Şarkı : William Fitzsimmons & Priscilla Ahn - I Don't Feel It Anymore
İkimiz de kahvaltımızı bitirince Kerem'in isteği üzerine masayı olduğu gibi bırakıp üst kata çıktık. Ben onun odasına gittiğimizi sanırken başka bir odanın kapısında durduğumuzda merakla ona baksam da benim açıklama bekleyen yüz ifademi fark edemeyecek kadar kendi düşüncelerine dalmış gibiydi.
Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açmasını izlerken merakım daha da arttı ki bu yaptığı biraz ürkütücü gelmedi dersem yalan olurdu. Sonuçta nasıl bir insan yalnız yaşadığı evindeki bir odayı kilitleyip anahtarını da sürekli yanında taşırdı ki? Ama asıl soru; o odada bu kadar gizlenmesi gereken ne olurdu?
İçeri girdiğimizde şaşkınca etrafıma bakındım. Ne beklediğimi tam olarak bilmesem de böyle bir şey olmadığı kesindi. Her şey fazla.. fazla normaldi. Demek istediğim, krem ve sütlü kahve tonlarında son derece zarif mobilyaları ve dekorasyonu olan bildiğiniz çift kişilik yatak odasıydı işte. Kerem'in odasından biraz daha büyük olması dışında da kilitli olmasını gerektirecek özel olan hiçbir şeyi yok gibiydi.
Bir saniye!
İlk bakışta nasıl fark edememiştim? Fotoğraflar! Hem de onlarcası. Duvarlarda, şifoniyer, makyaj masası, komodinlerin üstünde kısacası odanın her yerinde fotoğraflar vardı. Sanki birisi evdeki bütün fotoğrafları alıp özellikle burada toplamış gibiydi. İyi de neden ailesinin fotoğraflarını buraya gizlemişti ki?
Bir süre yatağın önünde durup hepsine şöyle bir göz gezdirirken sonunda dikkatimi yatak başlığının üstünde asılı duran kocaman çerçevelenmiş fotoğrafa verdim. Kırklı yaşlarda açık tenli, beline kadar uzanan dümdüz siyah saçları ve insanın içini aydınlatan bir gülümsemesi olan kadınla, kumral, dalgalı saçlı, yaşına göre oldukça yakışıklı görünen ve son derece mutlu bir ifadeyle objektife bakan adam Kerem'in anne ve babası olmalıydı.
Kerem'in genel hatlarıyla babasının kopyası olduğu düşünülürse bu çıkarımda bulunmak çok zor olmamıştı tabi. Hayatımda gördüğüm en eşsiz mavi tonuna sahip gözleri ve nadiren tanık olduğum samimi gülüşüyse belli ki annesinden geliyordu. Anlaşılan birileri iki ebeveyninin de en güzel yönlerini miras almıştı. Şanslı çocuk!
"Annen çok güzelmiş."
Benim baktığım resme bakarken güçlükle yutkunup minik bir gülümsemeyle kafasını salladı.
"Öyleydi."
–di? Nedense birden tüm merakım yok olmuştu ve bu hikayeyi duymak istediğimden artık o kadar da emin değildim. Birkaç dakika resme bakıp sonunda iç çekerek yatağın ayak ucundaki yumuşak halıya oturup sırtını yatağa dayayınca, ben de onu taklit ederek yanına oturduğumda kararından vazgeçmekten korkar gibi zaman kaybetmeden olanları anlatmaya başladı.
"Rüzgar'la babalarımız hem büyük bir inşaat firmasının iki ortağı hem de üniversiteden beri yakın arkadaşlardı. Aynı şekilde annelerimiz de.. İkimizin ebeveynleri de sıfırdan başlayıp başarılı olmak için gecesini gündüzüne katmış insanlar olduklarından çoğu zaman hafta sonlarında bile evde olup çocuklarıyla vakit geçiremeyecek kadar yoğun çalışırlardı. Ta ki biz liseden mezun olana kadar.. Nasıl olduysa o yaz bu durumu değiştirmeye karar verip iki aile hep beraber Çeşme'de yeni aldıkları yazlıkta bir ay boyunca tatil yapacağımızı söylediler. Tabi iki ay sonra üniversiteye başlayacağımız ve yurt dışında okuyacağımız için bu fikir bize de çok cazip gelmişti. Ne de olsa bir daha uzun süre böyle beraber olma şansımız olmayacaktı..."
Aklına biraz daha güzel anıları gelmiş olacak ki karşımızdaki fotoğraflardan birine bakıp hafif bir tebessümle iç çekti.
"Ailelerimiz son derece eğlenceli ve rahat insanlar olduğu için tatilimiz kendi arkadaşlarımızla olduğumuz zamanlardan bile daha güzel geçiyordu. Neredeyse her gün tekneyle denize açılırdık. Bazen de akşama kadar denize bile girmeden sadece sohbet ederdik. Sırf Rüzgar'la benim ısrarımız yüzünden hep beraber dalma dersleri bile aldık. Annemi dahil etmek biraz zor olmuştu gerçi. Çünkü boyunu aşan yerlerde yüzmekten bile çekinen bir kadındı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Külleri ✔
أدب المراهقينMizah ve romantizmin, gizem ve macerayla buluştuğu bu hikayede unutulmaması gereken tek bir şey var. Bir gün ışığı asla bir artiste boyun eğmez!?