6.Bölüm
Bugün bu işin bitmesini ummaktan başka çarem yoktu.
Kaçırılmak, kamyon kasasında sorgulanmak, yalan makinesine sokulmak, kanla kaplı parkeleri silmek, yaralı bir adamı dikmek, motor kazası yapmak bana fazlasıyla yetti. Bunların hepsi yirmi dört saat içinde olduğu halde ömrüm boyunca göremeyeceğim kadar fazlaydı. Şansımın yaver gitmesini ve abimin yerimi söylemesini umuyorum.
Telefonunu çevirmeden önce iki kere düşündüm ve sonra her şeyi göze alarak numarayı girdim. Diaz'ın kullandığım telefonu yeniden dinlemesinden ve bana bu sefer kimin peşinde olduğumu söylemesinden endişe ediyordum. Verecek cevabım yoktu ve bir hain ilan edildiğim dakika hapsi boylar ve işkencenin ardından öldürülürdüm. Tuşlu telefona sızılmasının daha zor olmasını umarak arama yapmak için onu seçmiştim. Geçen sefer kendimi aramak için kullandığım akıllı telefonun dinlendiği belliydi. Ya da bir takım anahtar kelimeleri yakalıyordu.
William'ın telefonu birkaç kez çaldı. Açtığında sesi her zamanki gibiydi işte. Bazen yeteneğimin onda olmasını ve ruhunun yok olmasını dilerdim. Boş bedenini daha çok seveceğimden emindim. Ruh ve bedene fazlasıyla hakim biri olarak söyleyebilirim ki, William'ın ruhu bir çöplük gibiydi. Ondan nefret ediyordum.
Oturduğum sandalyede arkama yaslandım ve Jack'in uzun bacaklarını yaydım. "William Meyers?" diye sordum.
"Evet. Kim arıyor?"
Bir isim uydurdum. "Bölge Güvenlik Kurulu'ndan arıyorum. Size sormak istediğim birkaç soru var. Bizim için birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?"
Konuşurken gözlerimle toplu ofisi tarıyordum ama ofis yarı yarıya boştu. Etrafımda beni duyacak kadar yakında oturan kimse yoktu. Önümdeki bilgisayar kapalıydı ve biri beni bulana kadar burada oturacağım belliydi. Buraya da birinin koluma dokunması ve nasıl olduğumu sormasıyla gelmiştim. Çocuğu takip ettim ve yanında geçip gitmek üzereyken, "Hala şu masadan kurtalamadın, Jack!" dediğinde, kastettiği masayı ezberledim. Masanın yanından geçtiğimiz için U dönüşü yapmak yerine kahve almak için ilerliyormuş gibi yaptım ve karton bardağımı doldurup adama veda ettim. İlişkileri iyi tutmam gereken bir başka aracımdı.
"G-güvenlik Kurulu mu?" Abim öksürdü. "Tabii, sorabilirsiniz. Boş vaktim var."
Benim için asla olmayan vaktini, yine benim için harcadığını bilseydi ne düşünürdü acaba. Ciddiyetimi koruyarak kendi adımı telaffuz ettim. "Adrian Meyers... En son ne zaman görüştünüz?"
Kalbim hızlanırken elimi karton bardağıma sardım. Sıcaklığı derime yayılıyordu, bir noktada iyi geliyordu. Hala burada olduğumu anlamamı sağlıyordu.
"Onu uzun zamandır görmedim," dedi. Atacağım adımı tökezledim. Ne soracağımı bilemedim.
"Emin misin?"
Abimle konuşan benim sanarak nezaketi bir kenara atıvermiştim ama onu arayanın üst düzey olduğunu sandığımdan sesini çıkarmadı. "Evet, elbette. Aylardır görmüyorum. Başı dertte mi?"
Hadi bana, dün benimle buluşacağını ama gelmediğimi söyle. Akıllı olduğuna dair inancım yoktu ama bunu gizlemesi beni hala bir nebze de olsa düşündürdüğünü hissettirdi. Üstüne gitmeye karar verdim.
"Onu arıyorum. Bu gizli bir konu, William, sana güvenebilir miyim?"
"Elbette. Eğer yardımım olacaksa... Bir dakika, isminiz neydi? Oraya gelebilirim. Eğer bir şey yaptıysa bilmek istiyorum."
"Buraya gelmenize gerek yok," derken sakin olmaya çalıştım. Dediğim yerin olup olmadığını bile bilmiyordum. Aramaya kalkarsa bir daha onunla iletişime geçemeyebilirdim. Belki de dün evdeki bölge kuruluna ulaşırdı ve başı Ayat'la belaya girerdi. Bu düşünce beni gülümsetti. "Konuya gelelim," dedim soğukça. "Adrian'ı bulmam gerek. Bu konuda kimseye bir şey söylememeniz gerek. Kardeşinizi aramanızı ve sizinle buluşmasını sağlayın. Yeri ve zamanı bana söyleyin ki orada olayım. Tamam mı, William?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beden Hırsızı (Tamamlandı)
FantastikGöz göze geldiği tüm savunmasız bedenleri ele geçirebilir. Metroda, gemide, kalabalık bir caddede... Ona her yerde rastlayabilirsiniz. Gözlerine baktığınız anda onun alanına girmiş olursunuz ve bedeninizi ele geçirmesi sadece birkaç saniyesini...