"Uyan fındık."Kafama bir yastık yememle sersemleyerek uyanmam bir olmuştu. Gözlerimi açtığımda Cameron'un beline bağladığı havluyla karşımda dikildiğini gördüm. Onu şöyle bir süzdüm ve puflayarak yüzüstü döndüm ve uyumaya devam ettim.
Başımdan düşen havluyla saçlarım yatağa yayılmıştı. Ellerim saçlarıma geldiğinde , dün gece yıkanmış olmama rağmen saçlarımın hala ıslak olduğunu farkettim.
Umursamadan uyumaya devam ederken Cameron saçlarını kurutmaya başladı. Ses , rahatsızlık vericiydi. Homurdanarak kendimi aşağı doğru kaydırdım. Bir kaç saniye içinde ses kesildi. Ardından tekrar ses gelmeye başladı fakat bu sefer çok yakından.
Sıcak hava saçlarıma gelince "Ne yapıyorsun?" diye sordum yüzümü ona doğru çevirerek. "Saçlarını kurutuyorum." dedi ve makineyi açarak saçlarımı yavaş yavaş kurutmaya başladı. Elleri saçlarımın arasından geçerken gözlerimi kapattım.
Bir kaç dakika sonra , saçlarım kuruduğunda Cameron beni omuzlarımdan tutup yukarı doğru çekti ve sonra tekrar yatağa bıraktı. "Git başımdan." diye bağırdım. Cameron omuz silkerek kapıya doğru ilerledi. "Sen bilirsin. O zaman seni bırakarak gideriz. Joseph için hala bir şans var." diyerek odadan çıkıyordu ki söylediği şeyleri anlamam geç olmuştu. "Duuur! Tamam. Lanet. Tamam. Uyandım." diye bağırdım ve yatakta oturur pozisyona geçtim.
Cameron yarım gülümseyerek "Aferin kızıma." dediğinde çoktan kapıyı kapatmıştı. Puflayarak yataktan kalktım ve banyoya girip rutin işlerimi hallettim. Odaya geri döndüğüm zaman dün Josephle belirlediğimiz kıyafetleri giydim.
Tabiki kot pantolon ,kalın mor bir kazak -ki bu kazağımın rengini çok seviyordum- siyah bot ve yine siyah polar giydim. Aynamın karşısına geçip makyaj çantama yüzümü buruşturarak baktım. Şu an makyaj yapmayı hiç istemiyordum. Sadece biraz rimel sürerek makyaj çantasınıda kol çantama attım.
Kapım tıklatıldığında çantamı koluma taktım ve bavulumu çekmeye başladım. Aynı zamanda da "Gel." diye seslendim. "Hey!" Joe'nun sesini duymamla birlikte kafamı kapıya çevirdim. "Hey!" dedim aynı şekilde. Gözlerini bavuluma çevirdi ve "Yardım edeyim." diyerek yanıma geldi. Bavulumu alarak ilerlemeye başladığında "Teşekkürler." diye mırıldandım. Gülümsemekle yetindi.
Sessizce merdivenlerden indiğimizde Joseph'in Cameron'a çok yakın -hatta o kadar yakınki...- bir şeyler anlattığını gördüm. Joe evden çıkıp bavulumu arabanın arkasına koyduğunda bende dikilmekte olduğum merdivenlerden hızla inerek Cameron ve Joseph'in tam ortasından geçerek "Sanırım gitmeliyiz." diye seslendim.
Ardından arabanın arka koltuğuna yerleştim. Joe arabanın sürücü koltuğuna oturunca Joseph'de onun yanına oturdu. Cameron yanıma oturduğunda bana bakarak kıskıs güldüğünü görüp "Ne?!" diye sordum hışımla. Ağzına fermuar yaparak omuz silkti.
Kafamı cama döndürerek yola çıkmamızı izledim. "Alo?" Cameron'un sesiyle ona baktım. "Merhaba Bayan Grey." . Annemle konuşuyordu. Elimle telefonu ver diye hareketler yapmaya başladım. "Sanırım bunu size Skyler açıklar." diyerek telefonu bana uzattı. "Anne!" telefonu kulağıma yaklaştırırken öldürücü bakışlarımı Cameron'a yollamaya devam ettim.
"Bebeğim Bayan Molly ile konuştuğumuzda dün seni uygunsuz bir biçimde Cameron'un odasından çıkarken görmüş. Sonra ise Joseph gelmiş. Benim neden haberim yok?" diye sordu alıngan sesiyle.
Uygunsuz bir biçimde...
Alt tarafı fazla kısa bir elbise...
Aklıma dün sabah gelince kıpkırmızı kesilerek Cameron'a baktım. Bana şüpheli bakışlar atarken anneme özet geçiyordum. Döktüğüm binlerce kelimeden sonra annem sakince "Çıkıyor musunuz?" diye sordu Cam ve benden bahsediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen, Ben ve Çok Daha Fazlası
Novela JuvenilNefesinizin kesildiği o an... Kalbinizin sıkıştığı... Avuç içlerinizin terlediği o an... Aşk?... Eski Adı: Friend? Uhm...Boyfriend.