Burada şerhe muhtaç (Men aref sırrını farkeylehemin)mısraı vardır.Bu söz hazreti peygamberin hadisini imadır.bu hadisin manası (her kim nefsini bildi muhakkak allahını bildi)demektir.bu hadisi şeriat uleması tefsir ederken :(bir kimse kendisinin aciz ve nakıs olduğunu bilse rabbini bilmiş olur)derler.fakat erbabı tasavvuf hocalarının verdiği bu manayı kabul etmezler.mütesavvife der ki:dünyada bir ferd yokturki nefsinin aciz olduğunu bilmeye.vahi bir (zan)ile , hiç bir kimse nefsini bilmiş, hakkı anlamış olmaz . her ferd kendisinin aciz ve nakıs bir kul olduğunu bilir.hakkı bilmek ancak nefsin yaramaz huyları olan (gazab ,hased , buğz , kin , kibir , riya , şehvet ) gibi kötü huylarından tamamen geçip pak olmak allahın huyu ile huylanmakla olur zira allah (adem)i kendi sıfatı kamilesi üzere halk etmiş fakat süfli olan dört unsurun zinciri ile de bağlanmıştır.işte bu süfli unsurun bize emredip yaptıra geldiği fena huyları tevbe suyu ile yıkar, tamamen nefsimizi tezkiye edebilirsek ve her mahluk bizim elimizden dilimizden , filimizden salim ve emin olursa o zaman (allah)kendini bize bildirmiş olur.ve yine derlerki ten canımıza ne kadar yakınsa allah da bizim canımıza öylece yakındır.bu kadar yakın olan allahı bilmemekliğimiz hep kötü huylardan kurtulamayışımızın neticesidir.ten canla (1) canda hakla kaimdir.her saniyede alıp verdiğimiz soluk ve ağzımızdan çıkan kelam hakkın kudret nurudur.cümle mevcudata bu nur saridir.yerler , gökler , bu nurla dolu , onunla kaimdir. biz bu nurun içinde yüzmekteyiz , bu (nur)un ifrat derecede bize yakın olması içimizi ,dışımızı sarması , bizi görmek kabiliyetinden mahrum etmiştir.tıpkı balıkların suda yüzdükleri gibi halde suyu görememesi gibi.binaenaleyh, vücut yapısındaki gözlerimiz ifrat derecede yakınlık yüzünden allahı göremez . bunu ancak can gözü müşahede eder itikadındadırlar. bektaşilerin akidesi de ehli tasavvufun bu sözlerine uygun olmakla beraber onlar aşksız , şevksiz , zevksiz, delilsiz bu işin yürüyemeyeceğini iddia ederler.mesela soğuk bir demir, çekiçle vurulduğu zaman nasıl yumuşamazsa içi aşk ateşile cayır cayır yanmayan bir kimsenin de fena huyları terkedemiyeceği , ancak bu kötü huyları temelinden yıkıp yakıp yok edebilmenin çaresi hakiki ,şiddetli,ilahi bir aşka vabeste olduğunu ileri sürerler ve bunada hazreti muhammedin mirac kaziyyesini delil getirirler.cibrilin (sidretül münteha )ye varınca ,muhammede: (-benim yerim burasıdır.buradan ilerisini bilmem ve gidemem . eğer zerre denlü ileri gidersem derhal baştan ayağa yanarım.) demesi üzerine cenabı muhammed :(-öyleyse sen yerinde kal . ben ezelden bu aşk yoluna canımı kurban koymuşum , yanarsam tek ben yanayım. canını cananından sakınan cananını nice görebilir?cananı uğrunda can feda etmek bile aşık nazarında pek kısır ve sönük ve kıymetsiz bir şey sayılır)diye ileri atıldığını cibrili oracıkta bırakarak refrefi aşka süvar olduğunu ve yalnızca allaha gittiğini söylerler.ve yine derlerki: cibrilden bürakdan canandan murad :hep muhammedin kendi vücudu o (dürrü yetim)in kendi temiz duygularıdır.hatifden:(ya muhammed !)sadasını duyan mevhum bir bürak değil muhammedin kendi batın kulağıdır.muhammed nu nidayı işittikten sırrı ilahiyi sezdikten sonra yemeden içmeden kesilerek tamamen aşka dökülmüştür.diğer yoldaşları olan o devrin insanları , muhammedin sırrından haberdar olamamışlardır.onlar keyiflerine göre yemelerine , içmelerine devam ederlerken bu yetim çocukda aşk hazinesinin bütün tılsımlarını çözüyor , açıyor , eflaki seyrü temaşa ederek (cenabı hak)la bin bir kelam konuşuyordu.bektaşiler bu vuslet anında muhammedin karşılaştığı allahın kendisine (ali)lehçesile hitab ettiğini söylerler.insanı kamil olanların bahsettikleri(men aref)remzinin hakiki manasının bu mirac keyfiyetinden başka bir şey olmadığına kail olurlar.muhammedin izinden gidenlerin de bu sırra agah olacaklarını yani hakkı kendi öz vücutlarında bulmak mümkün olacağını fakat bu işin yürürlüğü için behemehal muhammed ve alinin delaletine ihtiyaç olduğunu muhammedi mürşid aliyi rehber tanıyarak ayetleri hükmünce kendilerinden el etek tutmak icabettiğini bunlardan biat tutmadıkça hiç bir sırrın inkişaf edemiyeceğini çünkü insanlığın bu ezeli programını hakkın kudret eliyle kendileri vaz ettiğini oniki imam diye şöhret alan kendi torunlarınında bu erkanı teselsülenidame ettirdiklerini en nihayet hoca ahmet yesevi pir hacıbektaşı veli ve balım sultan kanalı ile zamanımızda tarikatların ilgasına kadar süregeldiğini öne sürerler . bu sebeten bektaşiler islamiyetin ana hatlarından ayrılmadıklarını kendilerinin güruhu naci olduklarına zerre kadar şek ve şüpheleri olmadığını idda eder durulardı.