42. Hamle - Siyah At, beyaz atı alır!

854 61 10
                                    

Şarkı : Westlife - Unbreakable

Kerem Dinçer

Eve girip anahtarları girişe bıraktıktan sonra salona geçtiğimde Mete ve Efe kendi aralarında fısıldaşmayı bırakıp bana döndüler.

"Ah Tanrım, şükürler olsun gelebildin! Bir an sonsuza kadar bu şekilde kalacağımı sandım."

Mete'nin yüksek oktavlı bir fısıltı şeklinde çıkan içten isyanına gülüp koltuklardan birinin kenarına oturdum. Kafasını yukarı bakacak şekilde Mete'nin göğsüne dayayıp çocuğa yaslandığı taraftaki koluna da iki eliyle sıkıca sarılmış, bacaklarını da Efe'nin bir bacağının üstünden aşağı doğru sallanacak şekilde uzatmış huzurla uyuyan Duru'nun haline gülsem mi yoksa iki koca adamı uyanmaması için kıpırdamaya bile çekindikleri bu pozisyona sokmasından dolayı takdir mi etsem bilemiyordum.

"Neden odasına götürmediniz?"

Efe de, Mete'den aşağı kalmayan yorgun bir tavırla karşılık verdi.

"Denemediğimizi mi sanıyorsun?" Duru hafifçe kıpırdanınca hemen fısıltı tonuna geçip devam etti. "Ama ne kadar uğraşsak da sen gelmeden yukarı çıkmayı kesinlikle kabul etmedi. Onun kadar tatlı birinin bu kadar inatçı olduğuna inanamıyorum."

"Aramıza hoş geldin koca oğlan." Mete'nin cevabına karşın ona ters bir bakış attığında gülerek araya girdim.

"Saat geç oldu. İsterseniz siz de burada kalın."

"Normal şartlarda bu teklifi seve seve kabul ederdim ama yarın sabah erkenden halletmem gereken işlerim var."

"Sen ne dersin Efe?"

"Eğer beni Rüzgar'a bırakmak Mete için de sorun olmazsa onunla gitmeyi tercih ederim. Sabah işe gitmem gerek ve burası iş yerime çok uzak kalıyor."

"Sorun değil." Mete'nin de onaylamasıyla anlayışla kafamı sallayıp ayağa kalktım. Önlerine geçip Duru'yu kaldırmaya niyetlendiğimde Mete boştaki elini koluma koydu.

"Pek iyi görünmüyorsun. İstersen ben çıkarayım yukarı."

"Merak etme hala yirmi basamağın üstesinden gelebilecek kadar gücüm var."

Bir elimi belinin altına koyup diğerini de bacaklarının altından geçirdiğimde kaldırmadan önce kulağına "Boynuma tutun gün ışığı." diye fısıldadığımda gözlerini açmadan anlamsız bir şeyler mırıldanıp Mete'nin kolunu bırakarak kollarını boynuma doladı. Kucağımda onunla beraber tekrar doğrulduğumda iyice göğsüme sokulunca gülümseyip çocuklara döndüm.

"Beklemene gerek yok. Sevgilinle ilgilen sen. Biz kendimiz çıkarız."

"Efe doğru söylüyor. Senin de dinlenmeye ihtiyacın var. Tekrar görüşeceğiz zaten."

"Yardımlarınız için sağ olun çocuklar. Sonra görüşürüz."

Onlar Duru'nun kıskacından kurtulmuş olmanın verdiği rahatlamayla gerinirken ben de kucağımda Duru'yla beraber yukarı çıkıp odasına girdim. Onu yatağına yatırıp üstünü örttükten sonra şöyle bir etrafa göz atıp kendi odama geçtiğimde vücudumun çeşitli yerlerindeki ağrı ve sızılarla uyumanın kolay olmayacağını bilerek Tolga'nın sardığı bandajları çıkarıp sıcak bir duş almak için banyoya girdim. Duştan sonra üstümü giyinirken boy aynasından sırtımın yansımasını görünce muhtemelen üstümde adamla yere düştüğümde oluşan, sonrasında kolona çarpmanın etkisiyle daha da kötüleşmiş geniş morluk ve sıyrıklara bakıp iç çektim. Her hareketimde sırtımın bu kadar acımasına şaşmamak gerekirdi.

Elimdeki tişörtü yatağın üstüne atıp çekmecelerin birinden çıkardığım merhemle tekrar aynanın karşına geçtiğimde kapımdan gelen tıkırtıyla kafamı o yana çevirdim.

Geçmişin Külleri ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin