Tam bir hafta geçmişti o hatırlamak dahi istemediğim olayın üzerinden. Bu bir haftalık süreçte aslında değişen tek şey Junmyeon'un beni durmadan aramasıydı. Baekhyunla aramız eskisi gibiydi. Junmyeon'la öpüştüğümüz için bir nevi mutluydum çünkü o olayı yaşamasaydık belki de Baekhyunla hala aramızda buzdan duvarlar olacaktı.
Son günlerde midem bulanıyordu. Kış ve ilkbahar arasında olan o iğrenç hava yüzünden midemi üşütmüştüm büyük ihtimalle. Ihlamur söylemek için telefonu elime aldım ama sonra vazgeçip geri yerine koydum. Kendim gidip alırsam daha iyi olurdu, hava almaya ihtiyacım vardı.
Koridorda tanıdığım bir kaç kişiye selam verirken Baekhyun'un yanında gördüğüm kızı tekrar görünce gerildiğimi hissettim. Ben sadece bir kızla güldüğünü gördüğüm için kıskançlık triplerine girmiştim ama Baekhyun beni eski sevgilimle öpüşürken görmüş olmasına rağmen hiçbir şey dememiş, sadece sarılmıştı.
Kızda bana bakınca kafamı başka tarafa çevirip kantine indim ve ıhlamuru alıp tekrar yukarı çıktım. Tam odama gidecekken karar değiştirip yan tarafımda ki Baekhyun'un odasının kapısına gittim. Kapıyı açmaya çalışıyordum ama kilitliydi. Bir kez daha anlamsızca kapıyı zorlarken arkamdan o kızın sesi geldi. "Napıyorsun?"
Bir süre baktıktan sonra bir şey demeden son bir kez daha kapıyı açmaya çalışıp odama doğru yürüyordum ki arkamdan seslendi. "Baekhyun'u neden arıyorsun bilmiyorum ama bu gün şirkete gelmedi, hasta olduğu için izinli."
Ben olduğum yerde kalırken o yüksek topuklularının çıkardığı sesle yanımdan ayrıldı. O kızın bile bildiği bir şeyi ben nasıl bilmezdim? Baekhyun benim sevgilimdi. Şirketin bir çalışanı -tamam çok yüksek seviyede bir çalışan olabilirdi ama yine de çalışandı- onun işe gelmediğini, hatta neden gelmediğini bile biliyordu ama ben sevgilimin daha işte olup olmadığını bile bilmiyordum.
Odama geçip ıhlamurumu soğutmadan içtim. Midem biraz daha rahatlamış gibiydi. Daha sonra telefonumu alıp Baekhyun'u aradım. "Aşkım?"
"Oh Taeyeon-ah?" Sesi çok kötüydü. Ciddi manada çok kötüydü. Dudağımı ısırdım. "Hastaymışsın?"
"Nereden duydun?" Hastalığı hakkında açıklama yapmak yerine nerden duyduğumu soruyordu ve bu beni sinir etmekten başka bir işe yaramamıştı. Yine de hastayken aramız bozulsun istemedim. "Jieun söyledi."
"Neden onunla konuştunuz ki?"
"Baekhyun..." Gözlerimi yumdum. "Önemli olan bu mu şimdi?"
"Haklısın." dedi. "İyiyim ben, endişelenme."
"Bir saat sonra işten çıkacağım o zamana kadar yatağına yat ve beni bekle."
"Bebeğim... Buna gerek yok. İyiyim ben cidden."
"Bende seni çok seviyorum aşkııım." deyip telefonu kapattım. Açıkçası ona geleceğim diye direttikçe o gelme diye diretecekti. Daha sonra ki bir saati de maillerle boğuşarak geçirdim. Çalışma saatimin bitmesine yakın toparlanıp odamın kapısını kilitledim ve Baekhyun'un evine doğru yol aldım.
Baekhyun'un evine gelince anahtarı çıkarıp kapısını açtım. "Baekhyun!"
"Yatak odasındayım!" diye bağırdı yukardan. Yatak odasına gitmek için merdivenleri çıkarken başımın dönmesiyle duvara tutundum. Gözlerimi bir süre kapatıp bekledikten sonra yatak odasına gittim. Baekhyunla göz göze geldiğimiz an yükselip sırtını yatağın başlığına yasladı ve kocaman gülmsedi. Onun gülümsemesi bulaşıcıydı. O güldüğü an bende gülüyordum. Çantamı ve ceketimi çıkarıp yatağın yanında ki koltuğa koydum ve yatağa, Baekhyun'un yanında oturdum. Elimi yanaklarına yerleştirdim. "Çok solgun görünüyorsun, iyi misin?"