Şarkı : Jesse Mccartney - That Was Than (Cause you're my girl;) )
Kahvaltıdan sonra Kerem, yapacak işleri olduğunu söyleyip dışarı çıkınca ben de evde yalnız kalmış olmanın verdiği rahatlıkla televizyon karşısında uyukluyordum. Tam dalmak üzereyken çalan telefon yüzünden bıkkınca inleyerek gözlerimi açıp aramayı cevapladım.
"Efendim?"
"Hazırlanıp evin önüne çık. Arabada bekliyorum."
Ben reddetme şansı bulamadan sonlanan aramanın sahibine küfrederken yattığım yerde doğruldum. Her zamanki gibi yine en güzel yerinde bölmüştü uykumu uyuz.
Yatak odasına girdiğimde gece çantasını yanıma alamayacağımı bilerek sadece içine koyduğum bir miktar nakit parayı alıp aynanın önünde saçlarımı üstün körü düzelterek aşağı indim. Kabanımı ve ayakkabılarımı giyip evin önünde bekleyen arabaya bindiğimde emniyet kemerini bağlarken keyifsizce mırıldandım.
"Nereye gidiyoruz?"
"Gidince görürsün."
Son üç saatini kendi içinde, hararetli ve herhangi bir sonuca varamadığı tartışmalarla geçirmiş biri olarak üstüne bir de onunla didişmeye mecalim kalmadığından iç çekip arkama yaslandım.
Kerem evden çıktığından beri yalnız kaldığım sürenin tamamını bu zoraki ev arkadaşlığı meselesini düşünmekle geçirmiştim ve neresinden bakarsam bakayım, kendi iyiliğim için mecbur bırakıldığım bu durumdan zararlı çıkan yine ben olacakmışım gibi görünüyordu.
Bir kere tüm nefretime rağmen hala her gülüşüne ya da bakışına içim giderken hislerimi ona belli etmemek benim için neredeyse imkansızdı. Hele de onun gibi bir çapkının karşısında böyle bir konuda hiç şansım olmayacağını kabul etmek lazımdı.
Diğer bir sorunsa, bütün uzak durma çabalarımı hiçe sayıp bana fazlasıyla yakın davranmasıydı ki aklımı en çok kurcalayan da buydu açıkçası. Tamam, tüm bu tehdit edilme ve yaralanma olayı sebebiyle kendini suçladığı için bana yardımcı olmaya çalıştığını ben de biliyordum ama bu kadar abartmasına da hiç gerek yoktu. Sonuçta söz konusu olan benim ruh sağlığımdı. O böyle yaparsa ben kalbime nasıl söz geçirecektim?
Hem geçen sefer kendi ağzıyla bana yakın davrandığı için pişman olduğunu söylememiş miydi? O zaman ne diye tekrar aynı şeyi yapıyordu ki? Kadınların anlaşılması zor varlıklar olduğunu düşünen tüm erkeklere kapak olsun diye bu artisti göstermek lazımdı ya neyse.
Pencereden dışarıyı izlerken gözüme çarpan görüntüyle heyecanla elimi kaldırdım.
"Kerem, hemen sağa çek!"
"Ne var, ne oldu?"
"Soru sorma da kenara çek. Çabuk!"
Söylediğimi yapıp kaldırıma yanaşarak arabayı durdurduğunda kemeri çözüp ona döndüm.
"Beş dakika bekle. Hemen dönerim ben."
Cevap vermesini beklemeden arabadan inip hızlı adımlarla az önce gördüğüm dükkana yöneldim. İçeri girip alelacele seçiğim bir bereyi kafama geçirip istediğim büyüklükte bir güneş gözlüğünü de taktıktan sonra aldıklarımın parasını ödeyip tekrar aynı hızla arabaya yürüdüm.
Ben arabaya bindiğimde o da telefonla konuşuyordu ama benim döndüğümü fark edince hemen görüşmesini bitirip kapatmıştı telefonu, ki bu hareketi biraz şüphe çekiciydi. Beni görünce direk kaşları çatıldı.
"Bu ne hal kızım! Banka soymaya mı gidiyoruz?" Gözlüğü berenin üzerine çekip bıkkınca ona baktım.
"Abartmasan olmaz artist! Hem sen bu kadar gözü karayken zengin olmasaydın onu da yapardık kesin." Çatık kaşları düzelip yüzüne keyifli bir sırıtış yerleştiğinde anlamsızca ona baktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Külleri ✔
Ficção AdolescenteMizah ve romantizmin, gizem ve macerayla buluştuğu bu hikayede unutulmaması gereken tek bir şey var. Bir gün ışığı asla bir artiste boyun eğmez!?