Burada, İkimiz

3.1K 209 21
                                    

                Üzerime düşen ışıktan kaçmaya çalışıyordum ama bunu ne kadar daha devam ettirebilirdim bilmiyordum. Sadece içim çok yanıyordu. Burnuma kokusunun gelmesini engelleyecek şeyler listesinde ondan nefret etmek yoktu çünkü. Ona bu kadar âşıkken hiçbir şeyin o listeye girebileceğini sanmıyordum ya...

Ve doğan olarak artık onun kokusunu her aldığımda havayı koklamıyor, onu anımsadığım için gülümsemiyordum. Gözlerim ne kadar acı çektiğimle doluyordu, nefesimi tutuyor, gözlerimi yumuyor ve öylece bekliyordum. Bedenim titreyerek hıçkırıklara boğulmadan tüm bu hüzün ve yanma hissi geçsin diye.

Depresyona girdiğim düşüncesiyle bazen yatıp durduğum yerden kalkmak istiyordum ama bunu da başaramıyordum. Belki de saatlerdir, bir günden fazla süredir yemek yemediğim için falan olabilirdi. Üzüldüğümde çikolataya sarılacağım zamanları ve çikolatayla sarabileceğim yaraları geçmiştim. Artık bana gerçek yara bantları lazımdı çünkü yaralarım gerçek ve derindi. Sarılmadan iyileşmeyeceklerdi. Acımı dindirecek saçma sapan bir şey ve zamana değil, gerçek bir ilaca, tedaviye ihtiyacım vardı. Bu konuda da kuşkularım vardı. Anlatmak iyi gelmiyordu, yazmak iyi gelmiyordu. Belki avazım çıktığınca bağırmak iyi gelirdi. Tabi sonunda ağlamazsam. Ağlamanın iyi geleceğini sanmıyordum çünkü.

"Seliiiin..."

"Anne?"

Ah... Doğru ya. Bu gün dönüyorlardı. Şahane. Kendi kendine yatağında ölen bir kız olarak komşuları tarafından haber yapılmayacaktım. Çünkü benim bir ailem vardı.

Annem sesimi de duyduktan sonra odamda olduğumdan emin olmuş olsa gerek, ciddi suratı ve tek eli belinde daldı odaya.

"Bu evin hali ne Selin? Haydi toplamıyorsun, bari dağıtma. Hem senin bu halin ne? Daha yataktan çıkmamışsın. Saat kaç haberin var mı?"

"Yılbaşı alıştırması yaptım dün gece." Dedim annemi başımdan savmak için. Yılbaşına da az kalmıştı çünkü. Sahi, bu sene kutlamak isteyecekler miydi? Önceki sene evde kalalım, arkadaşlarımızı çağıralım, monopoly oynayalım, tombala alıp hindi pişirelim diyen annem ve babamı zorla dışarı çıkarmış ve gittiğimiz yerde Ali'yi görürsem senemin iyi geçeceğini düşünmüştüm. Henüz birkaç haftadır rüyalarıma giriyordu o zamanlar tabi. Ne fark eder? Ben çoktan ondan başka bir şey düşünemez haldeydim. Hatta o zamanlar onunla sevgili olmanın falan hayalini görüyordum. Şimdiyse içimden kopup gitmek isteyen bir çığlıktı ama ben onu bırakmıyordum.

En azından ailemin evde oturup arkadaş çağırma sevdaları, benim artık umurumda olmayan gereksiz yeni yıl kutlamalarından kendimi soyutlamam için bir şans olabilirdi. Hem bunu onlara lütfediyormuşum gibi falan yapar, olayı normalleştirirdim. Sonra da odama kapanır ve o gece canımın en son isteyeceği tüm gürültüden uzağa kaçmanın bir fırsatını bulmuş olurdum.

"Yılbaşı demişken..." dedi annem içimden işte o konuya geliyoruz diye düşünmeme sebep olurken. Ancak beni şaşırttı. "Kapının önünde bir davetiye vardı. Yeni gelmiş herhalde."

"Herhalde." Dedim omuz silkerken. "Mahalle meydanında palyaçolar mı olacakmış?" diye sordum. "Muhtar bir kıyak mı yapmış bu sene?"

"Şaka mı yapıyorsun?" dedi annem gülerek. Aslında sadece tüm dünyayla alay ediyordum. Çünkü o an isterse İngiltere Kraliçesi ismen yeni yıl etkinliklerine davet edip şerefime kadeh kaldıracak olsun, katılmaya hiçbir şekilde niyetim yoktu.

"Neymiş?" diye sordum onun kahkahasına eşlik edemeyeceğimi fark ederek. Rol yaparak bile gülecek halde değildim.

"Sevgili Selin Yılmaz ve ailesi diyordu. Davetiye senin için gelmiş." Dedi annem omuz silkerek.

Sen Ve Ben İhtimaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin