Bölüm 33.

2.2K 104 17
                                    

Keyifli okumalar canlar...

"Cameron telefonun çalıyor.". Kafamı yastığa gömerek konuştuğum için büyük ihtimalle beni duymamıştı. Ki duysa bile umarsayacağını sanmıyordum.

İnatla çalmaya devam eden telefon ile oflayarak Cameron'un üstünden telefonuna uzandım. Telefonu elime alıp kimin aradığına bakınca başımı Cameron'un sırtına yaslayıp telefonu açtım. "Günaydın Cameron." gözlerim kapalıyken ve uyku için yalvaracak durumdayken bile Bayan West'in enerjisi içimi kıpır kıpır yapmıştı. "Günaydın Bayan West." diyerek sanki görebilicekmiş gibi gülümsedim.

"Skyler! Uyandırdıysam üzgünüm. Babanız yarın aile yemeği düzenliyor. Yani yarına mükemmel olmak zorundayız. Hazırlıklara başlamanız için aradım.". Nefessiz konuşmuştu. Derin bir iç çekişin ardından "Pekala." diye mırıldandım. Telefonu kapatıp aldığım yere geri koydum. Hiç kıpırdamadan düşündüm. Yarın kesin olarak bir aile olduğumuzu , Brooke'un kızımız olduğunu açıklayacaktık. Buna hazır mıydık?

Cameron "Ne düşünüyorsun?" diye sordu birden. Başımı sırtından kaldırıp tekrar yastığıma yattım. Yüzünü bana döndürüp tek gözünü açtı. "Yarın aile yemeği varmış." diye mırıldandığımda kaşlarının çok hafif kalktığını gördüm. Uzanıp yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Yataktan kalkarken tişörtümün belini düzelttim.

Belini düzelt. Cameron gibi biriyle aynı evde olmak bunlara dikkat etmeni gerektirir.

Belimi düzelttikten sonra iç sesim kafamı karıştırdı ve kendi kendime "Sanki ilk defa aynı evdeyiz." diye düşündüm. Saçlarımı topuz yaparken merdivenlerden indim. Mutfağa girip kahve makinasına filtre koyup tezgaha oturdum. Güzel bir duşun tam sırasıydı.

Kahvemi yudumlarken Cameron yukarıdan bana seslendi. Yavaş adımlarla yukarı çıktım. Cameron bekleyebilir , diye düşünerek Brooke'un odasına girdim. Küçük yatağının içinde sessizce yatıyordu. Gülerek onu kucağıma alırken "Günaydın , bitanem." dedim. Brooke kollarını boynuma dolayarak bana resmen cevap verirken başına bir öpücük kondurdum. Hızla Cameron'un yanına giderken biriyle konuştuğunu duydum. Odaya girince laptop ekranımızda Sam'i görünce bir kahkaha patlattım. "Günaydın Sammy." dedim neşeyle. Bana el sallarken "Küçük Brooke. Günaydın!" diye bağırdı. Kesinlikle içmişti. Brooke ellerini laptopa doğru uzatınca Cameron ciddi bir yüz ifadesiyle Brooke'un yüzünü başka yöne çevirdi.

"Evet , Sam. Planı anlat bakalım." diyip derin bir nefes aldı. Sam ellerini birleştirirken "Diyoruz ki , erkekler ayrı kızlar ayrı buluşup kahvaltı yapalım. Sonra da hep beraber buluşup bir şeyler yaparız." Cameron ile aynı anda birbirimize baktık. "Bana uyar." dedim. Cameron omuz silkerek "Pekala. Yer bildirimi atarsınız." deyince Sam başını sallayarak görüntülü aramayı kapattı. Cameron laptopun kapağını indirirken "İstersen Brooke'u annemlere bırakabiliriz." dedi. Hızla kafamı onaylamadığımı belirtecek şekilde salladım. "Annem arkadaşlarıyla buluşmak için beni sürekli babamla yanlız bırakırdı. Brooke'u ben doğurmuş olmasamda , benim bir parçam sayılır. Onun benimle gelmesi hiç sorun değil." dedim ve kucağımda kolyemle oynayan Brooke'a baktım.

Cameron aniden kolumdan tutup beni kendine çekti ve güçlü kollarını etrafıma sardı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemezken "Sen başıma gelen en mükemmel şeysin." diye mırıldandı. Gülümsedim. Ardından Cameron geri çekilince odadan çıkıp aşağı indim. Brooke'a "Acıktın mı bakalım?" diye sordum. Kafası omzumda dururken esnedi. Onun bu uykulu haline gülerken elini tutup öpücükler kondurdum. Cameron giyinmiş bir halde aşağı gelince Brooke' u hızla kucağına verdim. Ve o daha ne olduğunu anlamadan tezgahta duran biberonu eline tutuşurdum. Uzanıp dudaklarına bir öpücük kondururken "Duş almam lazım. Hızlı olacağım." dedim ve merdivenlerden yukarı koştum.

Banyoya girip suyu ayarlarken bir yandan da şarkı söylemeye başladım. Güzel fakat hızlı bir banyodan sonra kurulanıp iç çamaşırlarımı giydim. Saçlarımı tepemden havlu ile sarıp odaya girmem ile birlikte Cameron'u görmem bir oldu. Brooke'u yatağa yatırmış dik dik bakıyordu. Sandalyede duran sabahlığımı omuzlarıma atarken "Brooke'a öyle bakmayı kes." dedim gülerek. Ciddi bakışlarını bana yöneltti. "Galiba delirmeye başlıyorum fakat Brooke sana çok benziyor.". Dediği şey ile dolaba bakmayı kesip tekrar Cameron'a baktım. "Delirmeye başlıyorsun." dedim sakince. Başını olumsuz anlamda salladı. Hızla kalkıp yanıma gelirken Brooke'u da atik bir hareketle kucağına aldı. "Dikkatli ol!" diye bağırırken resmen dizlerimin bağı çözülmüştü.

Cameron yanıma gelince uzanıp Brooke'u kucağından aldım ve neredeyse ağlamak üzere olduğunu fark edip başına bir öpücük kondurdum. İleri geri sallanırken "Sorun yok , tatlım." diye mırıldandım. Aynı zamanda Cameron'a kötü bakışlar atmayı aksatmıyordum. Cameron bir bana bir Brooke'a bakıp dururken "Sanki cidden onun annesi gibisin ve bu beni korkutmaya başladı." diye mırıldandı.

Aynaya dönerek Brooke'a ve kendime baktım. Uzun siyah kirpikleri ve yeşil gözleri olması zaten bana benzemesindeki en önemli unsurdu. Tıpkı benim burnuma benzeyen küçük düzgün bir burnu vardı. Fakat dudakları kesinlikle Cameron'dan aldığı bir özellikti.

Bu tamamen kafamızda kurduğumuz bir şeydi. Onun annesi ben değildim. Fakat ona kesinlikle mükemmel bir annelik yapacaktım.

Bölüm kısa üzgünüm. Yeni bölüm zaman atlayacak bu yüzden hızlı gelir gibi. Söz veremem. İlginiz için minnettarım. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Öpücükler x.x

Sen, Ben ve Çok Daha FazlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin