Böyle Olmaz

2.6K 169 9
                                    

"Ali..."

Orada, arabanın içinde öylece dururken biz, akşam olmaya başlamıştı. Hava kararıyor, gün git gide soğuyordu. Zaten neredeyse sabaha kadar uyanık kalan yorgun bedenleri dinlendirip uyandığımızda öğleni geçtiğinden, bu çok da vakit geçmiş demek değildi aslında. Ama geçmişti biraz işte. Ve akşamları sevmiyordum. Hele evde ve yalnızken hiç. Eve gitmek istemiyordum. Ve bunu Ali'den istemek...

"Efendim, bitanem."

Ali'nin bana hitap şeklini duyduğumda aklımdan birçok şey uçuverdi. Onun böyle şeyler söylemesine değil, geri çekilmesine alışıktım. Ama bu defa, her şeyimle ona tapacak haldeydim. Ali, çok fazla sorun yaşamış ve bu yüzden beni itmişti. Ve artık beni itelemeyi kestiğinde, önceki gece beni öptüğünde bu bana vereceği sonraki ters tepkilerin sonu gibi gelmemişti. Ama şimdi, ufak ufak öyle hissediyordum sanki. Yaşadığı geçmiş ve içinde bulunduğu ruh hali ne olursa olsun, doğru olanı yapabilecek kadar kendini eğitmişti.

"Eve gitmek istemiyorum ben."

"Emin misin?" diye sordu ve aslında hiç beklemediğim bir soruydu bu.

"Neden?" dedim.

"Ne bileyim?" dedi başını hafifçe yana eğerek. "Sonuçta annen hala evde. Ve belki sana ihtiyacı vardır..."

Gülümsedim ister istemez. Ali babasına uzaktı, bunu biliyordum. Ama annesine öyle değildi. Ve onun kıymetini bilmesi gerektiğini bile tahayyül edemeyeceği yaşta, annesinden sonsuza dek koparılmıştı. Belki de ben de anneme öyle bağlanmalıydım. Ama Ali, ölen birine dünya üzerinde bulunan tüm sevgisini vermişti şu günlere kadar sanki. Ve sonra, öyle çok sevince bir de bakmışsın ki ona ne yaparsa yapsın kızamaz olursun.

Dünya üzerinde Ali için çok uzun yıllar anne kavramından başka bir şey sevilmeye, güvenilmeye ve bağlanılmaya açık değildi, bunu görebiliyordum. Ve şimdi, ben bu sevgimi yıllarca anneme ve babama bölmüşken, eve gitmek bana öyle ya da böyle annemin tarafını tutuyormuş gibi hissettirecekti. Ama öyle bir şey yoktu. Onlar benim mükemmel ebeveynlerimdiler. Ve ben ne annemin, ne de babamın yanında olmak istemiyordum. Bu sanki onların ayrılığına alışmak, alışmak zorunda bırakılmak gibiydi bir yerde de çünkü. Annemde mi kalırdım ayrılsalar mesela? Ya da babamda...

Ve işte tam bu noktada birine olan sevgim ağır basamıyordu. Söz konusu olan ötekine olan kızgınlığına gelirse birinin, delice bir hırçınlık kaplıyordu içimi. Ve deliveriyordum sanki çevremi saran tüm karanlıkları, çıkıveriyordum işin içinden bir anda. Ne annemde kalacaktım, ne babamda. Eve gitmeyecektim gerekiyorsa. Evim olması fikrinden vazgeçecektim. Öyle ya da böyle, seçmek zorunda kalmadan birinden birini, iki şeyden birini seçip ötekinden vazgeçmeden benim evim olabilecek adamla kalacaktım. Ali'yle. Benim Ali'mle.

"Eve gitmek demek benim için annemi seçmek demek Ali. Ben babamı seçmeyen annemi ya da annemi seçmeyen babamı istemiyorum. Ben seni istiyorum. Seninle kalmak istiyorum. Buna ihtiyacım var. Lütfen..."

Ali bir an ağzını açacak gibi oldu. Sonra vazgeçti. Aramızdaki kavram kargaşasıyla başa çıkmaya çalışıyordu o da, belliydi. Bir şeyi anne hakkında söyleyeceği sırada, aklına babamın da benim için aynı değerde olduğu geliyordu ve susuyordu.

"Peki." Dedi başını sallayıp. "Önce yemek yiyelim, sonra da kalacak bir yer bulalım. Olur mu?"

"Olur."

...

Yemek boyunca öylece, sessizce durmuştuk. Bu evlerin ayrılması ve bunun uzatılması süreci benim için kolay bir durum değildi ve Ali'de bunun farkındaydı. O yüzden bir türlü neşelenemiyorduk. Ve bir şekilde, sürekli annemden bahsedecek de değildim. Zaten Ali yeterince biliyordu hislerimi. Sürekli aynı şeyleri söyleyip durmak da beni rahatlatmayacaktı. Eğer sürekli aynı şeyleri söyleyecek beni rahatlatsaydı, yine de yapar mıydım onu da bilmiyordum. Çünkü malum, Ali kendini önceki gece benim için olmayacak durumlara sokmuştu. Ve tüm bunlardan sonra, ona ne olduğunu bile sormamıştım. Ve açıkçası, o konuşmadan sonra bunu duymak istemiyordum da. Ali babasını sevmiyorsa, bir sebebi vardı.

Sen Ve Ben İhtimaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin