Boşa giden zamanları kurtarmak için elimizden gelen hiçbir şey yoktur. O yüzden ben Baekhyun'suz üç yılımı boşa giden zaman diye adlandırmak yerine oğlumun büyüyüşünü gördüğüm, elinden tuttuğum, anne diyişini duyduğum, ilk kahkahasına şahit olduğum, ilk dişinin çıkışını gördüğüm zaman olarak adlandırmayı tercih ettim.
Taehyun'un ceketini giydirirken aklımdan neler geçirdiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Düşünüyorum, düşünüyorum ama en sonunda ne düşündüğümü düşündüğümde hiçbir şey düşünmediğimi fark ediyorum.
Telefonum çalarken Baekhyun olduğunu bilerek telefonun üzerine atladım. "Baekhyun?"
Sesim istediğimden çok daha neşeli çıkmıştı. Baekhyun'da bunu fark etmiş olacak ki büyük bir kahkaha attı. "Hayatım?"
"Gülme." dedim düz bir sesle. O hala gülmeye devam ederken telefonu omzumla kulağım arasına sıkıştırıp kaçmaya çalışan Taehyun'u tuttum. "Taehyun artık küçük değilsin kaçma, buraya gel."
Baekhyun'un gülen sesini artık duyamazken kaçmaktan vazgeçen Taehyun'un ayağına çorabını giydirdim. "Küçükken kaçar mıydı?"
Eski zamanları aklıma gelince gülümsememe engel olamadım. "Evet, yerinde tutamazdım onu."
"Çok zorlanmış olmalısın."
Baekhyun içimi yakan bir ses tonuyla bu cümleyi söylediğinde nasıl rahat olabilirdim ki? "Hayır, hayır. Junmyeon yanımdaydı, zorlanmadım merak etme."
Taehyun'un son çorabını da giydirdikten sonra onu serbest bıraktım ve gidip televizyonda ki çizgi filmi izlemeye başladı. Sessiz bir fısıltı kulaklarıma dolduğunda kalbimin paramparça olduğunu hissettim. "Özür dilerim."
"Neden?" Sesimi neşeli tutmaya çalışmıştım ama ne kadar başarılıydım bilmiyorum. "Sen bizim bebeğimizi taşırken yanında olamadığım, elimi bir kez karnına koyup bebeğimle konuşamadığım, karnını sevip onu öpemediğim, Taehyun doğduğunda kokusunu içime çekip, senin saçlarına bir öpücük konduramadığım, gece seni tek uyanmaya mahrum ettiğim, Taehyun'un ilk adımlarını, ilk diş çıkarışını, ilk kelimesini, bütün ilklerini kaçırdığım için. Seni yalnız bıraktığım için özür dilerim Taengoo."
"Hayır, yanılıyorsun. Hatırla. Ellerini karnıma koydun, öpücük kondurdun. Sen bilmiyordun belki ama bebeğimiz ve ben biliyorduk. Baekhyun özür dilemesi gereken sen değilsin. Seni tüm bunlardan mahrum ettiğim için ben özür dilerim"
Baekhyun içine derin bir nefes çekti. "Boşver şimdi bunları. Eve çok yaklaştım hadi dışarı çıkın."
"Tamam" diye mırıldanıp telefonu kapattım. Onun bu konuda kötü hissetmesi benim daha kötü hissetmeme neden oluyordu. En başından söyleseydim belki de en başından yanımda olacaktı ve tüm bunları yaşamamıza gerek kalmazdı. Neyse dedim, geçte olsa her şeyi öğrenmişti. Her şeyden habersiz olan oğlumuzun elini tutup dışarıya çıktım.
Çok beklememize gerek kalmadan -belki de Taehyun'u dinlemekten çok gibi gelmemişti bilmiyorum- Baekhyun gelmişti. Bize gülümseyerek bakarken ön kapının koltuğunu açtım ve kendim binmeden önce Taehyun'u Baekhyun'un kucağına attım. Ben arabaya oturduğumda Baekhyun kollarında ki Taehyun'a garip garip baktığından dolayı Taehyun'da ona öyle bakıyordu. Taehyun bir süre sonra kıkırdadığında Baekhyun'un yüzünü şapşal bir gülümseme kapladı ve kucağında ki oğlumuzu kendine çeker sarıldı. Şuan dünyanın en mutlu insanlarından biri bendim, emin olabilirsiniz.
Taehyun uysal bir çocuktu ve Baekhyun'u en başta sevmese de sonradan iyi anlaşmışlardı yani Taehyun'un da kollarını Baekhyun'un boynuna dolamasına başka bir açıklama bulamıyordum.