1. Bölüm
Yatak odasının önünde hissettiğim hareketlilik ile gözlerimi kapıyorum sımsıkı.O'nun yatağa gelmeden önce çocukların odasına gideceğini bilmeme rağmen yine de yapıyorum bunu.Az sonra kapının sessizce açılmaya çalıştığını fark edince derin bir sızı çörekleniyor kalbime.Çok değil sadece bir sene öncesine kadar , ne kadar geç gelirse gelsin , beni uyandırmak için gürültü yapan kocamı özlüyorum delicesine ama her geçen an O'nun benden uzaklaşmasını izlemekten başka bir şey yapamıyorum.
Yatakta hissettiğim sıcaklığına doğru çekiliyorum farkında bile olmadan.Elimi beline sarıp yanağımı göğsüne değdiriyorum.
"Geldin mi canım ?" diye soruyorum göğsüne hafif bir buse bırakarak.
"Çok yorgunum Begüm.Zor bir geceydi" diyor sessizce arkasını dönerken , belinde ki kolum hissiz bir şekilde yatağa düşüyor.
Aramızda yaşanan bu olayın kaçıncı kez olduğunu saymayı bıraktım çoktan ama kalbimde ki acının her seferinde katlanarak arttığının da farkındayım.
Sırt üstü dönerek gözlerimi tavana dikiyorum yanaklarımdan süzülen sessiz gözyaşları ile. O'nun bunu anladığını bilmek ve hiçbir şey yapmadan sessizce yatmaya devam etmesi ise dayanılması zor bir başka işkence benim için.Saatler sonra gözlerim uykusuzluğa dayanamayıp , rahatsız bir uykuya daldığımda bunun böyle devam etmeyeceğini çok iyi biliyorum...
................................................
Gözlerimi açmadan mis gibi kokular geliyor burnuma.Kendime gelmek için gerinirken elim Begüm'ün tarafına değiyor hafifçe.Yatağın buz gibi oluşundan anlıyorum saatler önce kalktığını.Derin bir nefes alarak bana neler olduğunu anlamaya çalışıyorum son bir senedir sıklıkla yaptığım gibi.
Begüm den giderek uzaklaştığımın farkındayım ve işin kötüsü O da bunun farkında.Uzun yıllarını bizim gibi beraber geçirmiş insanlar için bunun normal olduğuna ikna etmeye çalışıyorum kendimi ama bunun geçmeyeceğini ve giderek daha çok uzaklaşacağımızı düşünmek beni çok korkutuyor.O'nu kaybetmek istemiyorum, hayatımda ki varlığı en çok değer verdiğim şey ama diğer yandan da kendimi bir cenderede gibi hissetmekten alı koyamıyorum.Büyük bir ikilem içinde olduğumu bilerek kalkıp duşa giriyorum.
.......................................................
Gece nöbetten geldiği için Murat bugün izinli ve ben bugünün bizim için bazı değişikliklerin başlangıç günü olmasını istiyorum.Yukarıdan gelen kapı sesi ile O'nun uyandığını anlıyorum ve çayın altını biraz daha açıyorum.
Kerem , abisi Ata'nın şaklabanlıkları yüzünden bir türlü dikkatini toplayamıyor ve benim elimde ki kaşık tehlikeli bir şekilde bir sağa bir sola hareket ediyor.
"Ata!!!" diye ikaz ediyorum gereğinden fazla yüksek bir sesle ve beş yaşında ki oğlumun gözleri anında dolarak tepki veriyor buna.Sinirlerimin giderek bozulmasının en canlı örneği sanki az önce yaşanan ses yüksekliği.Ata'yı büyük bir sabır ve sakinlik içinde büyüten ben aynı sabrı iki yaşında ki Kerem de gösteremiyorum maalesef.
"Canım" diyorum yumuşak bir sesle "Çorbasını içsin , o zaman oynarsınız.Ne dersin?"
Ata uyumlu ve sakin bir çocuk "Tamam" diyor anında yeniden neşelenerek.
Mutfağa , önce mis gibi kokusu geliyor Murat'ın ve ardından beni hala heyecanlandırmayı başaran bedeni görünüyor kapıda.Uzanıp , uzun zamandır yapmadığı bir şeyi yaparak beni saçlarımdan öpüyor.Şaşkın gözlerimi O'na çevirdiğimde özür dilercesine bana baktığını görüyorum ve yeniden bir umut doğuyor içime her şeyin düzeleceğine dair.O zaman bunun ne kadar beyhude olduğunu bilmiyorum ama öğreneceğim.Çok yakında , kalbimin yerinden sökülürcesine çekeceğim acılar ile O'nun artık bana ait olmadığı gerçeği ile yaşamak zorunda kalacağım...
Sakin , huzur dolu bir kahvaltı yapıyoruz.Dışarıda yazdan kalma ılık bir hava var.
"Çocukları annemlere bırakıp biraz gezelim mi? Ne dersin"
Kafamı kaldırdığımda Begüm'ün umutla bakan gözleri ile karşılaşıyorum.
Benimle baş başa zaman geçirmek için benden izin istemesi canımı yakıyor."Elbette" diyorum "Uzun zamandır baş başa zaman geçirmedik" diye ekliyorum kısık bir sesle.
Sevinçle parlayan gözleri birden bulutlanıyor ve bize bunları yaptığım için kendime kızmaya devam ediyorum.
"Tamam ben çocukları hazırlayayım sende annenleri ara istersen" diyerek kaçarcasına yukarıya kaçıyor ama ben gözlerinden süzülen yaşları görüyorum o ne kadar saklamak istese de...
Çocukları anneme bırakarak güzel günün tadını çıkarıyoruz doyasıya.İlk başlarda ikimiz de belirgin derecede tutuk davranıyoruz ama zaman ilerledikçe rahatlıyoruz. Şimdi en sevdiğimiz çay bahçesinde öğrencilik günlerimizden kalma bir anı yaşıyor gibiyiz.Benim kafam O'nun göğsünde , O'nun elleri benim saçlarımda...Bu ana dair o kadar çok anım var ki sanki hepsi birden beynime üşüşüyor...Ellerimiz de sıcacık çaylarımız öylece oturuyoruz ve ben biliyorum ki Murat ta şuan en az benim olduğum kadar mutlu ve huzurlu...Ben bu kadar küçük anlarla mutlu olabiliyorken O'nun bana yönelttiği suçlamalar esas canımı yakacak ve ben en çok buna kahrolacağım ileride...
................................................
Kollarımın arasında ki Begüm'e biraz daha sıkı sarılıyorum.Saçlarının mis gibi kokusunu içime çekerek yaşadığım bütün korkulardan tek tek arınıyorum.O an fark ediyorum ki bizim sorunumuz daha doğrusu benim sorunum O'na yeterince zaman ayıramam.Çok çalıştığımın bende farkındayım ama her şeyi onlar için yapıyorum.Onlar rahat etsin , onların güzel bir yaşamı olsun istiyorum.Begüm'ün güzel saçlarına bir öpücük daha kondurarak daha sıkı sarılıyorum karıma.O'nu hala ilk günkü kadar çok seviyorum ya gerisi boş gibi geliyor o an için ama kısa bir süre sonra ikimizde o güzel günün eskiden kalma bir alışkanlık olduğunu acı bir şekilde anlayacağız.
...........................................
Güneş yavaş yavaş batarken harika bir kızıllık kaplıyor gökyüzünü.Bu görüntünün aklıma getirdikleri yüzüme tatlı bir gülümsemenin yayılmasını sağlıyor.Murat'ın da benim gibi gülümsediğini fark edince yanaklarıma hücum eden kırmızılıklar eşlik ediyor dudaklarımda ki gülücüğe.Murat da sanki halimi anlamış gibi daha sesli gülmeye başlayınca "Yaa gülme" diyorum göğsüne küçük bir yumruk atarak ama altı yıllık bir evlilikten sonra hem de iki çocuğa rağmen kızarabildiğime inanamıyorum.
"Tamam , tamam kızma hemen gülmüyorum ama ne kadar çok şaşırmıştın seni öyle birden öpünce"
İkimizde çıktığımızın altıncı ayında yaptığımız Adıyaman gezisine gidiyoruz anılarımızda.Bir Ondokuz Mayıs tatilini fırsat bilip Murat'ın asistan olarak çalıştığı hastaneden arkadaşları ile hep birlikte gidiyoruz Adıyaman'a...Murat ile birlikte yaşadığımız bütün güzelliklerin ilki sanki o gezi.Daha önce de beni küçük küçük öpücüklere boğmuştu ama hiç biri elimizde sıcak şarabımız Nemrut'un zirvesinde güneşin doğuşunu izlerkenki gibi değildi.Ne olduğunu bile anlamamıştım Murat beni öpmeye başladığında ama hissettiğim bütün tutku ile de cevap vermiştim O'na.Çok küçüktüm belki ama o zaman bile benim için doğru kişinin Murat olduğuna emindim.Zaten bundan emin olmam değimliydi o sabahın gecesinde beni tamamen Murat'ın olmaya iten cesaret.O'nun bütün tereddütlerini de yok eden de bendim zaten.Ben istemedikçe O'nun ilişkimizi ileri bir safhaya taşımayacağını zaten biliyordum ve gerçekten de düşündüğüm gibi olmuştu.Murat öpücüklerini hep belli bir yerde keserken benden aldığı karşılığın cesareti ile durduramamıştı kendini.O'nun ertesi sabah yaşadığı pişmanlığı hatırlayınca daha sıkı sarılıyorum Murat'a ve anında alıyorum deli gibi istediğim karşılığı.
"Canını yakmıştım" diye fısıldıyor kulağıma ve ben inatla kafamı iki yana sallıyorum. "Asla" diyerek."Sen hiçbir zaman benim canımı yakmadın.Bilerek yada bilmeyerek hiç canımı yakmadın" diyorum on sekiz yaşında bir genç kızın kararlılığı ile.Murat'ın kısa bir süre sonra bu sözlerimi haksız çıkartmak için uğraşacağını bilsem yine aynı kararlılıkla aynı şeyleri söyler miydim söylemesi çok güç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ BİR ŞANS
RomanceGİRİŞ "Emin misin kızım.Sende boşanmakta kararlı mısın ?" Hakim neredeyse gözümün içine bakıyordu.O an anladım eğer biraz çekimser davranırsam bizi boşamayacağını.Ama bunu Murat'a yapmaya hakkım yoktu.O'nun bu isteğine nereye kadar direnebilirdim ki...