PART 27: Gökdelen

10.6K 363 12
                                        

Alarmın sesiyle düşündüğüm veya düşündüğünüz gibi yataktan sürünerek kalkmadım. Dün uyumaktan başka bir şey yapmadığım için sabah uykumu almış olarak kalktım. Yinede uyumak isterdim. En azından uyku unutmayı sağlıyor. Tabi bu seferde bilinç altım yaramazlık yapıp, o aptalı rüyalarıma sokmassa.. Biraz daha yatakta döndükten sonra kalktım. Sanırım hızlı bir duş alabilirdim..

Hızla banyoya girdim ve vücudumu çilek losyonuyla köpürttüm. Bu kokunu beni rahatlatıyordu. Saçlarımıda hızlıca köpürttüm ve durulanıp çıktım. Üzerime bol bir triko geçirdim. (O günkü hali multimedia'da.) Ayağıma dizlerime kadar gelen bir çorap geçirerek, siyah botlarımı ayağıma geçirdim. Maşayla saçlarımı dalgılı hale getirdim ve parfümümü saçlarımda dahil olmak üzere her yerime sıktım. Uzun bir kolye geçirdim ve kahverengi çantama cüzdan ve telefonumuda attıktan sonra odadan çıktım. Aşağıdan konuşma sesleri geliyordu. Çantamdan gözlüklerimi çıkarırken çoktan mutfağa girmiştim. Çocuklar kahvaltı yapıyorlardı.

“Günaydın.” Diyerek dolaba yöneldim ve aldığım bardağa biraz portakal suyu doldurdum. Şişeyi dolaba geri koyarken bardağın yarısına gelmiştim bile. Acele etmeliydim yoksa geç kalabilirdim.

“Okula mı?” Harry’nin sorusuyla gözlerim ona kaydı. Gözlerinin altındaki mor halkalar uyumadığının bir göstergesiydi sanırım. Hafifçe kafamı salladım ve bardağıma su tutup bulaşık makinesine yolladım.

“Kahvaltı etmeyecek misin Meg?” Kafamı Zayn’e çevirdiğimde kahvesini yudumluyordu. Sabah sabah kahve nasıl içebiliyordu? Ben hayatta içmezdim. Mideme işkence etmeye niyetli değilim, kimse kusura bakmasın.

“Hayır geç kalıyorum. Siz neden bu kadar erken uyandınız?” dediğimde Zayn kahvesinin sonunu kafasına dikmekte olduğu için sorumu Niall yanıtladı.

“Stüdyoda işlerimiz var..” diyerek yeni bir kek dilimi aldı eline.

“Hımm, pekala. Görüşürüz.” Diyerek mutfaktan çıktım. Dış kapıya uzanmıştım ki, Harry’nin elini elimin üzerinde hissettim.

“Ne yapıyorsun?”

“Seni okula bırakmamı ister misin?” diyerek dış kapıyı açtığında beklemeden dışarı çıktım.

“Gerek yok, taksiyle giderim.”

“Pekala, bin arabaya.” Diyerek kolumu çekiştirmeye başladığında itiraz etmedim. Gerçekten geç kalmak istemiyordum.

Beni oturtup kemerime yönelince hızla çemkirdim.

“Kendim yapabilirim!” Kafasını salladı ve kapımı kapayarak yerine geçerken, bende kemerimi bağladım. Yerine oturup kemerini bağlarken onu izledim. Birkaç dakika içinde ana yola çıktığımızda yavaşça uzandım ve radyoyu açtım.

Şansıma Demi Lovato – Skyscraper çalıyordu. Kafamı koltuğa yasladım ve gözlerimi kapayarak şarkı sözleri sindirmeye çalıştım.

Skies are crying, I am watching 
Gökyüzü ağlıyor, ben izliyorum 
Catching teardrops in my hands 
Ellerimde gözyaşı damlaları yakalıyorum 
Only silence as it's ending 
Sadece sessizlik, bu bitiyorken 
Like we never had a chance 
Hiç şansımız olmamış gibi 
Do you have to make me feel like there's nothing left of me? 
Benden geriye hiçbir şey kalmamış gibi hissettirmek zorunda mısın? 

Gözlerimi açtım ve Harry’ye baktım. Bir süre böyle kaldıktan sonra kırmızı ışıkta durmak zorunda kaldı. Ve hemen bana döndü.

 “Dün akşama oranla, seni bu kadar sakin görmek beni şaşırttı.”

You can take everything I have 
Sahip olduğum her şeyi alabilirsin 
You can break everything I am 
Her şeyimi yıkabilirsin 

AGAIN // h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin