Hâlâ uyumamış olanlara selam olsun! Bölümü uyku sersemi bir halde yazdığım için kusurlarım, yanlışlarım olmuşsa affınıza sığınıyorum. Keyifli okumalar. 💕
🌸20. BÖLÜM🌸
Günlerdir tutunabildiğimiz bütün ihtimallerin peşinde koşuyorduk. Ama sonuç koskoca bir sıfırdan ibaret olmaktan ileri geçemiyordu.
Bir bilinmezin peşindeydik. Karaya vurmuş balık gibi çırpınmamız ise kaçınılmazı değiştirmiyordu. İğneyle kuyu kazmaktı bizimkisi. Kazdığımız kuyuya düşememek için sarf ettiğimiz çabaysa epey nefes tüketiciydi.
El attığımız bütün bombalar avucumuzda patlıyor, tedavi edilmesi imkânsız yaralar bırakıyordu.
Bunca yıldır ilk defa ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Tehlikeli olsa bile aklıma gelen bütün yolları deniyordum ama hiçbiri işe yaramıyordu. İlk defa kendimi bu kadar işe yaramaz hissediyordum.
Araba apartmanın önünde durunca derin ve sıkıntılı bir soluk alıp düşüncelerimden sıyrıldım. Elde avuçta en küçük bir ipucu dahi olmadan bir geceyi daha geride bırakmıştık. Yarın için umut beslemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktu bugünlük.
Onca karanlık düşüncenin içinde dairemin karanlık penceresini görmek biraz olsun içimi aydınlattı. Ne de olsa buraya gelmek yorucu bir günün daha bitişi ve rahat yatağıma kavuşup derin bir uykunun kollarına kendimi serbestçe bırakabileceğim anlamına geliyordu. Aklımı toplamak için biraz olsun buna ihtiyacım vardı. Dinlenip düşüncelerimi toparlamalı her şeyi yeniden gözden geçirmeliydim.
Arabadan bay kasıntının inmesini beklemeden hızlıca inip apartmana doğru yürüdüm. Her gece yaptığı "Ben demiştim," içerikli nasihatlerini bu gece dinlemek istemiyordum. Buna gücüm yoktu. Tükenmiştim.
Adımlarımı hızlandırırken onu yavaşlatmak için açık bıraktığım kapıyı homurdana homurdana çarparak kapattığını duyabiliyordum. O arabanın kapısına gerçekten de çok yazık ediyordum. Benim yüzümden kontrolsüz bir şiddete maruz kalıyordu gariban.
Pusulası saşmış Kuzey efendiyi yine ve yeniden sinir krizlerine boğuyor olmanın verdiği rahatlamaysa gerçekten paha biçilemezdi. İçinde bulunduğum ruh haline rağmen sırıtmadan edemedim.
Dakikalar önce berbat hissediyordum fakat şuan öylesine mutlu olmuş birazcık da olsa hafiflemiştim ki kuş olup uçsam yeriydi. Kuş olup uçamasam da hıncımı almanın verdiği gazla merdiven basamaklarını çifter çifter çıktım.
Ukala dümbeleği, kasıntılar kralı Kuzey de şaşırtıcı bir yavaşlıkla beni takip ediyordu. Anlaşılan o benim gibi bir an önce yatağına kavuşmaya can atmıyordu. Zira çok yavaş hareket etmesi buna işaretti. Ya da fazlasıyla öfkeli olduğumun farkındaydı ve vereceği vaazları müsait bir zamana saklıyor, şimdilik bana bulaşmak istemiyordu. Bence en güçlü ihtimal buydu. Yoksa damarına basmış olmama rağmen sessiz kalması hiç de hayra alamet değildi.
Kuzey'in dairesinin olduğu kata geldiğimde o daha henüz diğer katın son basamaklarını tırmanıyordu. Aceleyle "İyi akşamlar," deyip adımlarımı daha da hızlandırmaya çalışırken gür ve tok sesiyle "Bekle," dedi.
Sesi apartmanın içinde yankılanarak korkutucu bir akımla ürpermeme neden oldu. Atmaya hazırladığım adımım dondurma gibi dondu kaldı. Emrivaki tınısı sinirimi bozda da sakinleşmek için göz kapaklarımı sıkıca kapatıp ondan geriye doğru saymaya başladım. Anlaşılan bu gece bana bulaşmayacağını düşünmekle hata etmiştim.
Neticede o Kuzey Aras'tı. Fıtratına aykırıydı bir kere. O, eline geçen fırsatı asla geri tepmezdi. Ayağına gelen her topu gole çevirmekten hiç çekinmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bela Çiçeği (YENİ HİKAYE)
Lãng mạn"Sen tüm belaların arasında inadına açan bir çiçeksin. Bela çiçeğisin..." Tüm hakları saklıdır. İznim olmadan çoğaltılması halinde yasal işlemlere başvurulacaktır!