Yeni bölümle geldim. Geç kaldım biraz özür dilerim yoğun günlerden kafamı kaşıyacak zamanım olmadı...
Sevgiler
Özlem A.
17. Bölüm
Gece o kadar çok geç yattım ki uykumu aldığımı söylemek neredeyse imkansız.Saatin alarmını duymamla birlikte yataktan bacaklarımı sarkıtırken ki heyecanımda ise yorgunluktan eser yok.Ama banyonun aynasından yansıyan aksim bütün gerçekleri gözler önüne seriyor.Ama umurumda bile değil.Bugün benim için bambaşka bir gün...Bundan sonra hayatımda iyi şeyler olacak bunu hissediyorum ve omuzlarımı silkerek kendimi duşun altına atıyorum.Soğuğa yakın su beni kendime getirmeye yetiyor.Deli gibi heyecanlıyım ve bunu bir türlü gideremiyorum.Okula ilk kez gidecek bir çocuk gibi hissediyorum kendimi...Bir yandan bornozuma sarınırken diğer yandan da okula değil belki ama işe ilk kez gidecek bir kadın olduğumu hatırlatıyorum kendime.Banyodan çıkınca duyduğum seslerden çocuklarında uyandıklarını anlıyorum.Bir yandan saçımı havlu ile kurularken diğer yanda da odaların a doğru yürüyorum.Odaya girdiğim an elimde olmadan öylece kalıyorum.
Dün gece topladıklarımın arasında çocuklarımın da eşyaları var.Oda o kadar çıplak geliyor ki birden gözüme içim titriyor.Ama yüzüme , olanca içtenliğimle bir gülümseme kondurarak çocuklarımın yanına gidiyorum.
Kerem eli ile bir şeyler gösteriyor ve ben O'nun yarım Türkçesin den ne demek istediğini anlıyorum.
"Tamam hayatım Ayı Wini'nin resmini asacağım ben duvara" diyorum bir yandan da saçlarını okşarken.Belki Kerem anlamıyor ama Ata her şeyin farkında.Şimdiye kadar çocuklarımı hiçbir zaman babanızın yanında bunu söylemeyin diye tembih etmedim ama bu kez yapacağım.Ben söylemeden yada kendisi anlamadan öğrenmesini istemiyorum.Daha da önemlisi O'nunla yeniden bu çatının altında karşılaşmak istemiyorum.Belki çok komik ama burası O'nun kalesi ve ben bir daha ki karşılaşmamızda kendi kalemde olmaya kararlıyım. Aramızda yaşananları bir savaşa çevirmeye niyetim yok belki ama bende bana karşı olan şeylere karşı gardımı almalıyım.Yaşadığım onca şeyden sonra bunun için geç bile kaldığımı düşünüyorum.
Telefonun çalması ile birlikte düşüncelerimden sıyrılıyorum ve Kerem'in kazağını giydirip Ata'ya dönüyorum.
"Kardeşine dikkat et tamam mı bebeğim ben hemen geliyorum"
Yatak odasına vardığımda arayanın Oğuz olduğunu görünce rahatlıyorum.Sanki Murat arayacakmış ya da her an gelecekmiş gibi tedirgin olmaktan feci bir şekilde sıkıldım.Telefonu açıp "Alo" derken bir yandan da bugün bu evde kalmamayı düşünüyorum.
"Selam" diyor Oğuz hattın diğer ucundan "Uyandırdım mı?"
Sesli bir şekilde gülerek "Nerede" diye yanıtlıyorum O'nu."Kalk borusu çalalı çok oldu bizde"
"Biliyorum zaten uyumamışsındır sen.Ben birazdan çıkıyorum seni de alayım beraber geçelim.Ne dersin?"
Saatime bakarak "Tamam bende hazırım zaten" diyorum.Dün de beraber gittiğimiz için tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum.İlk günden yol aramakla geç kalmak istemediğim için teklifini kabul ediyorum.Ama daha sonrasında kendi başımın çaresine bakmaya kararlıyım.
Bir yandan hazırlanırken diğer yandan da Ata'nın ağzına bir şeyler tıkıştırıyorum.Okulda kahvaltı yapmalarına rağmen evden aç acına çıkmasına gönlüm razı gelmiyor.Ata son lokmasını yutarken çalan korna sesi adeta imdadıma yetişiyor.O'nu uğurladıktan sonra kolumun altında ki Kerem ile merdivenleri çıkıyorum.Az sonra aynada kendimi izlerken oldukça iyi göründüğümün farkındayım.Üzerimde ilk iş günüm için oldukça güzel bir elbise var.Hafif yarım kollu ve dizlerim de biten elbisenin rengi koyu lacivert.Saçlarımı son bir kez havalandırdıktan sonra bir adım geri çekilerek aynaya bakıyorum.Görüntümden memnun olduğumu düşünürken çalan kapı ile ışık gibi aşağıya iniyorum.Kucağımda hiç alışık olmadığı bir koşuşturmanın içinde olan Kerem'in ise bundan bir şikayeti yok gibi görünüyor.
Kapıyı açınca Oğuz'un gülümseyerek bakan gözleri her şeyden daha çok iyi geliyor ve heyecanım biraz olsun azalıyor.
"Günaydın.Hazırsın bakıyorum" diyor bana beğenisini saklayamayan bakışlarla.
Gülümseyerek "Günaydın" dedikten sonra Kerem'i yere indiriyorum ve ayakkabılarımı giymeye uğraşıyorum.Oğuz Kerem'i ilk defa görüyor ve her ikisi de birbirinden hoşlanmışa benziyor.Eğilip kucağına aldığında Kerem'in ilk işi her zaman ki gibi kucağındakinin saçına asılmak oluyor.
Ben onları gülerek izlerken Oğuz'un bu durumdan hiç şikayeti yokmuş gibi görünüyor.Oğuz Kerem'i yere indirirken gözünün içeriye takıldığını fark ediyorum ve beklediğim soru anında geliyor ;
"Taşınıyor musun?"
Kafamı sallayarak onayladıktan sonra "Ev çok büyük üç kişi için" diyorum acele ile sanki O bir cevap beliyormuş gibi.
"Hemen hemen her şeyi halletmişsin yardıma ihtiyacın var mı?"
Aslında deli gibi yardıma ihtiyacım var ve ama yine de "Teşekkür ederim.Gerek yok ben hallediyorum" diyorum.
Oğuz bir an ısrar edecek gibi olsa da ben araya girip "Hadi çıkalım daha Kerem'i bırakacağım" diyorum...
..................
Kafamın içinde çalan yüzlerce davula inat gözlerimi açmaya çalışıyorum.Bir gözümü aralamayı başarıyorum ama diğerini açmam imkansız gibi görünüyor.Dirseğimin üzerinde doğrulmaya çalıyorum ama bir fırıldak gibi dönen başım buna engel oluyor.Bir süre öylece yattıktan sonra daha iyi hissettiğime kanaat getirip yeniden deniyorum ve bu kez başarılı oluyorum.Ama yine de ayağa kalkmam bir on dakikamı daha alıyor.Allahtan bu sabahım boş ve öğleden sonra da ameliyatım yok.Gerçi olsaydı bu kadar içmezdim ya neyse...Zaten benim bu denli içtiğim görülmüş şey değildir ama dün gece....evet dün gece acı bir tokat gibi yüzüme vuran gerçeklerden sonra buna ihtiyacım vardı.Ne garip değil mi??? Bir doktor olarak insanlara hep içkiye sığınmayın deriz ama kendi başımıza gelince tam aksini yaparız.
Keyifsiz bir şekilde gülümseyerek "Ama gerçeklik payı da yok değilmiş" diyorum "Gerçektende hiçbir işe yaramıyormuş.Aklım , fikrim , tüm benliğim hala Begüm ile dolu"
Duştan çıkınca başımın ağrısı geçmese de biraz olsun kendime geldim.odanın karanlığı ve havasızlığı oldukça rahatsız edici.Hızlı ama dikkatli adımlarla pencereye gidiyorum.Perdeyi çekip camı indirdiğimde gördüğüm görüntü beynime öyle bir kazınıyor ki bunu yaşadığım süre boyunca unutmam mümkün değil.
Pencerenin pervazını sıkmaktan ellerim acırken ben bunun farkında bile değilim.Sanki bir rüyadaymışım gibi Begüm'ün tanımadığım bir arabadan inmesini ve hemen ardından inen Oğuz'un Kerem'i benim oğlumu kucaklamasını izliyorum.Begüm , Kerem'in çantasını taşırken oğlum Oğuz denen o adamın kucağında halinden memnun gülücükler saçıyor.
Kan tehlikeli bir şekilde beynimin içinde gezinirken sakinleşmek zorunda olduğumu biliyorum ama nedense bu hiç içimden gelmiyor.Kapıdan çıktıktan sonra öyle bir kapatıyorum ki evin temellerinden sarsılmaması neredeyse imkansız.
.........................
Mevhibe annemin kapıyı açması ile birlikte yukarıdan bir yerlerden gelen gürültü ile hepimiz birden sıçrıyoruz.Annem ve ben göz göze gelip bunun ne olduğunu anlarken , Oğuz şaşkın bir şekilde "Bu da neydi böyle" diyor.
Annem az sonra olacakları anlamış gibi , Murat'ın daha da sinirlenmemesi için uzanıp Kerem'i Oğuz dan alıyor.Kerem anında atlıyor babaannesinin kucağına.O da az önce duyduğu sese tepki olarak gözlerini kocaman açmış etrafına bakıyor.
"Ben erken gelmeye çalışırım" diyerek Kerem'i öpüyorum ve hoş olmayacak bir karşılaşmadan kaçmanın yollarını arıyorum.tartışmadan kaçtığımdan değil de bugün ilk iş günüm ve moralimin yüksek olmasını istiyorum.Adımlarımı hızlandırarak "Hadi gidelim" diyorum.Oğuz ise benim halimden gürültünün nedenini anlamış bana uymuştu.
"Tamam" diyerek arabaya yöneldiğinde ardımızda ki kapı menteşelerinden sökülürcesine açıldı bu sefer.Murat'ın sert ve kavgacı bir sesle "Begüm" diye seslendiğini duyduğumda asla yeterince hızlı olamayacağımı anlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ BİR ŞANS
RomanceGİRİŞ "Emin misin kızım.Sende boşanmakta kararlı mısın ?" Hakim neredeyse gözümün içine bakıyordu.O an anladım eğer biraz çekimser davranırsam bizi boşamayacağını.Ama bunu Murat'a yapmaya hakkım yoktu.O'nun bu isteğine nereye kadar direnebilirdim ki...