Keyifli okumalar...
Bir süre yatakta oynayıp durduk. Cameron evden çıkmadan yarım saat önce duşa girdi. O duştayken Julia'yı aradım. Bir yandan Brooke'u gıdıklıyor , bir yandan da hala açmayan Julia'ya sinirleniyordum.
Hat bağlanınca Julia'nın uykulu sesi kulaklarıma doldu. "Tanrı aşkına Skyler! Açmıyorsam kapat. Son ana kadar öttürmek hoşuna mı gidiyor?" Huysuzluğu yine üstündeydi. Görmeyeceğini bilsem de göz devirdim.
"Uyan artık. Bugün alışveriş günü." dedim. Julia belliki bana inanmayıp takvime bakmak istemişti. Arkadan bir kaç şıkırtı sesi duyuldu.
"Tanrım! Bugün alışveriş günü." deyince başımla onayladım. "Bende az önce aynısını dedim."
Biraz durduktan sonra "Pekala , öğleden sonra gidebiliriz." dedi. "Tamamdır." diyerek telefonu kapattım.
Benim telefonu kapatmam ile Cameron'un banyodan çıkması bir olmuştu. Beline sardığı havlu neredeyse hiçbir şeyi gizlemiyordu. Sesli bir şekilde yutkunarak bakışlarımı ondan ayırıp Brooke'a baktım. Cameron bir kaç saniye beni izledi. Ardından yanıma yaklaşıp bacaklarımı çekince gözlerim kocaman açıldı. Ben daha ne olduğunu anlamadan üzerime çıkarak dudaklarıma gömülünce karşılık vermek için önce kendime gelmem gerekti. Ellerim ensesinde birleşirken Cameron ellerimi tutup başımın üstünde birleştirdi. Cameron'un dudakları boynuma bir çizgi çekerken kısa bir an gözlerimi açtım.
Ah, lanet olsun.
LANET...
OLSUN...
Brooke şaşkınca bize bakarken utançtan kıpkırmızı olduğuma emindim. "Cam , dur." dedim sessizce. Yavaşça ellerimi bırakınca tek elimle çenesini tutup yüzüme bakmasını sağladım. Koyulaşmış gözlerini ve bacaklarımdaki baskıyı fark edince bir kaç gez gözlerimi kırptım.
"Ne?" diye sordu sessizce. Yüzünü Brooke'a doğru çevirince gülmeye başladı. "Tanrım..." tekrar bana bakınca gülüşü ile eridiğimi sandım. Hafifçe gülümseyerek komodinin üzerinde duran telefonu aldım ve saati Cameron'a gösterdim. Yaklaşık 15 dakikası vardı.
Derin bir iç çekerek ofladı. Gözlerini kapattığında yüzü hala avuçlarımın arasındaydı. Elmacık kemiğini yavaşça öpüp geri çekildim. Cameron gözlerini aralayıp "Brooke'un burda olması pek umrumda değil farkındasın değil mi?" diye sordu. Başımla onu onayladım. Tekrar gülümsedi.
Ardından eğilip alnıma bir öpücük kondurdu ve giysi odasına girdi. Beni bıraktığı pozisyonda bir süre nefessiz yattım. Ardından doğrularak Brooke'u kucağıma aldım. Mutfağa inerek kahve makinasının düğmesine bastıktan sonra Brooke kucağımda kıpırdandı. Ona bakarak "Prensesimizin canı mı sıkıldı? Artık kucakta gezmek istemiyor musun bakalım sen?" diye sordum. Tuhaf sesler çıkararak kendini aşağı sarkıttı. Ellerinden tutarak onu yere bıraktım. Emekleyerek salona gitmeye başlayınca peşinden gittim. Bir süre içeride gezindi ardından koltuğa tutunup kendini ayağa kaldırdı. Koltuğun üstünde duran oyuncak maymunu alarak gülmeye başlayınca bir an şaşkınca ona baktım. Zeka konusunda kesinlikle benim çocuğum olmadığı belliydi.
Brooke ayağa kalkıp ellerini bana doğru uzatınca bir an dengesini kaybetti. Hızla yanına gidip koluna yapıştım. Evet , yapıştım. Çünkü o panikle tutmak kavramını unutmuştum.
Brooke düşmeden ayakta kalınca derin bir oh çektim. Ben onu kucağıma alırken kahve makinasından ses gelmeye başlamıştı bile. Mutfağa giderek Brooke'u mama sandalyesine bıraktım ve Cameron için bir kahve koyup saate baktım.
"Cameron , benden daha süslü olduğunu söylememe gerek var mı?" diye seslendim. Bir süre ses gelmeyince kaşlarımı çatarak merdivenlere doğru baktım. Yukarı çıkmak için hareketlendiğim anda Cameron'u görünce derin bir nefes aldım.
Yanıma gelip "Sen benden çok daha süslüsün." diye mırıldandı. Mutsuz görünüyordu. Dudak bükerek kahvesini uzattım. Elimden kahvesini alarak "Harikasın." dedi. Başımla onu onayladım.
Kahvesini bir kaç yudumda bitirip Brooke'a eğildi ve başının üstünü öpüp "Akşam görüşürüz , bebeğim." diye fısıldadı.
Kapıya kadar onunla yürüdüm. Kapıyı açıp dışarı çıktığında da onun yanındaydım. Hemde üzerimde sadece tişört ve kilot olduğunu umursamadan.
Cameron bir kaç saniyeliğine göz ucu ile bana baktı. Ardından sokağa bir göz gezdirip durdu. Arkasını dönerek bana yöneldi ve bir kaç adım geri gitmemi sağladı. Şimdi kapının hemen önündeydim.
Kolları belime dolanırken ellerimi göğsüne koydum. Takım elbise Cameron'a cidden çok yakışıyordu.
"İşe gitmek istemiyorum." dedi sakince. Yakasını düzeltirken "Yapacak daha iyi bir işin mi var?" diye sordum. Başı ile beni onayladı. Bakışlarım yakasından gözlerine çıkarken dudaklarıma baktığını gördüm. Gülerek başımı göğsüne yasladım. Baş parmağı ile belime daireler çiziyordu.
"İlk defa tüm günümü seninle aşk böceği olarak geçirmek istiyorum." dedi. Resmen kahkaha atmıştım. Gülüşümü bastırmaya çalışarak dudağımı ısırdım. "Demek aşk böceği." dedim sessizce. Başı ile beni onayladı. Tekrar güldüm ve kollarımı boynuna dolayarak Cameron'a sımsıkı sarıldım.
"Geç kalacaksın." dedim. Geri çekildiğinde kaşlarını çatmıştı. "Madem şirket benim istediğim saatte giderim."diyerek içeri girmeye yönelmişti ki önüne geçip onu durdurdum. "Git ve hemen işini halledip gel." dedim. Acıyla inledi. "Gitmek istemiyorum." Onun bu haline gülümseyerek elimi yanağına koydum. "Seni seviyorum."dedim aniden. İkimizde şaşırmışa benziyorduk ama o benden önce kendini toparladı. Beni kendine mümkünmüş gibi daha çok çekerek "Bende seni inanılmaz bir şekilde seviyorum." diyerek dudaklarıma eğildi. Cameron bu gün gerçekten aşk böceği gibiydi. Ve bu halini arada göstermesini seviyordum.
Geri çekilerek "Akşam görüşürüz."dedi ve hızla arabaya yöneldi. O arabaya binip gözden kaybolurken içeri girdim.
Brooke kendi kendine oynarken ona mama hazırlamaya başladım. Ellerini masasına vurarak beni izliyordu. Acaba beni seviyor mu diye düşünmeden edemedim. Belki de annesinin öldüğünü biliyordur. Belki de benim kendimi ona sevdirmek için girdiğim amaçsız çabayı görüyordur.
Derin bir iç çektim.
O sadece bir bebekti.
Ve büyüdüğünde annesizlik acısı yaşamayacaktı.
Ay ay ay yorumlarınız çok güzel yaa... Hep yorum atın hatta bir derdiniz sıkıntınız olursa mesajda atın 😂 Sizi seviyorum öptümmmm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen, Ben ve Çok Daha Fazlası
Genç KurguNefesinizin kesildiği o an... Kalbinizin sıkıştığı... Avuç içlerinizin terlediği o an... Aşk?... Eski Adı: Friend? Uhm...Boyfriend.