6. Hamle - At f6'ya

2K 92 76
                                    

Şarkı: Sugababes - Round Round

Kapı önünde daha fazla dikilip başıma iş açmaktansa ilerleyip olabildiğince doğal davranmaya çalışarak boşta olan bar taburelerinden birine oturdum. Nefes almayı işkence haline getiren kızartma ve sigara kokularının hakim olduğu, piramitlerle aynı tarihte inşa edilmiş hissi veren bu bakımsız ve köhne barda Kerem'in varlığına dair hiçbir iz yoktu. Onun nerede olduğuyla ilgili bir fikir edinene kadar ortama ayak uydurmak en iyisi gibi görünüyordu.

Dikkatimi barmene verdiğimde onun da beni izlediğini gördüm. Sanki siparişimden çok benim orada ne aradığımı öğrenmeyi bekliyor gibiydi. Yer yer kırlaşmış siyah saçları, keskin yüz hatları ve kalıplı vücuduyla zamanında yakışıklı bir adam olduğu belliydi. Lakin yüzünde yaşanmışlıkların getirdiği kırışıklıkları ve sürekli giyilmekten renkleri solmuş kıyafetlerinin saklayamadığı hafif belirgin göbeğiyle şuan daha çok Yaban Tv'deki yaşlı avcı amcaları andırıyordu. Sonunda konuşmaya karar verdiğimde dertli bir ifadeyle silikçe gülümsedim.

"Bira alabilir miyim?"

Adam gözlerini üzerimden ayırmadan tezgahın alt kısmından doldurduğu birayı önüme koyduğunda ufak bir yudum alıp çevredekilere kısa bakışlar attım. Genel olarak hepsi birbirinden çökmüş ve alkolik görünen on küsurat masa dolusu yaşları otuz ile elli arasında değişen amcalar vardı.

Onların haricinde tek tük masada da evdeki badana sırasında 'bana da bir el atın' demiş gibi vahim makyajlı, orantısız vücut hatlarını ortaya çıkaran kısa elbiseler giymiş gerekli gereksiz kahkaha atan teyzeler vardı. Ortamdaki genç nüfusunu da ben hariç barın diğer ucundaki bilardo masasında birbirlerine küfredip oyun oynayan birkaç liseli oluşturuyordu.

Arada dönüp bakan birkaç kişi haricinde artık kimsenin dikkatini çekmiyor gibiydim. Tekrar önüme döndüğümde Kerem'in nereye kaybolmuş olabileceğini anlamaya çalışıyordum. Ben görmeden buradan çıkmış olamazdı. Arabadayken gözümü kapıdan hiç ayırmamıştım. Avcı amca sonunda merakına yenik düşmüş olacak ki elindeki bardağı silerken söze girdi.

"Senin gibi bir kızın bu saatte böyle bir yerde olması pek normal değil. Yolunu kaybetmiş gibi de durmuyorsun."

Hayal gücümü çalıştırmanın vakti gelmişti. Bu adama inandırıcı gelebilecek bir şeyler anlatmak Kerem'in nerede olduğunu öğrenebilmek için tek şansımdı. Her ne kadar 'Dengesiz sosyopatın teki sağ olsun!' demek istesem de dilimin ucuna gelen küfürleri yutarak dirseklerimi bara dayayıp ellerimi bardağın etrafına sararak derin bir iç çektim.

İlk aklıma gelen hüzünlü aşk hikayesini kendime ve içinde bulunduğum duruma uyarlayarak söze girdiğimde amca da dikkatle beni dinliyordu. Hikayenin yarısına gelip tekrar derince iç çekip dolan gözlerimi kırpıştırarak devam ettim. Sonunda daha fazla tutamadığım için akan bir damla gözyaşımı sildiğimde Avcı amca tezgahtan aldığı peçeteyi bana uzattı. Peçeteyi alıp buruk bir gülümsemeyle devam ettim. "Maalesef benim için son sandığım şey kabusumun başlangıcı oldu. Geçen hafta öğrendim ki iki aylık hamileymişim. Ona söylemeden çocuğu aldırmayı denedim ama yapamadım."

Onun da sorgulayan sert bakışlarının yerini anlayışlı babacan bir ifade almıştı şimdi. Bardağımı kenara bırakıp ellerimi üst üste koydum. "Sonunda ona söylemeye karar verdim. Telefonlarıma cevap vermeyince direk karşısına çıkmak istedim ama ne okulda ne evinde hiçbir yerde bulamadım. Arkadaşlarına durumu anlatıp yardım istediğimde ısrarlarıma dayanamayıp buranın adresini verdiler. Bir iki kere buraya gelmiş. Ben de bir umut bulurum diye buralara kadar geldim."

Peçeteyle akan diğer gözyaşlarımı da silip umutla amcaya baktım. Bence tiyatro yerine mühendisliği seçtiğim için ülkenin yaşadığı kayıp tarif edilemezdi.

Geçmişin Külleri ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin