davranıp kapıyı açtı. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Hiç beklememiştim böyle hareketi.
"Bu kadar belli etmede bin şu arabaya"
Arabaya bindiğimde kapıyı kapatıp hızlı adımlarla şoför kapısını açıp yumuşak koltuğa oturdu.
"Neyi belli ediyorum?"
"Yakışıklı olduğumu"
"Anlamadım"
"Bakışların diyorum çok belli ediyor yakışıklı olduğumu."
"Sen öyle anlıyorsun."
"Hayır. Senin bakışların öyle anlatıyor."
"Seninle konuşamıyorum"
"Bende."
Yol boyu sessiz kalmıştık. Benim için farkı yoktu. Manzara güzel olduğundan keyfim yerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elizabeth Tohumu #wattys2016
RomanceTımarhanenin tam ortasındaydı. Ay ışığı pencerelerden sızıp mermer zeminde parlıyordu. Elizabeth Tohumuna kurban olan adamsa küçük adımlarla yürüyordu. Tımarhanenin bahçesine çıktığında küçük hovuza takıldı gözleri. Hovuzda tek Kuğu kuşu. Gözlerinin...