Fakat muhammed (makamı velayet ) denilen bir gizli alem olduğunu sezinliyordu.kendisine cibrili emin in vahy getirdiği yeri bilmek istiyordu..bu arzu kendisinde yenilmez bir aşk uyandırdı ve bu aşk yüzünden kırklar cemine girdi.işin tuhafı şu ki kendisinin mübarek vücudu da daha evvel orada mevcut ve hazır idi amma gizli kapı kendisine henüz açılmamıştı.bundan sonra (peygamberlik benlik varlık)daiyelerini tamamen kendisinden nezetti öyle bir yokluk alemine daldı öyle bir tevazua kapıldıki kendisini herkesten ziyade hakir ve fakir ve edna hissetti. koskoca muhammed ortada yoktu...onun ruhu göze görünmiyen diyarlara gitmişti.bu haliledir ki (mutu kable en temutu) sırrını çözdü ve anladıki (evvel ahir zahir batın )denilen tabirlerin bütün mefhumları tek bir canandan ibaretmiş ve o da kendi öz vücudunda tabiri diğerle kendi beyti şerifinde saklı bir sır imiş.
şemsi:
(mutu kable en temutu)sırrına vakıf olan
(haşrü neşri bunda gördü nefhai sur olmadan
mesneviyi okuyanlar orada hazreti musanın da başına tıpkı böyle bir hal geldiğini öğrenmişlerdir.hazreti musa (turi sina )ya giderken yolda bir çoban kulübesi görmüş.kapısına yaklaşmış.içeriden kulağına bazı sesler aksetmiş. musa kulağını kulübe kapısına yapıştırmış çobanın şu şekilde allaha yalvardığını duymuş.
"ey ulu tanrım !sen nerdesin? kendini bana göster.ben sana hizmet edeyim.senin ayaklarının çarığını dikeyim.sırtının kirlerini yıkayayım bitlerini kırayım .sana koyunlarımın südünden yoğurdundan kaymağından ikram edeyim.musa bu kabil ibadete tehammül edemiyerek kapıyı hızla açmış ve içeriye girmiş.çobanı bir hayli paylamış.bu sözlerin manasını da birlik noktasından incelersek allaha yalvaran çobanın yine musanın kendi vücudundan başka birisi olmadığını anlamış oluruz.mukaddes kitaplar insanı kamil olanların başına gelen bu hallerin adını (kabe kavseyni ev edna makamı) diye vasıflandırırlar.dikkatle teemül edecek olursak bu kamil adamların hareketleri kendilerine (abdal) dedirtecek kadar garip ve tuhaf bir şekilde alır.bu tasvirimi kötü manaya almayın.yol dilinde (abdal) kelimesi çok yüksek mana ifade eder.(tebdil olmak )yani bir halden diğer bir hale geçmek bir merhaleden diğer merhaleye atlamak gibi manaları ihtiva ettiği için onlara bu sıfatı yakıştırmak hiç de kendilerinin şan ve şerefine bir (şin) vermez. şu şiirleri okuyalımda bu iddiamız teeyyüt etsin:
abdallığın binasını sorarsan
evvela muhammed ali abdaldır
hakikat ilminin aslın ararsan
cümle ululardan ulu abdaldır
muhammed kırklarda bir hayal gördü
bu ne hayal ? deyip künhüne erdi
firdevsi aladan içeri girdi
öter bülbülleri gülü abdaldır
muhammed kırklara beli bes dedi
aliyi görünce : (allah dost) dedi
muhammed de abdal olmak istedi
üçler beşler kırklar yolu abdaldır
ben bu abdallıktan geriye kalmam
tuttum abdallığı elimden salman
hem hatice hem fatıma hem selman
kemer bestelerin beli abdaldır.