Selamlar ben geldim! Multimediada Arya var. Keyifli okumalar! (Lütfen beğenirseniz oyunuzu eksik etmeyin ¤¤)
--
Gözlerimi hızla aralayıp doğruldum. Derin derin alıp verdiğim nefeslerimi düzene sokunca aklımın bir köşesine kazıdım çünkü bunu yapmazsam rahat olamayacaktım. Artık rüyalarımda annemin bana resmen korku verici bir şekilde "Söyle ona."demesi kafayı yememi sağlayacaktı. Onu görmekten şikayetçi değildim ama ölü birinin rüyanıza girip kollarınızdan zorla sıkıca tutup "Söyle!"demesi insanı huzursuz ediyordu. Ve her gün,aynı rüyada aynı olay sırasının aynı oluş sırasına olacağını göre göre gidip de her gün aynı korku ve onlara olan özlemi hissetmek ayrı bir ironiydi. Evet,kesinlikle benim Şebnem'e gidip annemin ona gelirken öldüğünü söylemem lazımdı. En kısa zamanda yapacaktım. Hatta hemen şimdi bile yapmaya hazırdım ama sabahın köründe dikkatleri üzerime çekmek istemiyordum. Kimseye giderken söylemeye de niyetim yoktu. Yani ne diyecektim ki? Gördüğüm bir rüya yüzünden annemin eski dostu,sevgilimin annesi ile kimseye haber vermeden konuşmaya gidiyorum,mu?
Bugün büyük gündü. Ceydasu ve Güney'i sonunda(!)barıştırma niyetindeydik. Yani en azından dün öyle konuşmuştuk Rüzgar ile. Kalkıp rutin işlerimi hallettikten sonra üzerimi değiştirdim ve ayna karşısına geçtim. Acaba Şebnem'e giderken ne giyecektim? Ya da o önemli değildi. Önemli olan o çelik kapı gibi korumalara ne diyip içeri gireceğimdi. "Annemin eski arkadaşıyla konuşmaya gelmiştim bey amca,girebilir miyim?"mi yoksa "Çekilin lan ben geldim!"mi? Sanırım benim tercihim ikinciden yana olurdu. Tabii gideceğim kişi Şebnem olmasaydı. Peki ya Şebnem'e ne diyecektim! Oofff! "Selam seni çılgın kayınvalideciğim! Ben geldim!"
"Niye tarlası yanmış köylü gibi gardırobunun aynasıyla bakışıyorsun?"sesiyle kafamı kapıya çevirdim.
"Sen niye benim bakışlarımı inceliyorsun sevgili Aryajığım?"dedim.
"Ben incelemiyorum sen ortaya atıyorsun."dedi Arya.
"Tamam tamam. Sen de aldat Sanem. Tamam sus konuşma."diyen Ceydasu ile hayret olayın tesadüf olup olmadığını yeniden düşündüm.
"Acaba neden birinizi gördükten hemen beş saniye sonra bir diğerinizi görüyorum? Dört. Üç. İki. Bir ve Banu da gelecek."dememin ardına kapıda Banu'yu da görünce kendimi alkışlamaya başladım. Ardından onlar da alkışlamaya başladı.
"Neyi alkışlıyoruz?"derken Banu alkışlamayı sonlandırdık. "Beni."dedim.
"Ben de egon nerede kaldı diye düşünüyordum."dedi Banu. "Ben buradayım!"dedim.
"Ego demeyin bana!"diyip kim gülme krizine girdi bilin bakalım. Arya!
"Ego! Ego!"diye bağırmaya başladım. Gıcık ve sinir bozucu olduğum çok ama çok doğru bir şeydi.
"Bir şeye de kabak tadı verdirtme."dediğini duydum Ceydasu'nun. Banu da gülmeye başlamıştı.
"Göreceksin sen kabak tadını."dedim gülümseyerek. Sen daha dalga geç benimle. Ben seni göreceğim birkaç saat sonra.
"Sakın öyle gülümseme."
"Nasıl gülümsüyorum? Saçmalama istersen Ceydasu."dedim. Saçmalamalar saçmalamalar...
--
"Şimdi gel buraya."dedim ve elinden tutup bir yere oturttum.
"Yazı mı tura mı?"dedim cebimden 'hileli' bozuk paramı çıkartarak. (Hilesiz bir zar havaya atıldığında ikinci zarın beş defa deneysel olasılık gelmesi bağımlı olay mıdır bağımsız mı? Pardon psikolojim kaydı hikayeye geri dönüyorum skskslzö)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaş 16 Olunca
ChickLitSanem,Ceydasu,Arya ve Banu birbirinden güzel,yetimhanede büyümüş dört yakın arkadaşlar. Günün birinde büyük bir karar alırlar ve bu alacakları kararın başlarına neler açacağını bilmeden bu işe karışırlar ve dertler art arda dizilir. Onlar kendilerin...