Bölüm 37.

2.2K 104 15
                                    

Keyifli okumalar canlar...


Cameron bir kaç şey yapıp laptopu bana doğru uzattı. Mirihi adasındaki bir otelin sayfasıydı.

Mirihi Island Resort.

Resimlerine bakınca gayet güzel bir yer olduğu gördüm. Otel odalardı suyun içinde aynı hizada dizilmiş kulübeye benzer yapılardan oluşuyordu. Her dairenin önünde berrak denize uzanan bir iskele vardı.

"Beğendin mi?" diye sordu Cameron. Başımla onu onayladım. "Büyülendim.". Cameron doğrularak laptopu kendine çekip bir şeyler yaptı. Ekranı bana döndürdüğü zaman parlak renkli yazıyla gözlerim büyüdü.

Odanız ayrıldı , Bay ve Bayan West. Sizi bekliyor olacağız.

Cameron laptopu kapatıp sehpanın üstüne koydu. Biraz doğrularak kahvemden bir yudum aldım. Cameron ise başını eline yaslamış bana bakıyordu. Kahvem bitince sehpanın üstüne koydum. Derin bir nefes alıp Cameron'un elindeki bira şişesine uzandım. Benden uzaklaştırarak "Hayır!" dedi ve başını iki yana salladı. "Hadi ama Cameron! İlk defa içecekmişim gibi davranıyorsun." dedim. Brooke'un uykusunu bölmemek için bağıramıyordum.

Cameron başını tekrar iki yana salladı. Yüzümde sinsi bir sırıtış ile birasını içmesini bekledim. Şişeyi kaldırıp bir yudum alınca "Yutma!" diyerek onu durdurdum. Kaşlarını çatarak bana baktı. Tek elimi dört parmağım bir yanağına baş parmağım öbür yanağına denk gelecek şekilde çenesinin altına koydum. Diğer elimi ensesine koyup kendime çektim. Dudaklarım dudaklarına kapanırken yavaşça çenesinin altındaki elimi sıkınca dudakları aralandı. Ilık bira dudaklarıma değip boğazımdan geçerken tüylerim diken diken olmuştu. Cameron üzerimden eğilerek bira şişesini yere koydu. Doğrularak ağırlığını vermeden üzerime çıkıp yüzüme daha çok eğilince ağzında tuttuğu tüm birayı içtim. Dudaklarına ufak bir öpücük kondurup geri çekilince Cameron yarı kapalı gözleri ile bana baktı. "Sen nasıl bir şeysin?". Sorusu ile kıkırdayarak Cameron'u kendime doğru çektim. Bütün ağırlığını vererek üstüme yattı. Başı boynuma denk geliyordu ve ben kollarımla başını sarmıştım.

Bir süre öyle yattık. Gözlerim kapanmaya başlamıştı ki bebek telsizinden gelen ağlama sesi ile omuzlarım düştü. Cameron doğrulunca yüzlerimiz arasında santimler olduğunu gördüm. "Bebeğim?" dedim sorarcasına. Cameron dudaklarını , dudaklarımın hemen yanına bastırıp "Hmm?" diye mırıldandı. Parmaklarımı ensesindeki saçlarda gezdirip "Bugün beni çok yordun. Farkındasın değil mi?" diye fısıldadım. Brooke hala ağlıyordu. Cameron başı ile beni onaylarken gülümsedi. Dudakları dudaklarıma değiyor fakat öpmüyordu.

"Brooke ile ilgilenebilirsin , değil mi?" diye sordum. Cameron üzerimden kalkıp beni kucağına aldı ardından "Önce seni yatıralım." dedi sessizce. O merdivenlerden çıkarken boynuna küçük öpücükler kondurdum. Nihayet çıkınca odamıza girip beni yatağa bıraktı ve hızla Brooke'un odasına gitti.

Üzerimde Cameron'un devasa bir tişörtü vardı. Sütyen giymemiştim ve tişört her yukarı sıyrıldığında kırmızı dantelli kilodum ortaya çıkıyordu. Neden bunu giydiğimi bilmiyordum. Sadece dantelli şeyler seviyordum.

...

Belimde gezinen elle uyandım. Yüzüstü yatıyordum ve tişört tahminim gibi sırtıma kadar açılmıştı. Cameron'a bakarak gülümsedim. Elimi yüzüme koyarak gözlerimi kapattım. İlk uyandığım an çoğu insan gibi bende çirkin oluyordum.

"O kadar güzelsin ki." Cameron'un sesi ile elimi gözlerimden çekip "Dalga geçme." dedim. Başını iki yana sallayarak "Dalga geçmiyorum." dedi ciddi bir şekilde. Bir süre onu izleyerek elimi yanağına değirdim. Baş parmağımı ileri geri hareket ettirirken Cameron gözlerini kapattı. Gülümseyerek ona doğru yaklaşıp göğsüne sokuldum. Cameron kollarını etrafıma dolayınca küçücük kalmıştım. Huzurla gözlerimi kapattım.

Kıkırdama sesi ile gözlerimi açtım. İçerisi güneş ışığı ile dolmuştu. Dirseklerim üzerinde doğrularak yatağın ayak ucunda birbirlerini yiyen Brooke ve Cameron'a baktım. Gülerek yatakta oturur pozisyona geçerek gözlerimi ovuşturdum. Cameron beni görünce emekleyerek yüzüme eğildi ve boynuma kocaman ıslak bir öpücük kondurarak geri çekildi. Başımı yana eğerek öptüğü yeri gizlerken dizlerimin üzerine yükselip yanağını öptüm. "Günaydın." dedi. Ses tonu ile şaşkınca yüzüne baktım. Çapkınca gülümsedi.

Brooke mutsuz bir şekilde kıpırdayınca bakışlarım ona yöneldi. Cameron da aynı şekilde Brooke'a bakıp onu yanımıza çekti. Brooke elleri ile yataktan destek alıp doğrulunca ellerini tuttum. Ayakları üzerinde doğruluyordu fakat hala yürümüyordu.

Zamanla , Skyler.

İç çekip Brooke'un yüzüne sayısız öpücük kondurdum. Kıkırdayarak yüzünü kaçırmaya çalışırken öpmeye devam ettim. Biz Brooke ile gülüşürken Cameron çalan telefonunu açıp kulağına götürdü.

Ne konuştuğunu "Bir boku da bensiz becerin." diyene kadar dinlemiyordum. Kurduğu tuhaf cümle ile Brooke'u kucağıma çektim ve çatık kaşlarım ile Cameron'u izledim.

"Neler oluyor?" dedim sorarcasına. Tek elini kaldırıp susmamı sağladı. "Pekala , bir saat sonra oradayım." dedi ve telefonu kapattı. "Hey," dedim yatakta gezinen bakışları ile. Gözlerimiz birleşince elimi yanağına koyup bekledim. "Şirkette problem çıkmış. Yeni alışveriş merkezinin inşaatında yanlış yapılan bölüm olmuş ve Benjamin benim ilgilenmemi istiyor." diye açıkladı.

Olayın bundan ibaret olmadığını biliyordum.

"Ve..." diyerek kaşlarımı kaldırdım. Yanağındaki elimi tutarak avuç içime bir öpücük kondurdu. "İş uzarsa tatili iptal etmek zorunda kalırız , bebeğim. Üzgünüm." diye mırıldandı. Gülerek parmaklarımızı birleştirdim. Kaşlarını çatarak bana baktı. "Şaka yapıyor olmalısın. Tatile daha sonra da gidebiliriz. Dert değil." dedim omuz silkerek. Elimi bırakıp Brooke'a ve bana sımsıkı sarıldı.

"Sizi çok seviyorum."

İşte , tüm hayatım boyunca içimde duran , nefes alırken bile bana bir eksiklik olduğunu hatırlatan boşluğu dolduran cümle. Buydu.

Görüşleriniz benim için önemli. Yorum bırakmayı unutmayın. Öptümmmm.

Sen, Ben ve Çok Daha FazlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin