13.Bölüm
"Lanet," diye mırıldandım. "Burada neler oluyor?"
Adam yüzümü birkaç saniye inceledikten sonra, "Ben David Luther," diyerek kendini tanıttı. Birini kaçırıp ismini vermek pek mantıklı bir hareket değildi ki devamında neden çekinmediğini anladım. "Ayat tarafından, bize ait olan dosyaları senden almakla görevlendirildim." Ayat beynimde bir ampulün yanmasına neden olurken kaşlarımı çattım. Dertleri benimle kasaydı. "Önümüzdeki iki engel; kasanın yerini gizliyor olman ve açmak için gereken yüzükle şifreye sahip olman. Bunun için buradayız."
"Derdiniz benimle, bu kızın burada ne işi var?" Alicia'nın yüzüne baktım, öyle ürkekti ki bu sinirlenmeme neden oluyordu. "Bu kızı tanımıyorum bile."
"Sana bir adam yolladık ama ondan haber alamıyoruz, bu demek oluyor ki bana bir adamıma mal oldun." Sorumu duymazdan gelmesi yetmiyormuş gibi bir de umurumda olmayan bu lafları sıralıyordu. Umursamam gerektiğini biliyordum çünkü gözlerine baktığım, ölmemesi için uğraştığım bir adamın öldüğünü öğrenmiş oluyordum. Demek ki Martin onu ormana bıraktığında adam geri dönmeyi başaramamıştı. "Ancak adamımız evinde bir kasa olduğunu bildirme vakti bulmuştu ve açmak için gereken yüzükle şifrenin sende olduğunu da. Şimdi..." Hafifçe gülümsedi ve Alicia'ya baktı. "Yüzüğü istiyorum genç hanım." Ve bana döndü. "Kasayı da."
"Yüzük ben de değil, benden ne istediğinizi bilmiyorum." Alicia burnunu çekti ve bağlı ellerini oynatmaya çalıştı. "Onu tanımıyorum!"
Adam bu sözleri defalarca duymuş gibi bıkkın bir tavırla başını geriye attı. "Demek seni hala ikna edemedim," diye mırıldandı. "Oysa birkaç saatin sonunda pes edeceğine emindim." David bana döndüğünde sinirli ifademi bozmadan gözlerinin içine baktım, sanırım benim sıram gelmişti. "Cameron, kızı ikna etmezsen konuşmadığı her dakika boyunca sana elektrik vermelerini söyleyeceğim ve sen dosyalarımızı nereye koyduğunu söylemezsen, sessiz kaldığın süre boyunca kızın bir parmağını kıracağım. Evet!" Ellerini birbirine çarptı. "Kimden başlıyoruz?"
"Bak," dedim yerimde kıpırdanarak. "Dosyalar bende değil. Evimde bir kasa olduğu doğru ama içinde size ait hiçbir şey yok."
Adam ağzını yana doğru büzüp, "Hım, hayır," dedi oyunbozan bir tavırla. "İçimize sızıp köstebeklik yaptığın anlaşıldığında ve sen tüydüğünde bazı dosyalar da seninle birlikte gitmişti. Sende olduğunu biliyoruz."
Alicia ile bakıştığımız saniyelerde adam konuşurken kızın gözlerinde gördüğüm soruları süzüyordum. Benim kim olduğumu, neden onun başını da belaya soktuğumu merak ediyordu ve bilmek hakkıydı ama benim aklımı kurcalayan bir şey de vardı. Neden Alicia'yı kaçırmışlardı? Kız yüzüğün onda olmadığını bana başında söylemişti.
"Diyelim ki dosyaların içindeki sırlarınız bende, bu zamana kadar sizi açık ederdim ama etmedim." Etmemesini umdum Jack'in ama adam alaycı bir gülüş koyverince pot kırdığımı anladım.
"Hadi oradan, Cameron!" Sesi boş depoda yankılanıp bize geri döndü. "Oyun oynamayı sevdiğini biliyoruz ama inan biz oyuna doyduk. O dosyalarda anahtarlar var, her şeye ulaşabileceğin anahtarlar ve sen sana ulaşmaya her çalıştığımızda bir sırrı internete yüklüyorsun. Yoksa unuttun mu?"
"Hım, bak sen bana," dedim kendime göz devirerek. Jack Cameron şeytan gibi bir adamdı, bunu gün gün anlıyordum. İnsanlara çektirmeyi sevdiği anlaşılıyordu. Onun devam etmesinden ve konuşmamız için bastırmasından önce aklımdaki soruyu dile getirmek istedim. "Neden kızı aldınız? Yüzüğün onda olmadığını biliyordum," dedim. Alicia'ya baktığımda gözlerini kaçırınca kaşlarımı çattım. "Bana yüzüğün sende olmadığını söylemiştin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beden Hırsızı (Tamamlandı)
FantasyGöz göze geldiği tüm savunmasız bedenleri ele geçirebilir. Metroda, gemide, kalabalık bir caddede... Ona her yerde rastlayabilirsiniz. Gözlerine baktığınız anda onun alanına girmiş olursunuz ve bedeninizi ele geçirmesi sadece birkaç saniyesini...