Şarkı: Savage Garden - Break Me Shake Me
Sonunda uyanabildiğimde komodinin üzerindeki saate göre çoktan öğlen olmuştu. Aslında gözlerimi kapayıp tekrar uykuya dalmam zor olmazdı ama keyif uykusu için kendi evime gitmeyi beklemeliydim. Bugün okul da yalan olduğuna göre en güzeli eve gidip uyumaya devam etmekti zaten.
Okul.. kızlar.. Telefonum! Eyvah eyvah! Bana ulaşamadıkları için çok sorun çıkarmazlardı umarım. Alelacele yataktan kalkıp banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra kıyafetlerimi değiştirdim. Benim için gitme vakti gelmişti artık. Hala uyuyorsa Kerem'i kaldırıp beni eve bırakmasını sağlamalıydım. Çünkü ortalama harçlık bütçesiyle yaşayan bir öğrenci olarak buradan eve taksi parası vermek hiç işime gelmiyordu şuan.
Alt kata indiğimde bahçeden gelen konuşma sesleriyle öylece kalakaldım. Bulunduğum yerden gördüğüm kadarıyla Kerem hala koltukta uyuyordu ve sesler de onun sevgili arkadaş grubuna aitti. Beni burada bulmaları ikimiz açısından da iyi olmazdı. Arkadaşlarından sakladığı için dün geceki durumu o anlatmak istemezdi. Ben de arkadaşım bile olmayan bir adamla, yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermeksizin neden aynı evde kaldığımı Kerem'in yaptıklarını ifşa etmeden anlatamazdım. Sonuç; hemen saklanmalıydım!
Ama nereye? Kerem'i uyandırmaya çalışsam kesin yakalanırdık. Panikle sağa sola bakındım. Merdiven boşluğu çok açıktaydı. Salondan başka girilecek bir oda da bulamayınca onlar evin kapısına ulaşamadan mutfağa daldım.
Mutfakta gece görmediğim, bahçeye açılan bir kapı falan olmalıydı. Bahçeli evlerde hep öyle oluyordu. Fakat tabi ki benim şansıma bu evde öyle bir şey yoktu. Normal bir zamanda Kerem'le bu bahçe kapısı işini konuşmayı aklıma not ederek etrafa bakındım. Kapıdan tıkırtı sesleri gelirken iyice panik oldum. Ne diye evinin anahtarlarını bütün gruba dağıtırsın be adam? Allah'ım şimdi ne yapacaktım.
"Ulan ütüsüz, ağaç ettin bizi. Aç artık şu kapıyı."
Demir'in bağırtısını duyunca elim ayağıma dolanırken mutfağın diğer ucunda, dolapların bitişiğindeki kapı dikkatimi çekti. Uzun ama dar kapının önüne gelip aceleyle açtığımda dış kapıda açılmıştı. Temizlik malzemelerini iteleyerek zorlukla içeri girip kapıyı kapatmaya çalışsam da iç tarafta kapı kolu olmadığından hafif aralık kalmasını engelleyememiştim. Daracık alanda olabildiğince geri çekilip kimsenin beni fark etmemesi için dua ettim.
"Kerem! Nerdesin seksi bıldırcınım?"
Bora'nın Kerem'e seslenişiyle kıkırdadığımda kafama düşen vileda sapına küfredip yerine itekledim. Adam yanımda değilken bile öcünü alabiliyordu ya pes yani! Konuşmalar netliğini yitirirken ben de kara kara bu tozlu, minicik dolaptan nasıl çıkacağımı düşünüyordum. Onlar evdeyken bunu yapabilmek mucize olurdu. Kaldı ki öncelikle Kerem'in durumu anlayıp pot kırmaması gerekliydi.
Yer çekimine güçlükle karşı koyabildiğim bu saçma pozisyondan kurtulabilmek için bir an evvel gitmelerini dilerken, duyduğum seslere bakılırsa onlar da bu tarafa geliyorlardı.
"Ayrılık sana yaramamış kardeşim. Evde olmayan kızlar mı görüyorsun artık?" Demir mutfağa ilk giren olmuştu.
"Hep o kereviz suratlı karının yüzünden. Sonunda delirtti aslan gibi çocuğu." Bora'nın Burcu'ya olan nefreti bile çok sevimliydi.
"Başlamayın lan sabah sabah. Kız nereye kayboldu anlamadım zaten."
"Hangi kız oğlum? Kimi arıyorsun?" Kerem'in sinirli halini ciddiye alan tek kişi Rüzgar olmuştu.
"Bahsettiğin kız bu ceketin sahibi herhalde."
Nil'in söylediklerini duyduğum an kafamı duvara vurmak istedim. O aceleyle ceketimi almayı unuttuğum için dün gece bıraktığım yerde, sandalyenin üstünde kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Külleri ✔
Teen FictionMizah ve romantizmin, gizem ve macerayla buluştuğu bu hikayede unutulmaması gereken tek bir şey var. Bir gün ışığı asla bir artiste boyun eğmez!?