En en en sevdiğim şarkı medyadaa.
İyi okumalar canlar...
Omzumdan enseme kadar kondurulan öpücükler ile gözlerimi açtım. Cameron yattığı yerden beni izliyordu. Yoğun mentollü şampuan kokusuna bakılırsa Cameron duştan çıkmıştı ve altındaki eşofman ve siyah penye ile epey giyinik görünüyordu.
Vücuduma dolanan çarşafın altında çıplak yattığım dank ettiği an utançla kasıldım. Halbuki dün epey güzel bir gece geçirmiştik. Bunu inkar edemezdim.
"Günaydın , venüs."
Cameron'un sesi ile düşüncelerden sıyrılıp gözlerinin içine baktım. Bir süre bana baktıktan sonra elini saçlarıma koyup okşadı. "Günaydın." dedim yeni uyandığım için fısıltı gibi çıkan sesimle.
Gülümsedi fakat üzgün olduğunu görebiliyordum.
Cameron ile aramda duran elimdeki yüzük parmağıma baktım. Kocaman bir tek taşa ev sahipliği yapıyordu. Yüzüğüme her baktığımda Cameron'u çok sevdiğimi bir kez daha hatırlıyordum.
Bakışlarımı tekrar Cameron'un gözlerine sabitledim. Bir süre sadece o yoğun kahveler arasında kayboldum. Beni düşünceleri arasına alıp sarmalarken duyguları ile kulağıma beni sevdiğini fısıldıyordu.
"Hadi kahvaltıya gidelim. Sonrada annemlere bir hoşçakal diyeceğim." dediğinde başımı kaldırıp odaya bakındım. Kapının yanında ufak bir spor çanta duruyordu.
Başımı tekrar yastığa bırakıp kollarımı Cameron'a doladım. Güçlü kollarını etrafıma sararak saçlarıma sayısız öpücük kondurdu.
Tuhaf bir şekilde Cameron'un bana yaşattığı bunca şeye rağmen ondan uzak duramıyordum. Ondan delicesine nefret etmemin yanında ona çılgınca âşıktım. Ve hayatımdan her an çıkabilecek olma düşüncesi beni öldürüyordu.
Cameron derin bir nefes alarak geri çekildi. Yataktan kalkıp bir süre camdan dışarıyı izledi. "Ağlamaktan hoşlanmıyorum , Skyler. Tanrı aşkına! Beni kaç kere ağlarken gördün." dediğinde kıkırdayarak üzerimdeki çarşaf ile yataktan kalktım.
Hızlı , ılık bir duşun ardından odaya dönerek üzerime kot , penye ve hırka giyip siyah kısa çizmelerimi ayaklarıma geçirdim ve Brooke'un odasına yöneldim.
Odaya girdiğimde Brooke ve Cameron'un yere oturmuş oyun oynuyor olduklarını gördüm. Bu görüntü mükemmeldi ve ömrümün sonuna kadar bu manzarayı izleyebilirdim.
Yanlarına ilerlerken Cameron'un Brooke'a "baba" dedirtmeye çalıştığını gördüm. Kıkırdayarak "Boş yere uğraşma , Cameron." dedim. Omuzlarını düşürerek "İlk baba diyecek." dedi. Başımı iki yana salladım. "Göreceksin , anne diyecek."
Kollarını kaldırarak onu kucağıma almam için minik ellerini kıpırdatan Brooke'a kocaman gülümsedim. "Günaydın , meleğim." derken onu koltuk altlarından tutup kaldırmıştım. Hafiften uzamış olan saçlarına bir öpücük kondurup zevkle bizi izleyen Cameron'a baktım.
Şirin şirin gülümseyerek "Kalk , koca adam. Karnım gurulduyor." dedim. Gülerek ayağa kalktığında Brooke'u koltuğa bırakarak giydirmek için dolabını açıp açık pembe tayt , beyaz kazak ve koyu pembe bir hırka çıkardım. Hızla koltuğa gidip düşmemesi için Brooke'u tuttum. Onu güzelce giydirirken bir yandan da şarkı söylüyordum. Bu onu rahatlatırken sakin bir şekilde beni izledi.
Brooke'u giydirdikten sonra beyaz ufacık spor ayakkabıları elime alıp , Brooke'u da kucağıma aldım. Daha sonra Brooke için hazırladığım küçük çantayı da elime alıp aşağı indim.
![](https://img.wattpad.com/cover/25030030-288-k946534.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen, Ben ve Çok Daha Fazlası
Ficção AdolescenteNefesinizin kesildiği o an... Kalbinizin sıkıştığı... Avuç içlerinizin terlediği o an... Aşk?... Eski Adı: Friend? Uhm...Boyfriend.