25.Bölüm
Jack, Washington
"Görünüşe göre beni beklemiyordun."
Gözlerini cam odanın içinde gezdirdi, ardından gülümsedi ve imasını anlamam için gözlerimin içine baktı. Alaycıydı ve beni küçümsüyordu ve ben de kendimi küçümsüyordum. Kaçabileceğim bir yer yoktu. Karşısında yaralı ve güçsüzdüm ve o da bunun üstünde durarak bana bakıyordu. Ona meydan okuyan adamdan ne hale gelmiştim. Gerçek şuydu ki Jack'ten vazgeçen oydu, beni yem etmiş ve tehlikeye itmişti. Hayatta olduğumu nasıl öğrenmişti?
"Seni öldü sanıyorduk ama kediden farksızsın. Kaç canın kaldı merak etmiyor değilim." Yeniden gülümsedi. Hayatta olmam hoşuna gitmişti, nedeni başıma daha fazla dert açabilecek olması olabilirdi. Rahatsız bir nefes alıp başımı biraz daha kaldırdım.
"Yarım kalan işini bitirmeye mi geldin?" diye sordum. Jack'in sesi gittikçe hırıltılı, boğuk bir hal alıyordu.
"Sorgunu izliyordum," dedi. Ellerini siyah pantolonunun ceplerine soktu. Sorgu sırasında biriyle göz göze geldiğimi hissetmiştim ama onun Diaz olduğunu bilmem mümkün değildi. Tüylerim ürperiyordu ve nedeni soğuk değildi. "Seni iyi eğittiğimizi sanıyorduk ama birkaç günlük bir bekleyişin ardından çözülüverdin."
"Beni boktan bir görevle tuzağa itmeseydin hala senin için çalışıyor olurdum." Öfkeyle ona baktım. "Adını hala bilmiyorlar. Şimdilik... Tekrar o odaya girdiğimde donunun markasına kadar anlatacağıma emin olabilirsin."
Diaz gülüp yere baktı. Sağ elini cebinden çıkarırken avucundan sarkan ince sicimi görüp kaşlarımı çattım. Ben yutkunurken o bana doğru bir adım attı. Buna karşılık kendimi geriye ittim.
"Artık başıma bela olmanı istemiyorum, Damon," derken sesi mırıltı gibiydi. Ölmek üzere olan bir insanı yatıştırıyormuş gibi usul usul bakıyor ve yaklaşıyordu. İpi diğer eliyle de tutarak gerdi ve odanın kirişlere göz atarken durdu. Yardım için bağırsam birileri yardımıma gelir miydi emin değildim. Her neredeysem Diaz'ın sözünün geçtiği bir yer olmalıydı. Eğer sorguyu izleyebildiyse o halde konuştuğum adam Kurum'un varlığından zaten haberdardı ve bu durumda ben zaten bir ölüydüm. O halde beni neden oyalamışlardı? Belki de gücümü test etmek istedikleri içindi. "Nasıl hayatta kaldığını umursamıyorum, nasıl kaçtığını da... Kimin sana yardım ettiğini biliyorum, sıra ona da gelecek."
Üzerime doğru eğilirken sağlam bacağımı savurup dizinin arkasına bir tekme indirdim. Dengesi bozulsa da yaşına rağmen gücü yerinde olduğundan düşmedi, sadece biraz yan dönmüştü. İpi boğazıma geçirdiğinde hırıltıyla inleyip ona omzumla vurarak uzaklaşmasını sağlamaya çalıştım. Biraz daha yan dönüp aramıza mesafe koymak isterken o da bana uyum sağlayarak hareket etti ve ipi germeye çalıştı. Sürekli hareket edip ona karşı koyduğum için boğazımı sıkmayı başaramıyordu. Hala nefes alabiliyorken şansımı denemek istedim ve "Yardım edin!" diye bağırdım. "Hey!"
Diaz dizlerinin üzerine çökmek zorunda kaldığında ip gevşedi ve omuzlarıma düştü. Geriye doğru kafa atıp burnuna vurmayı denedim, başıma çenesine çarptı. Darbem onda bir etki yaratmasa da geçirdiğim zor günlerin ardından başımı döndürüp gözümü karartmıştı. Bir an durup kararan gözlerimin düzelmesini beklerken kozu ona geri vermiştim. İp boğazımı sardı ve sıkılaştı. Hırıltılı bir nefes alıp umutsuzca ellerimi oynatmaya ve bacaklarımla kendimi çekmeye çalıştım ama bir işe yaramıyordu. Ellerimi bu yüzden çözmediklerine emindim, Diaz'ın geleceğini ve ne yapacağını biliyorlardı. Artık yardım isteyecek kadar bile sesimi çıkaramıyordum, gözlerim nefessizlikle faltaşı gibi açılırken kapı ikimizin de arkasında kaldığından gelen giden var mı göremiyordum. Diaz kulağıma doğru, "Jack Cameron," diye fısıldadı. "Bunca zaman masumları boş yere öldürdün. Asıl düşmanın tam karşındaydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beden Hırsızı (Tamamlandı)
FantasiaGöz göze geldiği tüm savunmasız bedenleri ele geçirebilir. Metroda, gemide, kalabalık bir caddede... Ona her yerde rastlayabilirsiniz. Gözlerine baktığınız anda onun alanına girmiş olursunuz ve bedeninizi ele geçirmesi sadece birkaç saniyesini...