Kafam bir sürü düşünceyle dolup taşmışken bulanıklığıyla mantıklı düşüncelerimi de karıştıran bu tuhaf, sıkıntılı, geleceği değiştirmeyi ne kadar denesem de maalesef bu kadarı beni bile aşıyordu. Gördüğüm ölülerden çoğunun yüzleri bulanık olmasına rağmen kulaklarımda nabzımla beraber yankılanan çığlıkları beni gece yatağımdan fırlatmaya yetiyordu. Üstelik bu ölülerin çok yakın arkadaşlarımdan, bana çok fazla yardımı dokunmuş insanlardan oluştuğunu hatırlamak, beni oldukça korkutuyordu. İşte bu yüzden gecenin yarısı boydan boya camla kaplanmış ve New York manzarasını gözler önüne seren duvarın biraz arkasındaki bar tipi mutfaktaki sandalyelerden birinde oturmuş, kahvenin dibine vuruyordum.
"Kafan biraz karışmış gibisin..."
Wanda'nın çatlamış sesini duymamla birlikte zihnimde şimşekler çakmaya başladığında yavaşça sandalyemi döndürerek karşımdaki kahverengi saçları arkada bir at kuyruğu halinde bağlanmış kıza baktım. Benden birkaç yaş büyük olmasına rağmen aramızda fark yok gibiydi, en azından Pietro'yla olduğu kadar. Parmaklarım arasındaki kupayı dudaklarıma götürüp neredeyse yarılamış olduğum kahveden bir yudum daha aldım, o da alamadığı cevap için üzülmüş gibi görünen bir halde yanımdaki sandalyeye oturdu. "Ölümü görebilen gözlere sahip olunca böyle oluyor." dedikten sonra hafifçe gülümseyip gözlerimin önüne düşmüş olan mavi bir tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Aklımı rahatça okusa da gelecekte neler olduğunu göremediği için bu onu rahatsız ediyormuşçasına zorlukla gülümsedi. "Zor olmalı." dedi birden, gözlerini bana çevirirken. Anlamazcasına mavi olmalarıyla ayrı bir komiklik yaratan kaşlarımdan birini havalandırdım.
"Bir sürü ölüm görmek. Üstelik her yeni saniye dünyanın başka bir yerinde başka birinin öldüğünü düşünürsek, hiç rahat edemiyor olmalısın." Wanda'nın, zihnime girmediğini anlamamın tek yolu renkleri olan yeşil gözlerine bir süre baktıktan sonra kaldırdığım kaşımın yavaş yavaş da olsa indiğini hissettim. Uykusu tamamen kaçmış, benimkinin aksine capcanlı görünen yüzüne bir burukluk yerleşmişti, bu zamana kadar geleceği merak edip durduğu için kendine kızıyor gibiydi. Az önce aklıma girdiğinde kabuslar görüp durduğumu öğrenmesi de pişmanlığını katlamıştı. İnsanların düşüncelerini okuyabilirken bile gözlerini kapamaya korkarken, kim bilir ölümlerini görürken nasıl hissettirirdi onun için?
Çatlamış sesimden gelen zorlanma sayesinde biraz boğuk çıksa da gülüşüm, hafifçe kıkırdamayı unutmadım. "Bir süre sonra alışıyorsun." O sırada aklımın arka köşesine iteklediğim aynı saniye başlayıp aynı saniyede sonlanan ölümlerin sesini kısarak çığlıkları yok etmeye çalışmam da cabasıydı. "Ama tabiki başlarda kafanı açıp beynini çıkarmayı ve görüntülerin belirdiği gözlerini kaşıkla oymak istediğin hakkındaki efsanede de gerçeklik payı var." eklediğim cümleye katmış olduğum komik bir şekilde rahat ses tonum ikimizi de güldürmeye yetmişti. Dışarıdan gelen gecenin sessizliğini bastıran araba kornalarının boğuk sesi eşliğinde gülmeye devam ederken zaten soğumuş olan kahvemi dudaklarımdan aşağı, doğruca mideme gönderdim. Yarım bardağın dolu olması beni pek de bağlamamıştı.
"Hey, Heaven... Sana bir şey söylemek istiyorum." diye utana sıkıla mırıldanmış Wanda'nın sesiyle kupayı dudaklarımdan indirip sandalyemden kalktım, bulaşıkları genelde hizmetçilerin yıkadığı lavabonun yanına gelip kupayı suyun altına tutarken "Dinliyorum." diye eklemeyi de unutmamıştım.
Wanda birden aklına gelmiş gibi aniden sıkılgan ses tonunu bırakıp konuştuğunda afallamadığımı söyleyemem. "Pietro'nun nasıl öleceğini biliyorsun, değil mi?"
İki, bilemedik üç yıl önce gözlerimin önünde belirmiş illüzyon aklıma geldiğinde donakaldım. Sıkı sıkıya tuttuğum ıslak ellerimdeki temiz kupayı düşürmemeye çalışarak, sessizce yutkundum. Tabiki de biliyordum, feci derecede karışık bir ortamda herkes Wanda'ya acırcasına bakarken onun yerde olabildiğince cansız haliyle boylu boyunca uzandığını, kardeşinin de tiz sesiyle onun adını haykırdığını nasıl unutabilirdim ki? Kupayı elimden düşürmeden önce hızlı davranıp kenarıya bardağı ters çevirerek bıraktım. Tezgaha yasladığım karnıma kadar tüm vücudum bir anlığına sızlamıştı. O da bir gün ölecek Heaven ve sen buna tanıklık etmek zorunda kalacaksın. Ya da o senin ölümüne tanıklık etme mecburiyetinde bırakılacak. Belki de hayatın boyunca Tanrı bilir nerelerde sürtmüş olan şansını kullanıp onunla aynı anda son nefesini verirsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümü Görebilen Gözler • Quicksilver
ФанфикZaman, koskoca bir yanılgıdan ibaretti, tıpkı somut olmaya çalışan kızın olduğu gibi.