Selamlar ben geldim!
Benim için önemli bir şey yazmak istiyorum buraya. Lütfen okuyun.Neden hiç oy vermeyip yorum yapmıyorsunuz? Yani aklınızdan hiç mi bir şey geçmiyor,hiç mi bir görüşünüz yok? Herkes yapıyor demiyorum ama yeni yayınladığım bir bölüme bakıyorum ve yirmi beş okunma gözüküyor,oy sayısı beş ve hiç yorum yok. Lütfen emeğime biraz saygı olarak bari okuyorsunuz hiç olmadı bir oy verin ya da bir yorum yapın lütfen. Mesela kitabın geneline bakıyorum ve okunma sayısının 7,5 bin oy sayısının 700 küsürlü bir şeyler ve yorum sayısının 316 olduğunu görüyorum ve bu rakamlar gerçekten yedi bin okunma için çok az. Lütfen oy ve yorum bırakın. Yorum yapıp oy verenleri yemiyorum yani sldmdmdödödödö
Umarım bunu geçmemiş ve okumuşsunuzdur çünkü gerçekten önemli benim için. Anlayış göstereceğinizi umuyorum çünkü hepiniz iyi insanlarsınız,şimdiden teşekkür ederim.
(Son on bir bölüm sonra final)
--Okulun son dersinde tarih öğretmeni garip bir şekilde ders işlemeyi zilin çalmasına yirmi dakika kala bırakmış ve öğrencileri de serbest bırakmıştı. Ben de bu işin altından ani bir sözlü çıkar diye çalışmak üzere kitabımı çıkarmıştım ama yanımdaki Ceydasu çalışmama pek de izin vermiyordu.
"Anlat diyorum yüzüme baksana!"dedi.
"Neyi anlatayım?"dedim çenesine sabredilemeyeceğini anladığımda.
"Geçen gün Rüzgar'la dans ederken ne konuştunuz? Kaç gündür soruyorum soruyorum bir şey oluyor kaçıyorsun. Evlilik teklifi falan mı etti korkutma beni? Ölümle tehdit mi etti niye kaçıyorsun böylesine basit bir sorudan?"dediğinde masum bakışlarımdan en masumunu atmaya çalıştım.
"Ben mi kaçmışım? Bir şey konuşmadık canım öyle."dedim oldukça masum bir ses tonuyla.
"Niye gelir gelmez odana koştun o zaman? Önce tuvalete koşman gerekirdi."dedi.
"Boyumu ölçmeye çalıştım."dedim garip bakışlarına daha garipleriyle karşılık vererek.
"Boyunun uzadığını mı söyledi? İki buçuk dakika boyunca dans ederken sadece bunu mu konuştunuz?"dedi.
"Hayır tabii ki ama hatırlamıyorum da başka ne konuştuğumuzu. Havadan sudan konuşmuşuzdur. Üç gün önceydi sonuçta."dedim.
"Bugün Perşembe."dedi.
"O zaman dört gün Ceydasu."dedim.
"Neyse. Kesin kampa geliyor mu?"
"Geliyor."dedim sırıtarak.
"Hadi çocuklar kamptan konuşalım!"diye bağırarak öğrencileri susturan hocaya içimden biz de konuşacaktık ama siz bilirsiniz, dedim. Herkes susup önüne dönerken her daim susamayan grup yine konuşmaya başladı.
"Siz de susun. Davetiye mi bekliyorsunuz teker teker?"dedi hoca. Tabii geziyi kendisi düzenleyince herkesin dinlemesini istiyordu mantık olarak.
"Kimler gelmiyor bakalım kampa?"dedi hoca. Sınıfta ses çıkmayınca hoca memnun bir ifadeyle kafasını salladı.
"Yanınızda kimi getiriyorsunuz bakalım?"dedi hevesle. Sevgilimi demezdim heralde. "Şu sıradan başla söylemeye. Kimi getireceksin?" Kesinlikle şanssız günümdeydim. Ne demek bizim sıradan saymaya başlattı ve neden saydırttı? Belki özel birini getireceğiz ve söylemek istemiyoruz?
"Ne diyeceğim ben?!"diye fısıltıyla Ceydasu'ya döndüm.
"Elinin körünü de. Ne bileyim ne diyeceksin?"dedi. Tabii onun kimseyi getirmesine ihtiyacı yoktu sonuçta. Arkadaşları ve sevgilisi geliyorlardı. Ne desem diye düşünmeye başladım. Kimseyi getirmeyeceğimi söylesem kamp günü önünde sonunda Rüzgar'ı görüp kim olduğunu soracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaş 16 Olunca
ChickLitSanem,Ceydasu,Arya ve Banu birbirinden güzel,yetimhanede büyümüş dört yakın arkadaşlar. Günün birinde büyük bir karar alırlar ve bu alacakları kararın başlarına neler açacağını bilmeden bu işe karışırlar ve dertler art arda dizilir. Onlar kendilerin...