Babasının Oğlu

1.3K 104 21
                                    


Çok geciktirmediğimi umuyorum. İşte yeni bölüm. Sevgilerle... Yorumlarınızı bekliyorum. Hepsini okuyorum ve değerlendiriyorum. Benim için çok değerliler. Benden onları esirgemeyin ♥

"O... Canım arkadaşlarım buradalarmış." Dedim kendimi oturdukları yerlerdeki sandalyelerden birine atarak.

Ali evimden çekip gittiği günden sonra tam 4 ay 15 gün olmuştu bugün. Zaman hızlı mı akıyordu? Asla. O günden sonra kötü çok şey yaşamıştım. Ve iyi bir şeylerin olduğunu söylemek zordu.

Zaman geçmiş, mevsimler değişmişti. Kış gitmiş, bahar gelmişti ve şimdi de o terk ediyordu. Tüm yalnız kaldığım zaman boyunca işlerin sarpa sarmamasını ummuştum. Ama böyle bir durumda ve yalnızsanız, o zaman işler her zaman sarpa sarar.

Ali gittiğinden beri onu tüm bu zaman bir defa görmemiş, onunla bir defa konuşmamıştım. Tabi bu, onunla ilgili haberler almama engel değildi. Bazı insanlar onun tedavi için gittiğini söylüyordu. Bazıları, okul için. Bazıları değişikliğe ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Bazıları bunu kendi seçtiğini, bazıları babasının zorladığını, bazılarıysa başka çaresinin kalmadığını... Ama Ali uzaktaydı ve bunların hiçbirini o söylemeden asla ne olduğunu bilemezdim.

Kesin olan ve herkesin emin bir şekilde söylediği tek bir şey vardı. Ali'nin asla geri dönemeyeceği. İngiltere'den, Amerika'dan, Almanya'dan, Kanada'dan, Fransa'dan, Japonya'dan hatta Maldivler'den. Her neredeyse, asla buraya, İstanbul'a geri dönmeyecekti.

Başlarda buna alışmaya zorlanma hakkım var sandım. Ama bunun bile tek suçlusu benmişim meğer. Herkes karşı durdu bana. Destek olmak şöyle dursun, üzülmenin nasıl büyük bir yanlış olduğunu başıma kakıp durdular. Ben de bir taraf seçmek zorunda kaldım. Ya onların tarafında olacak, onlara hak verecek, kendime kızacaktım. Ya da kendi tarafımda olacaktım. Ben, kendi tarafımı seçtim. Onlara kızdım, onlardan uzaklaştım ve içime çekildim.

Başlarda bunu bir kurtuluş sandım, doğru. Ama bu şekilde yaşayamayacağım da farkındaydım aslında. Onlar benim çevremdeydiler. Her yerdeydiler. Ailem, arkadaşlarım(!), akrabalarım, tanışıklarım, öğretmenlerim, komşularım... Anlamlı ve anlamsız karmakarışık bir toplum. Her şeyden önce onlara sürekli sırt çevirmeye çalışmak bile büyük bir enerji istiyordu. Ben de pes ettim. Onları Ali'nin gitmesinden, burada olmamasından, başına gelebilecek kötü şeylerden, benden uzaklaştırılmasından dolayı suçlamayı bıraktım. Onları asla affetmeyecektim. Ama direnmek ve buna harcadığım enerji gün geçtikçe gözümde anlamsızlaştı. Ben de saldım. Sadece, bıraktım.

Melisa'nın bana olan göz yaşartıcı bir bağlılığı vardı. Gürültücülerden kopamadım. Aslında elimde kalan tek arkadaş da zaten onlardı. Bu kadar çok vukuata karıştıktan sonra zaten eski arkadaş gruplarıma dönemezdim. Hem, gürültücüler pisliktiler evet. Ama en azından sebepleri vardı. Anlamsız kıskançlıklardan farklı sebepler. Mesela Nazlı ne yaptıysa abisi için yapmıştı. Emre gerçekten incinmişti mesela. En azından yaptıklarının bir anlamı vardı. Gerçi artık bunlar beni kıramazdı.

Melisa'nın ısrarları benden çok onları dize getirmek içindi. Ancak asla bunu tahmin edebileceklerini düşünmüyordum. Ben, döndükten sonra bir çeşit lider haline gelmiştim. Garipti ki onları en az seven, onlara en az değer veren insanı en çok seviyor herkes. Onları ne zaman sevmeyi bırakırsanız, o zaman peşinizde dolanıyorlar. Gidilmeyecek dediğim yere gitmeyen, gidilecek dediğim yere giden, yapılmayacak dediğimi yapmayan bir topluluk oldu gürültücüler. Benim sözümü dinliyorlardı. Hayat tuhaftı. Şimdi, en çok gürültüyü ben yapar olmuştum.

Sen Ve Ben İhtimaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin