10.Su bedenimde yol çizerek beyaz mermer zeminle buluşuyordu. Sıcak suyun renksiz buharları duvarlara sarılmıştı. Sanki duvarda benimle birlikte banyo yapıyordu. Fakat terk fark onun düşünmemesi idi. Ben düşüncelere dalıp giderken, o sadece durup üzerinden şelale akmasına razı idi. Carolina'nın bana kurduğu cümleler...
Tavırları... Hepsi farklı. Ve son söyledikleri.-
"Ama ben Lorenzo ablam da kalmak istiyorum!"
Büyük ve gösterişli adeta bir sarayı andıran müzik okulundan çıkmış, arabaların gelmesini bekliyorduk. Stefano ilk önce beni eve koyup mağazaya 'Albertino' amcanın yanına gedicekti. Bu aralar mağazayı başlamıştık. Bu da satışın zayıflaması demekti.
İlk önce De Luca 'müdürümüzün' beyaz klasik tarzlarda arabası geldi. Carolina bizimle gelmek istiyordu fakat babası ve 'üvey annesi' izin vermiyordu. Carolina çok inatçı kızdı. Ne yapar ne eder istediği lokmayı alırdı.
"Baba lütfen... Lütfen sadece bir gece daha" Carolina'nın gözleri güneş gibi parlıyordu.
"Sadece ve sadece bu gece! Eğer bir daha da izin istersen ne olacağını biliyorsun!" Carolina sevinsin mi yoksa üzülsün mü diye derin düşüncelere dalmıştı.
Ellerini bir birine çırparak kollarını açarak bana sarıldı. Ve bu sözleri dedi;"Annemle bir gece daha... Ben dünyanın en mutlu insanıyım."
Zaman durmuş gibiydi. Saatin okları durmuştu. Buzlar erimişti. Ses çıkmıyordu... En kötüsü de neydi biliyor musunuz?
Bülbülün sesi kesilmişti...
-
Bu sahne bir film gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Hayır, hayır geçmiyordu gözlerimin önünde duruyordu sanki. Buhar ve sıcak su beni elleriyle hapis etmişti. Nefes alamıyordum, gözlerime siyah perdeler eniyordu. Bornozu gelişi güzel geçirdim titreyen vücuduma. Banyodan hızla çıktım. Odamın ortasında duran beyaz yatağıma ilerledikçe sarı saçlarımdan sular akıyordu.
Aniden bir öksürme tuttu. Artarda öldürüyordum, nefes almak ne demek onu bile anlamıyordum. Kapı kırılacak gibi yumruklanıyordu."Mersa! Ne oldu? Gele bilir miyim? İyi misin?"
Bu Stef'di."Gel..ge-" ve bir daha öksürük. Boğazım kurumuştu.
Stef boğuk çıkan sesimi duyup odaya girmişti. Yatağın başlığından destek alarak ayakta duran beni görüp hemen yanıma geldi. Kollarımdan tutarak beni yatağa oturttu. Hala dayanmadan öksürüyordum.
"Neyin var? Ne oldu?"
"Bilmiyorum.. Banyo çok sıcaktı.."
"Bekle." deyip banyoya gitti. Aklıma direk askıda asılı olan iç çamaşırlarım geldi. Ne yapa bilirim artık girmişti. Ve benim bir karınca kadar gücüm kalmamıştı. Banyo kapısından bana yaklaştı, ayağa kalkmaya yardım etti. Kollarımdan tutarak beni banyoya gitmemi sağladı. Banyonun miskin duvarlarının kucağına getirdi beni.
"Ne yapıyorsun ?" merak ediyordum. Ne yapacaktı? Duşun altına getirmişti beni. Uzun boyuyla duş musluğunu alıp bana baktı.
"Başını aşağıya sal." şimdi anladım. Duşun eskimiş musluğu la saçlarımı soğuk suya bastıracaktı. Bu iyiydi.
Başımı soğuk suyun kollarına teslim ettim. Jüpiter gibi soğuk su saç diplerimden aşağı doğru kayıp zemine deyiyor ve ses çıkartıyordu. Saçıma toplanan su başımı aşağıya doğru düşmesine sağlıyordu. Artık soğuk su durmuştu. Kafam rahatlamış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elizabeth Tohumu #wattys2016
RomanceTımarhanenin tam ortasındaydı. Ay ışığı pencerelerden sızıp mermer zeminde parlıyordu. Elizabeth Tohumuna kurban olan adamsa küçük adımlarla yürüyordu. Tımarhanenin bahçesine çıktığında küçük hovuza takıldı gözleri. Hovuzda tek Kuğu kuşu. Gözlerinin...