11- HERCAİ MENEKŞE

2.2K 281 64
                                    

Herkese merhaba. Böyle kötü günler geçirirken hiçbir şey yapası gelmiyor insanın... Ama bir yandan da düşünüyor ki hayatın akışını durdurup o hainlerin istediklerini yapmamalıyız, emellerine ulaşmalarına fırsat tanımamalıyız. Bu ülke bir şeyleri kazanacaksa bu sabrımız, dualarımız, birbirimize bağlılığımız sayesinde olacak. Lütfen ayrışmayalım, bir olalım. Unutmayalım ki biz birlikte olduğumuz kadar güçlü olabiliriz. Rabbim tez zamanda ferahlığa çıkmamızı, ülkemizin üzerindeki kara bulutların yok olmasını nasip etsin. Kirli emelleri olanların emellerini gerçeleştirmesine fırsat tanımasın.

Kafanızı biraz dağıtacak, biraz olsun tebessüm etmenizi sağlayacak bir bölüm olmuştur, inşallah. +75 oy, +25 yorum sınırını unutmayın lütfen. Bölümün gelme sıklığı size bağlı. Keyifli okumalar. ❤

🌸BÖLÜM 11🌸

Yalan söylüyordu...

Yalan söylediği o kadar barizdi ki bunu anlamak hiç de güç değildi.

Ve onu tam anlamıyla köşeye sıkıştırmıştı.

Ama garip bir şeyler vardı.

Normalde onu köşeye sıkıştırmaktan keyif alması lazımdı ama yeterince keyif aldığı söylenemezdi.

Daha çok... Kendisini köşeye sıkışmış gibi hissettiğini gizlemeyecekti.

Bu umduğu bir şey değildi ama en azılı düşmanının tenini ve nefesini yakınında hissetmek vücudunda tuhaf bir elektriklenmenin pimini ateşlemişti.

Genişçe yutkununca ademelması hareket etti. Gözleri, gözlerinin derinliklerinde kaybolup gitmişti.

Aklı karışmış, söyleyeceği bütün kelimeler birer toz bulutu gibi dağılmıştı.

Düşüncelerini toparlamaya çalıştı lâkin bunu, o menekşe gözlere bakarken yapması imkânsızdı.

Kafasının içinde dört bir yana dağılanları sanki tekrar bir araya getirebilecekmiş gibi başını salladı. Bu da işe yaramadı.

"Beni rahat bırak yoksa avazım çıktığı kadar bağıracağım, şimdi."

Güneyin tehtidi kulaklarına dolunca çok az da olsa girdiği girdabın boğuculuğu hafifledi.

Bu, sanki kendisine uzatılmış bir kurtuluş biletiymiş de o son şansıymış gibi ona tutunmaya çalıştı.

"Ne yapacaksın, Hercai Menekşe?"

Dudaklarıyla aklı arasındaki hassas denge bozulmuş olmalıydı. Sarf ettiği sözler bunun en yalın kanıtıydı.

Ne söylediğini fark ettiğinde söylediklerini geri almak için artık çok geçti. Bunlar söylemeyi planladığı şeyler değildi ve aklını biraz olsun toparlamazsa her şey arapsaçına dönecekti. Bu için sonu kötüye gidiyordu ve bir an önce müdahale edilmesi gerekiyordu.

Bir çift göz, güzel bir koku, yumuşak bir ten...

Bu kadar iradesizleşmesine neden olamazdı. Hayır, bunu yapmayacaktı! Derhal aklını toplamanın bir yolunu bulmalıydı.

O, kendini uçurumun kıyısına kadar gelip düşme noktasında gibi hissederken Güney'in durumu da Kuzey'den farklı değildi.

Bela Çiçeği (YENİ HİKAYE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin