8.
Bir hafta geçmişti. Günler günleri kovalarken nasıl da güldüğümü, eğlendiğimi düşünmeye zaman bile bulmamıştım. Bir taraftan okul, o biri taraftan mağaza, en esası ise "Stefano" derken zaman su gibi akıp gitmişti. Stefano ile geçen bu "bir hafta" eğlenceli ve bir o kadarda yorucu geçmişti.
Okul, mağaza, Stefano derken Carolinayı unutmuştum. Stefano ile birlikte Carolina'nın gösterişli okula gitmiştik.
Carolina abisi Stefano'dan farklı olarak yeşil gözlü, kumral saçlı, ok gibi uzun kirpiklere sahipti. Yaşına göre çok bilmişti. Israrcı olduğuna bakmayarak tatlı ve sevecendi.
O gün Carolina bana piyanoda bir kaç nota öğretmişti. Rica etmiştim ki, bana güzel bir piyano çalsın. Ricamı kırmayıp, piyanoda neşeli bir şarkı çalmıştı.
Aniela ile birlikte alış-verişe çıkmıştık. Aniela'ya her şeyi konuştuğumdan Stefano'ya beraber gidecekmişiz diğe tutturmuştu. Aniela'nın "Ricaları" sayesinde Stefano bizimle alış verişe çıkmıştı. Aniela'ya "Neden bizimle gelmesini istiyorsun?" diğe sormuş karşılığında;
"Salak mısın?! Ya bizim yokluğumuzdan istifade edip giderse, o gaddar babasının yanina ?" diğe cevap almıştım.
Bu olanlar arasında en çarpıcısı hala, Stefano ile aynı çatı altında olmamızdı. Ne o gitmek istediğini belirtmişti, ne ben neden hala benimle beraber itirazsız kaldığını sormuştum.
Livorno'nun kılıç gibi soğuk havasında sokak sokak gezip yorulmuştuk. Aniela, Carolina, Stefano ve ben kafede pencere kenarında oturmuş, koyu bir sohbete dalmıştık. Öyle bir koyu ki, masamızın başında duran, yaşlı, biraz göbeği çıkan fakat gençliğinde kızları kendisine hayran bırakan hala da o, yakışıklılığını kaybetmeyen garson, önlüklü amcanı fark etmemiştik.
"Ne istiyorsunuz ?" diğe sordu yaşlı amca. Menüye bakmıştık fakat karar vermemiştik. Hepsi atıştırmalık şeylerdi.
"Ben şundan istiyorum" dedi Carolina çocuk sesiyle. Gösterdiği şey domatesi bol olan bir atıştırmalıktı.
"Bize doyuracak bir şey getirin yeter." Aniela her zaman karnını düşünenlerdendi.
"Ama ben bundan istiyorum.!" Carolina itirazını saklamadı.
"Carolina onu yersen doymayacaksın." dediğim şeye yüzü asıldı. Kaş gözünü bir salladı ki, kuyudaki su buhar olup havaya karıştı. 3. sınıfta okuduğuna bakmayarak bazen 3 yaşında vitrinde bir oyuncak görmüş ve annesi ona o, oyuncağı almamış, o da bütün gün ağlamış bir çocuğa benziyordu. Bazense 70~80 yaşlarında karı nine gibi konuşur maslahat verirdi. Bu halleri Stefano'yu deli ederdi.
"Bey efendi siz, bize makarna getirin. İçecek?" Stefano gözlerini bize doğru çevirip sormuştu.
Aniela," Kola" derken bende aynısını istemiştim. Carolina su isterken, Stefano ona eşlik etmişti. Garson amca dediklerimizi başıyla onaylayıp gitmişti. Stefano söze başladı;
"Carolina senin orkestra ne zaman ?" Carolina'nın neşe saçan gülümsemesi soldu. Derin nefes alıp konuşmaya başladı;
"Yarın!"
"Ne?! Carolina yarın orkestrada piyano çalacaksın bunun farkında mısın?" Stefano sert sesini duvarlarla karşılaştırdı. Bağırarak söylediği şey hepimizin irkilmesine sebep oldu.
"Farkındayım!" Carolina küçük vücuduyla abisi Stefano'ya meydan okurcasına durmuştu. Stefano öfkesinden dudaklarını kemiriyordu.
" Evet! Farkındayım!" Carolina'da sesni yükseltmişti. Kavga etmelerini istemediğimden, hemen öne atladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elizabeth Tohumu #wattys2016
RomantikTımarhanenin tam ortasındaydı. Ay ışığı pencerelerden sızıp mermer zeminde parlıyordu. Elizabeth Tohumuna kurban olan adamsa küçük adımlarla yürüyordu. Tımarhanenin bahçesine çıktığında küçük hovuza takıldı gözleri. Hovuzda tek Kuğu kuşu. Gözlerinin...