Yağmurlarla Gel

2.3K 159 20
                                    


Ali

Onu yalnız bırakma. Onu yalnız bırakma... Onu asla yalnız bırakma. Orada olamasan bile, senden olduğunu bilmese bile hiç üşümesine izin verme.

Otelin önüne vardığımda tek düşündüğüm, tek düşünebildiğim şey buydu. Onu yalnız bırakmamak istiyordum. Çünkü aslında bir amacım yoktu. Hayattan bir beklentim. Hayattan en büyük beklentim günlerin öylece geçip gitmesi, bir biri ardına tükenmesiydi. Hayattan beklentim ölümdü, ölüm en büyük korkumdu. Her şey anlamsız, tatsız ve hatta korkutucuydu. Tek umurumda olan unutmaktı. Sonsuzlaşana kadar unutmak. Kafamın içinde kalan en küçük anı sonsuz bir boşluğa dönene dek unutmak.

Sonsuzluktan korkardım aslında. Sonlardan da korkardım. Geçmişi düşünmekten, geleceği hayal etmekten, anı yaşamaktan. Korkularım tarafından tükenmiştim. Daha kötüsü olamaz diyen insanlar yeterince acı çekmemiş insanlardır çünkü. Yeterince acı çekince, her zaman daha kötüsü olabileceğini biliyorsunuz.

Kendimi kötülüklerden korumak için, korkulardan korumak için sevmekten de korudum. Yıllarca hiçbir şeyi, bir kar tanesini bile, bir köpek yavrusunu bile biraz olsun sevmedim. Kendimi bile. Karanlıklar soluğuma karıştıkça başım iyice dönmese, hiç debelenmezdim herhalde yaşamak için. Hiç direnmezdim. Ancak bekleyerek olmuyor, isteyerek gelmiyor ölüm. Yaşadığın zamanı hızlandırmak gerek. Ve unutmak... Unutabildiğin kadar, unutamayacağın kadar unutmak... Uçmak, uçmak...

Sebepsizliğimde, sonuçsuzluğumda, sonsuzluğumda birden beliren bir amaç, aslında kendimi korkmaktan korurken iyice korktuğumu fark ettirdi. Eğer tek bir şeyden korkarsan, her şeyden korkmayı bırakırsın, her şeyden korkmayı unutursun. O beni sevdi, bense ondan korktum.

Her şeyinden korktum onun. Var olmasından, yok olmasından. Bana bakmasından, bakamamasından, bakmamasından. Sesinin tınısından korktum, gözlerinin koyusundan. Yüzündeki gülümsemeden, gözündeki yaştan, sözlerinden, nefesinden, adımlarından korktum. Orada oluşundan, buraya gelişinden korktum. Burada oluşundan korktum. Yaşamasından korktum, ölmesinden korktum, benden önce ölmesinden çok korktum. Ve sonunda, o bana tüm korkularımı doğrulturken, ben her seferinde korkarken, kalbim hızla atarken, endişelere sarınırken kendi korkularımı unuttuğumu hatırladım. En güçlü antidepresanlar, en yüksek doz uyuşturucular bana dünü, bugünü ve yarını unutturdu. Ama ihtiyacım olan bu değildi. İhtiyacım olan, korkularımı unutmamdı. Korkularımı unutamamaktan korktum. Onu kaybetmekten korktum.

Hasta ve biçare hissettim hep onun yanında. Çünkü o, güçlüydü. Korktuğu şeyi sevebiliyordu. Bana korktuğun şeyi sevebilmeyi öğretti. Korktuğun şeyi, zaten sevdiğini öğretti. Yaşamaktan korkmamın yaşamak istememden, dünden korkmamın annemi unutmak istemememden, yarından korkmamın umut duymaktan olduğunu hissettirdi. Önemsemezsen, önemsemezsin. Seversen, korkarsın. Ve en çok o beni korkuttu.

Sonra ben onun bana yürüdüğü o incecik ipe ne zaman adım atmaya kalksam, ayağımı yanlış yere koydum. O, düşmekten korkmadan, düşe kalka bana doğru koşarken ben küçük bir çocuk gibi her korktuğumda kaçtım. Çünkü korkmayı biliyordum, sevmeyi öğrenmiştim, ama sonra ne yapılır bilmiyordum. Korkunca hep kaçmıştım. Hayatta savaşmaya değer bir şey bulamayınca, hep kaçtım. Kimse bana savaşmayı da öğretmedi. Ama kaçmak işe yarıyordu. Bunu öğrenmiştim.

Bir gün, ben dilek dilerken bana söz vermişti. Tüm isteksizliği ve cesaretiyle. Senden önce ölmeyeceğime söz veriyorum, demişti. Ben de o gün içimden bir söz vermiştim. Ölmeden önce pes etmeyeceğim diye.

İnsan her zaman kendine verdiği sözleri ayırt edemiyor. Hele ben, bu ilaçlarla evin yolunu zor bulurken... Ama şimdi, burada, bu otelin önünde... İlacımı 2 saat geciktirmişken, bilincime kramplar girerken, hatırlıyordum.

Sen Ve Ben İhtimaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin