5.Bölüm
Birkaç saniye şok içinde bakıştık. Neler döndüğünü bilmiyordum, düşünme yetim tüm gücünü sergilercesine binlerce düşünceyi önüme sunuyordu ama algım onun kadar başarılı değildi. Aklımdaki sahneye birer birer çıkan düşünceler bir süre sonra sıralarını karıştıran amatörler gibi üst üste bindi. Sahne karıştı ve zaten beceriksiz olan algım iyice bozuldu.
Adam beni fark ettiğinde başını güçlükle kaldırıp inlemişti. Elleri sırtından bağlıydı ve üstündeki beyaz gömleğin sol yanı tamamen kırmızıya boyanmıştı. Evdeki kan izlerine bakılırsa bu yaralanma sabah ya da dün gece yaşanmış olmalıydı ve adamın kanaması o zamandan beri sürüyorsa, ölmesi yakındı. Eminim Jack paraları yatırıp eve dönmeyi ve bu adamı her ne için buraya tıktıysa bunu halletmeyi ummuştu. Adamı kan kaybından ölmesi için mahzene atmış da olabilirdi. İhtimallerim bana sessizlik verirken adamın başı öne düştü.
"Çok... Kan kaybettim," diye fısıldadı. "Buna bir son ver."
Sesindeki güç öyle azdı ki, mahzen gecenin sessizliğine ev sahipliği yapmasa onu katiyen duyamazdım. Nitekim ne diyeceğimi bilmiyordum. Keşke jackassin onu buraya neden tıktığıyla ilgili bir fikrim olsaydı.
Adamın kay kaybından gözümün önünde ölmesini istemezdim, eğer harekete geçmezsem bu çok yakındı. Üstümdeki tişörtü hızla sıyırıp çıkardım ve adama doğru büyük bir adım attım. Gözleri korkuyla büyüdü.
Yanına iki adımda gittikten sonra tişörtü makasın etrafına sardım. Adam başını zorlukla bana çevirdi. "Yardım edeceğim," diye mırıldandığımda, dudakları güçlükle kıvrıldı.
"Yapma, Jack. Oyunların için vaktim yok."
Elimi tişörtle beraber adamın sol omzunun etrafına bastırıp, makası baş ve işaret parmaklarımın arasındaki boşlukta bıraktım. Diğer elimi makasın sapına götürüp, "Dayan," dedim. Ve makası hızla çekerek kanla ıslanmış tişörtün iyice kırmızılaşmasına neden oldum.
Adamın yüksek sesle bağıracağını düşünmüştüm ama o sessiz kalmıştı. Jack gibi bir adamın düşmanı olduğuna göre ya o da sert çocuktu ya da bağıracak kadar bile gücü kalmamıştı. Aynı şey benim başıma gelse sokağı ayağa kaldırırdım.
Tişörtü yaraya bastırırken arkasına geçtim ve elimdeki makası ipe sürterek adamın bileklerini serbest bıraktım. Adamın bedeni üstüme doğru düşerken yana kaymayı başardım. Yaraya baskı uygulamaya devam ederken adam yutkunmaya çalıştı ve yarı kapalı gözlerinin ardından bana baktı.
"Beni hayatta tutup konuşturmayı düşünüyorsan vazgeç," diye fısıldadı. "Sana hiçbir şey anlatmam."
"Öyle mi dersin?" derken buldum kendimi. "Evime gelen sendin, şimdi de konuşacaksın."
Adam gücünün kırıntılarını birleştirerek güldü. "Beni serbest bırakırsan diğerlerine kasanın sende olduğunu söylerim. Ev adresini veririm. Hadi, Jack... Bitir işte."
Adama gözlerimi kısarak bakarken bahsettiği kasanın Jack'in çalışma odasına gördüğüm kasa olup olmadığını düşünüyordum. Sanırım parçaları birleştirmeye başlamıştım. Jack'de ona ait olmayan bir kasa vardı ve bu adam da onun peşindeydi. Kasanın içinde ne vardı ve bu adam kimin için çalışıyordu?
"Seni kim yolladı?"
"Kafamı vuran bendim," diyerek yeniden dudaklarını yukarı kıvırdı. "Yerin dibinde de olsam, onların adını yüksek sesle söylemem."
Yaraya bastırdım, canını yakmam gerekiyordu. Jack'in hayatı tehlikedeyse, benimki de tehlikede demekti ve bizi kurtaracak cevapları bu adam verebilirdi. Başını kaldırıp yere yeniden bırakırken inledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beden Hırsızı (Tamamlandı)
FantasyGöz göze geldiği tüm savunmasız bedenleri ele geçirebilir. Metroda, gemide, kalabalık bir caddede... Ona her yerde rastlayabilirsiniz. Gözlerine baktığınız anda onun alanına girmiş olursunuz ve bedeninizi ele geçirmesi sadece birkaç saniyesini...