Asırlardan beri ortalığı velveleye veren bir sünnilik ve Bektaşilik henğamesi vardiki bunlar daima aralarında manzum mensur pek çok yazılarla birbirlerine ta'n ede gelmişler ve tartışıp durmuşlardı sünni hocalar bektaşilere zındık kızılbaş gibi acı tenkinlerle bektaşiler'de onlara ham ervah muaviye yardakçısı gibi tabirlerle taş ata gelmişlerdi acaba bu neden ileri geliyordu bir müminin dier bir mümin kardeşini gaybet etmesi veya yüzüne karşı söz atması ayıp ve günah deilmi yoksa bunların arasındaki tartışmalar kendilerince günah sayılmıyorsa bu neden ileri geliyordu bektaşilerin pek çok önem verdikleri bir tevella teberah nazariyesi vardı bu ne demekti bunun menşe ve menbahı neydi bektaşilerin hepisinin deilse bile bir kısmının namaz kılmadıgı oruç tutmadıgı görüle gelmekteydi fakat muharem ayı girince oruçlanıyorlar bu ayda 10 gün su içmiyorlar imam hüseyin için aglayıp mahtem ediyorlardı ve bu arada ali süfyana 1 ali mervana 2 bol bol lanet ve nefret yagdırıyorlardı bunun sır ve hikmeti neydi acaba bunu neden yapıyorlardı bazı hocalar vaezlerinde h.z muhaviye ye radiyallahü taala anh efendimiz diye medih yollu vaız ettikleri halde bektaşiler alenen muaviyeye ve etbahına neden böyle en agır tenkit kelimesi kulanıyorlardı bunların yaptıkları iş dini bir mahiyetimi haizdi eyer böyle ise bu emri kendilerine kim vermişti ve nezeman vermişti daha sonra bektaşilerin hulefa-i selase denillen ebu bekir ,ömer,osmana ve hatta h.z peygamberin karısı ayşeye karşıda bir gücenikleri sesis sezilmekte idi bunun sebebi ne idi vakti ile kibari sahabeden olan ve ilk islam cumhuriyetini kuran camilerde göz alıcı şekilde yıldızlı levhalarla isimleri göze çarpan bu büyük simaların ne kabahatleri vardiki bunlardan bektaşiler tiksiniyorlardı bu isimlerde olan kimseleri neden tarikatlerine almıyorlardı şahet bu isimli birisinin yola girmesi mukaderese bile ismini deiştirildikten sonra alınmasını icap ettiren sebep ne idi işte bektaşilerin gizli tutukları bu kabil akidelerini sarahaten anlatan ve işin iç yüzünü açıga döken bir eser meydanda yoktu yukarıda da söyledigimiz gibi bazı muharirlerin yazdıgı eserler vardı ama kimseyi laikile tatmin etmiyordu bunlar bektaşi sırını çözdük çözüyoruz diye yaygara koparırken bilerek veya bilmeyerek bektaşilerin sırını daha muhlak bir şekilde karmakarışık bir hale sokuyorlardı çözdünü sandıkları dügüm hiç çözülmeyen çapraşık bir kördügüm haline geliyordu
BU ESERİ YAZMAKTAKİ MAKSAT : bu acıklı halleri gördükçe benim içim sızlıyor bektaşilin iç yüzünü oldugu gibi ortaya atmak fikri zihnimi kemirip duruyordu fakat beş sınıflı bir mektebin yegane örenciligi üzerimizde oldugundan bir türlü buna vakit bulamıyordum binaenaleyh okurlarıma yararlı bir hizmette buluna bilmek için kalleme aldım
SULTAN SEYİD BATTAL GAZİ VE SULTAN ŞÜCAADDİN VELİ DERGAHLARI :Bizim muhitimiz, Bektaşiler ve aleviler diyarıydı buaralarda bu yolun salahiyettar makamı tanılan ve hacıbektaş tekkesine bağlı olan iki büyük dergah ve 1- Sultan Seyid Battal gazi 2- Sultan Şücaaddin Veli (1) bu iki tekkenin postunda oturanlardan veya tekke işlerinde çalışıp feyiz alan hadimlerinden yaman şairler yetişiyordu. Ama bunları kimsecikler bilmiyordu. bunların söyledikleri şiirler dışarıya sızmıyordu çünkü bektaşiler nefes ,buyruk gibi yol hakkında söylenmiş nazımları başkalarından saklarlardı bu kabil şiirleri gizli tutmak onlarca özel bir akide mahiyetinde idi.yetişen şairlerin sözlerini yanlız kendileri okur kendileri dinlerlerdi.yazdıkları eserlerini hiçbir yabancıya göstermezler kilit altında saklı bulundururlardı.