YENİ BÖLÜM 165

8 1 0
                                    

Dünyada her şeyin miktarı,(mikyas) denilen bir ölçü ile tayin edilmiştir;Paraya:kuruş,uzunluğa:metre,Ağırlığa kilo.Mayiat için:Litre adı verilen ölçüler konulmuş.Göze görünmeyen havay-i nesimiyi bile tartmağa muvaffak olmuşlar.Fakat,(sevgi)denilen manevi haletin ölçüsü,asla bulunamamıştır.

Bu ölçüyü tayin edebilen ve bu ölçüden zerre kadar sapmayan yegane kavm hakiki Bektaşiler ve Aleviler olmuştur.Yoksa mukallid olanlar değil.Çünkü bu husustaki sevgi ölçüsü(Canan)uğruna can,baş feda etmeğe kadar dayanır,bu da her insanın elinden gelmez.Eserimizin sonuna yaklaşırken,sayın okuyucularımıza bir noktayı aydınlatmak isteriz:

Biz,Bektaşi tarikatının iç yüzünü her kese tanıtmak emel ile bu eserimizi yazmaya başlarken daha önce bu hususta yazılar yazmış olanların hakikattan ne kadar uzaklaştıklarını görmüş ve efkar-i umumiyyenin zihinde yer alması muhtemel olan şüphe ve tereddüdleri izale maksad ile bu işe sarılmıştık fakat bu hizmetimizi yerine getirebilmek için,Bektaşi yolunun şiarını,nasıl temeller üzerine kurulduğunu,bu yolun iç yüzünde (esrar)denebilecek mühim bir gizlilik olmadığını,şayed varsa bile bu sırrın ancak Hüseyin üzerinde toplandığını,Bektaşilerin özel inançlarını teşkil eden noktanın ancak bu olduğunu yani Hüseyin'de karar kıldığını  belirmek istedik.(Hüseyni)liğe özenmek isteyen Bektaşilerin de böyle hareket edebilmeleri icabettiğini,esasen Hüseyini bütün dünya müslümanları severse de, bu hal yalnız Muharrem aylarına inhisar ettiğinden,bunun kafi olamıyacağını,böylelerinin (Hüseyni sevdik,seviyoruz)demelerinin bir lazime-i zarafet ve nezaket icabı olarak kalacağını,bundan ileriye geçemiyeceğini,bugün ise böyle bir can mevcud olmasına pek ihtimal vermemekle beraber,bu bizim esasen sadedimizden hariç bir keyfiyet olup bunun tarikat ruh ile bir alakası olamıyacağını zannederim ki kafi derecede ve kafi delillerle anlatmış olduk.

Ve bunu yaparken de bilmecburiyye cezrı fikirler serdine muztar kaldık.Binaenaleyh,böyle yapmasaydık okurlarımıza Bektaşiliğin iç yüzünü tamamen anlatamaz ve kimseyi tatmin edemezdik.Bu hususta bizim ileri bir dil kullandığımızı mazur görsünler..Bu dil kendimizin ihtira ettiğimiz bir lisan olmayıp,yol sahiplerinin ezelden beri kullana geldiği özel bir dildir.Yani hakiki Bektaşilerin özel dilidir.

Bir iki misal ile bunu teyid edelim.Bakınız böyle birisi ne der:

Zincir kar eylemez bizlere sofi

Bin can ile bir canana bağlıyız

Yani:(Ey zahid!Sen,bizleri zincirlere vursan,yine biz yolumuzdan dönmeyiz.Bizim bin canımız vardır,hepsini de  Hüseyin yoluna koymuşuz ve ona öyle bağlanmışız.)Buradaki canan lafzı,Hüseyin manasına gelir.

Diğer birisi de:

Yitirmiş şahid-i maksudunu lebteşne gurbette

Bugün mecnun gibi sahra neverd-i Kerbelayız biz

                                                     -Hilmi Dede Baba-

der.Bu beyitten de anlaşılan mana şudur:(Susuzluktan dudakları yanan sevgilimizi gurbet diyarında biz kaybettik.Bugün mecnun gibi Kerbela sahrasına düştük,yana yana onu arıyoruz).


BEKTAŞİLİĞİN İÇYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin