Kafamı yastığa gömüp deli gibi ağlamak istiyordum. İlk defa her şeyin üzerime yük olduğunu hissediyor, hiçbir şey yapmadan yatmak istiyordum. Ben, Kim Taeyeon. Hayattan bıktığımı hissediyordum. Baekhyun'a hiçbir şey değil deyip geri çekilmiş ve gidene kadar ağzımı açmadan oturmuştum. Eve geldiğimizden beri odadan çıkmıyor, sadece duvarı izleyip düşünüyordum. Aslına bakarsanız ne düşündüğüm hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece yorulmuştum ve bunu iliklerime kadar hissediyordum.
Yatak tek kişilik olmasına rağmen minicik kalan bedenimi kendimi cenin pozisyonuna getirerek daha da küçülttüm. Sanki ebatım küçülürse beni kimse rahatsız etmeyecek gibi hissediyordum. Gözümden yastığıma doğru kayan yaşı hissettiğimde gözlerimi yumdum, ağlamak istemiyordum. Ben bacaklarımı kendime doğru daha fazla çekerken kapı açıldı ve Junmyeon içeriye girdi. "Taeyeon iyi misin?" dedi sadece.
Onun soruşu kalbime daha büyük bir yük oluştururken ağzımdan kaçan çığlık-bağarış vari sese karşı çıkamadım. "Jun ben artık dayanamıyorum." dedim sadece. Ağzımdan başka bir şey çıkmıyordu çünkü. Junmyeon küçük yatakta arkamda bulunan boşluğa kıvrılırken "Taehyun'u uyuttum." dedi. Teşekkür etmek istiyordum, zorunda olmadığı halde yanımızda olup bizi böylesine kolladığı için ama ağzımı açarsam çıkacak çığlıklardan korktuğum için yumruk yaptığım elimi ağzıma dayayıp sessizce ağlamaya devam ettim. Junmyeon kolunu belimin altından geçirip sırtım göğsüne çarpana kadar beni kendine çekti. Bir eliyle saçlarımı okşarken, bir yandan da saçlarıma öpücük konduruyordu. "Resmen bana sürtük olduğumu söyledi, onunla birlikteyken seninle yattığımı ima etti." İçime derin bir nefes çekerken ağzımdan kaçan öksürüğe engel olamıyordum. "Bana bunu yapmaya hakkı yok. Ben ona hayatımı adadım."
"Taeyeon." Beni kollarının arasında çevirirken karşı koymayıp döndüm. Yatak küçük olduğu için sığmamız zor oluyordu o yüzden bacaklarımı kendi bacakları arasına alıp biraz daha yaklaştı bana. "Ona gidebilirsin." dedi sadece. Gözlerinden geçen acıyı görebiliyordum. "Neden bütün bunlara katlanıyorsun Junmyeon?" Evet bunu ciddi manada merak ediyordum. Bana üç yılını vermişti yok yere. Kendi kanından olmayan bir çocuğa babalık yapıyordu. Alt dudağımı dudaklarının arasına alırken bir tepki vermedim. En azından bu kadarına tepki vermemem gerektiğini düşünüyordum artık. "Çünkü sen nasıl ona hayatını adadıysan, bende size adadım. Mutlu olmanızı istiyorum."
Ben hayran hayran ona bakarken o gözümün önününe düşen kahküllerimi itti eliyle. "Neden böyle olduk Junmyeon?" dedim sadece. Sahi biz neden böyle olmuştuk? Araya giren nedenler bizim ayrılmamıza ve iki yabancıya dönüşmemize neden olmuştu. Biz bunu hak etmiyorduk. "Böyle olmak zorunda kaldık." Kahkülümün üzerinden alnıma uzun bir öpücük bıraktığında dolan gözlerini görebiliyordum. Ayağa kalkarken söylediği son şey "Uyu Taeyeon." olmuştu. Bende onun isteğine itaat edip düşünceleri bir süreliğine uzaklaştırarak gözlerimi kapattım.
............................
Kulaklarıma doluşan telefon zil sesiyle gözlerimi açtığımda saat daha sabahın ikisiydi. Yanıma bakıp Junmyeon'u göremeyince endişelensem de içeride yatma ihtimali aklıma gelince rahatlayıp telefonu aldım elime. Kayıtlı olmasa bile her zaman tanıyacağım numara ısrarla çalmaya devam ederken hemen açtım. "Baekhyun?"
"Taeyeon.." dedi. Nefes nefeseydi ve büyük ihtimalle nefesinin düzene girmesi için kendine süre tanıyordu. "Taehyun benim çocuğum mu?"
"Ne?" Kalbim çarpış hızını arttırırken yutkundum. "Bu nereden çıktı?"
Karşı taraftan Baekhyun'un kükreme niteliğinde bağırışı kulaklarıma dolarken kaşlarımı çattım. "Şu siktiğimin ev adresini bana ver!"
Baekhyun bana ilk defa küfür ediyordu. Bunun şaşkınlığını sonra yaşamak adına aklımın bir köşesinde bulundurdum. "Ne? Ne diyorsun anlamıyorum. Hangi ev?"
"Şuan içerisinde bulunduğun ev!"
Elim ayağım birbirine karışırken "Tamam, mesaj atıyorum." deyip telefonu kapattım ve evin adresini mesaj attım. Baekhyun'u beklerken tüm uykum dağılmıştı. Ne demeye buraya geliyordu hiçbir fikrim yoktu ama korkuyordum. Neyden korktuğumu da bilmiyordum, sadece korkuyordum. Telefonumun ışığı yanıp söndüğünde elime alıp Baekhyun'dan gelen 'Kapıyı aç' temalı mesajla kapıya koştum.
Kapıyı açtığımda Baekhyun elleri dizlerinde eğilmiş nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. "Baekhyun..." diyebildim sadece. Gerisi çıkmıyordu. Ne yapmıştı, nasıl bu haldeydi bilmesem de korkum her saniye körükleniyordu. Kolumdan tutup beni dışarı çekti ardından kapının arkasına uzanıp anahtarı aldıktan sonra kapıyı kapattı.
"Baekhyun napıyorsun?" diyebildim sonunda. Ben hala ona anlamsız anlamsız bakarken ellerini omzuma yerleştirip alnını alnıma yasladı. Gözleri kapalıydı ve hala hızlı hızlı nefes alıyordu. Nefesinden yüzüme çarpan alkol kokusu yüzümü buruşturmak istememe neden olurken sadece durdum. Çünkü uzun zamandır ilk defa bu kadar yakındık birbirimize ve bu geri çekilmeme engel oluyordu. Kapattığı göz kapaklarını açtığında kızarmış gözleriyle karşı karşıya kaldım. "Taeyeon..." Sesinden dökülen acıyı hissedebiliyordum. Kalbim parçalara ayrılırken kırık sesiyle devam etti. "Taehyun benim oğlum mu?"
Ben yüzüne bakmaya devam ederken ne cevap vermem gerektiğini düşünüyordum. "Taeyeon bana doğruyu söyle!" Baekhyun bağırdığında istemeden irkilmiştim. Baekhyun irkildiğimi fark edince beni kendine çekip sarıldı. Çenesini omzuma yaslarken benim burnum onun boynuna gömülüydü ve onun kokusu burnuma geldikçe gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Ben Baekhyun'dan öncesinde böyle sulu gözlü değildim, gerçekten. Ama o an ihtiyacım olan şeyi gerçekleştirdim. Baekhyun'un kollarında huzura kavuştuğumu hissederken sokağın ortasında içim çıkarcasına ağladım. Ne komşu zımbırtısı umrumdaydı, ne de bir başkası. Ben kollarımı Baekhyun'un beline yapabildiğim kadar sıkı dolarken Baekhyun bir elini enseme getirmiş saçlarımı okşuyor, diğer eliyle beni sımsıkı tutuyordu.
"Taeyeon." dedi tekrar. Sesinden onun da ağladığını anlıyordum. "Bana doğruyu söyle güzelim, lütfen."
Beynimden tüm ihtimalleri geçirirken Baekhyun'un "Size ihtiyacım var, bana nolur doğruyu söyle" demesi tüm ihtimalleri silip atmıştı. Hıçkırıklarımın arasından konuşmaya çalışıyordum ve emin olun bu sandığınız kadar kolay değildi. "Ben senden başka kimseye dokunmadım..." diyebildim sadece. Ağzımı açtığım her an yeni bir ağlama dalgası sarıyordu beni. "Senden başka kimseye dokunmadım Baekhyun, yemin ederim."
Baekhyun asla geri çekilmek istemediğim kollarını benden çekip yanaklarımı kavradı. Gözyaşlarımı tek tek silerken inatla yerlerine yenileri akıyordu. "Taeyeon, Taehyun bizim oğlumuz mu?" dedi her kelimenin üzerinde durarak. Net bir cevap istiyordu. Bende ona istediğini verdim. "Bizim oğlumuz Baekhyun. Kim Taeyeon ve Byun Baekhyun'un oğlu, Byun Taehyun."
Baekhyun tuttuğu nefesini bırakırken gülerek tekrar beni kendine çekti. "Biliyordum. Bana ihanet etmediğini biliyordum Taengoo."
Fırsattan istifade burnumu Baekhyun'un boynuna yaklaştırdım. Üç yıldır hasret olduğum kokuyu akciğerlerime çekerken bu kokuya bağımlı olduğumu düşündüm. Ben Baekhyun'a bağımlıydım. Kirpiklerimi her kırptığımda göz yaşlarım Baekhyun'un boynuna değiyor ve Baekhyun'un boynunda oluşturduğu soğuk tekrar bana değerek içimin titremesine neden oluyordu. Her zaman yapmayı sevdiğim şeyi tekrar yaptım. Ellerimi Baekhyun'un ensesinde birleştirip kendime çekerken boynunu öptüm doyasıya. Boynu benim hassas noktamdı. Üzüldüğümde burada ağlamak, sevindiğimde burada gülmek istiyordum. Boynunu yıllardır buna açmışım gibi öperken Baekhyun zayıf tutuşlarımdan kurtulup dudaklarını dudaklarıma bastırmadan önce nefesini dudaklarıma vererek fısıldadı. "Seni özledim Taengoo."
.................................
Beklediğimiiz bölüm geldiii :D