12-AV VE AVCI

2.4K 294 74
                                    

Herkese merhaba. 😊 Yepyeni ve uzun bir bölümle geldim. +75 oy, +30 yorum sınırını unutmayın. Kuzey ve Güney'i yalnız bırakmayın lütfen. 😍 Yeni bölümde görüşmek dileğiyle sevgiler, keyifli okumalar. 😍❤❤


🌸BÖLÜM 12🌸

Masamda oturmuş elimdeki yapboz parçaları gibi ipuçlarıyla eksik parçaları tamamlamaya çalışırken Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin bahçesindeki düşünen adam heykeli gibi göründüğümün farkındaydım.

Lanet olsun ki biraz daha bu şekilde düşünmeye devam edersem ortada düşünen adam heykeline benzeme diye bir durum kalmayacak ve sinirden kafayı yiyecektim. Dolayısıyla da o hastanenin yeni hasta transferi aşamasındaki aday adaylarından biri de ben olacaktım.

Baş komiserime verdiğim sözü tutabilmek için titiz bir çalışma yürütmeye çalışıyordum ama Kuzey'in akıl bulandıran hareketleri ve kördüğüme dönmüş cinayet detaylarıyla bu pekte mümkün olmuyordu.

Kuzey meselesini yok sayarsak nasıl bir katildi bu böyle?

Hani kusursuz cinayet yoktu? Her katil ardında mutlaka bir iz bırakırdı? Bu teoriyi ortaya atan şahsiyetin tüm sülalesini, gelmişini, geçmişini saygıyla anmak istiyordum.

Bu kesinlikle ve kesinlikle yalandı! Benim gibi zavallı ve masum (!) poliscikleri kandırıp, bir umuda bel bağlamasını ve fazladan mesai yapıp kafa patlatmasını sağlayan koskoca bir palavradan ibaretti.

Aman ne hoş!

Hem katil hem zeki! Hiç sevmediğim bir karışımdı.

Zeki katillerden hoşlanmazdım. Ah! Böyle deyince sanki geri zekalı katillerden çok hoşlanıyormuşum ve katil fantezilerim varmış gibi bir sonuç çıkıyordu ortaya ama kesinlikle öyle bir şey yoktu! Katillerden hoşlanmazdım fakat zeki katillerden çarpı iki kere hoşlanmazdım. Katil dediğinin zeki, çevik ve ahlaksızı değil, aptal, hantal ve ahlaksızı makbuldü hep gözümde.

Gözlerimle tüm dosyayı tekrar tekrar tararken elimdeki kalemi sinirle döndürüp aralıklı ritimlerle masaya sertçe vuruyordum. Zavallı kalem öfkemin kurbanı oluyordu ve resmen benden şiddet görüyordu.

Bir taraftan da boşta kalan elimle şakaklarımı ovalarken yorgunluk bütün bedenimi ele geçirmek üzereydi. Artık hem başım hem de gözlerim adeta bana sinyal vererek "Bu kadar yeter!" diyordu.

Duyumsadığım müthiş ağrı canımı yakıyordu fakat elle tutulur bir şeyler bulmadan da bu masadan kalkmak istemiyordum. Aşağı yukarı yedinci kez okuduğum dosyaya tekrar göz gezdirirken bir ayrıntıyla gözlerim irileşti. Keskinliğini kaybetmek üzere olan gözlerimi kırpıp iyice odaklandığımda saatlerdir nasıl fark edemediğimi düşündüğüm bir ayrıntı gözüme çarptı.

"Tabii ya!" diye bağırdığım da sesimin haddinden fazla yüksek çıktığının farkına vardım ve başımı kaldırıp hortlak görmüş gibi bana şaşkın gözlerle bakan birkaç kişinin bakışlarıyla karşılaştım. İçimden kendime en edepsiz küfürleri sıralarken onlara zoraki bir gülümseme bahşettim. İşte şimdi kesinlikle aptal gibi göründüğümün farkındaydım.

Zaten bu durum şaşkın bakışlardan ve yüz ifadelerinden de okunuyordu. Sonunda beni bir doktor edasıyla kendi halime bırakmaya karar vermiş olacaklar ki aniden koro edasıyla kalkan bütün başlar yine aynı şekilde eğildi.

Hey bir dakika! Ne yani kimse beni takmıyor muydu? İnsan en azından neyim olduğunu sorardı! Böyle hiçbir şey olmamış gibi işlerini yapmaya devam ederek ne yaptığını sanıyordu bunlar?

Bela Çiçeği (YENİ HİKAYE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin