14.Bölüm
Martin, Martha Lake
Martin kucağındaki peçeteyi toplayıp tabağının üzerine bırakırken çalan telefonu üzerine Hera'ya gülümsedi ve elini bir saniye istercesine kaldırıp telefonunu çıkardı. Gördüğü numara kaşlarını çatmasına neden olurken Hera'nın gözleri yüzünde geziniyordu. Kız şarabından bir yudum alıp gözlerini yemek yiyen diğer insanların üzerinde gezdirirken teklifini kabul ettiğinden beri içinde büyüyen rahatsızlığı görmezden gelmeye çalıştı. Martin ayağa kalkıp "Hemen döneceğim," dediğinde usulca başını salladı.
Martin yutkunup telefonunu elinde sıktı. Restoranın kuytu bir köşesini ararken hızlı yürüyordu. Sonunda tuvaletlerin olduğu koridora girip telefonu saygıyla açtı. Önünü iliklememek için kendini zor tutuyordu.
"İyi akşamlar, efendim," derken sesi saygılı olduğu kadar gergindi de.
"İyi akşamlar, James." Telefondan gelen yaşlı, aksanlı ses her zamanki gibi ifadesizdi. Martin boğazını temizleyip devam etmesini bekledi. "Bize bildirmek istediğin bir gelişme oldu mu?"
"Hayır, efendim. Gözetimim altında."
"Son zamanlarda ilgini çeken bir tuhaflık oldu mu?"
"Aslında bununla ilgili bir rapor sunmak istiyordum," dedi Martin elini cebine sokarken. "Telefonda konuşmak güvenli olmayabilir diye şifreli ağdan bir yazışma yollayacaktım."
"Beklemenin özel bir nedeni var mı?" Yaşlı adam genel rutini sürdürürken şarabını yudumladı, Martin ise kravatını gevşetmeye çalışıyordu.
"Biraz daha gözlem yapmak istedim efendim," dediğinde adam onu onayladı ve kısa sürede raporlamasını yapmasını isteyip telefonu kapattı. Her zamanki kısa ve öz konuşma sona erdiğinde Martin nefesini üfledi ve masaların arasına yürüyerek Hera'yı buldu. Sandalyesine geçtikten sonra, "Birer kahve içelim mi, yoksa benim dairem de mi içeriz?" diye sordu.
Hera yerinde rahatsızca kıpırdanırken gözlerini kaçırıyordu. "Gerek yok, evlerimize gitsek iyi olur. Malum... İş," deyip gözlerini açarak gülümsedi.
Martin bu reddedişi kibarca gülümseyerek yanıtladıktan sonra elini kaldırıp garsonu çağırdı ve hesabı istedikten sonra arkasına yaslandı. Sessiz geçen yemek bitine kadar böyle devam etmiş, tek tük kelimeler dışında pek konuşmamışlardı. Aldığı telefon üzerine Jack üzerine konuşmaya karar verdi. Garson gelene kadar vakitleri vardı.
"Sence de Jack son günlerde tuhaf değil mi?" diye mırıldandı. Hera kaşlarını hafifçe çatıp alnındaki saçları geriye iterken gülümsemeye çalıştı.
"Bilmem, bana pek farklı gelmedi," dedi.
"Sanki kendisi gibi değil. Farklı davrandığını düşünüyorum." Hera usulca omuz silkip konu hakkında bir yorumda bulunmak istemediğini belirtince başını salladı. "Her neyse, bana öyle geldi demek ki."
Garson masaya yaklaşıp hesabı önüne bırakırken Hera elini çantasına attı. Martin ona kirpiklerinin altından ne yaptığını sorgulayan bir bakış atarken ceketinden cüzdanını çıkarıyordu. Hera kaşlarını kaldırıp çantasındaki elini çıkardı ve naif bir omuz silkme ile rujunun kapağını açtı. Gözlerindeki gülümseme üzerine Martin gülümsedi. Kadın rujunu utanmadan dudaklarında gezdirirken hesaptaki miktarı ve yeterli bir bahşişi deri kutuya koyup ayaklandı. Hera da acelesizce çantasını kapatmış, ayağa kalkmıştı.
Yemek boyunca bir şeyler konuşmuş olmasalar da Hera birlikte yemeğe çıkan bir çiftmiş gibi Martin'in koluna girince adamın içine umut kırıntıları doğdu. Restorandan çıkana kadar yine sessizlerdi ama esen Haziran havasına çıktıklarında Martin kadına baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beden Hırsızı (Tamamlandı)
Viễn tưởngGöz göze geldiği tüm savunmasız bedenleri ele geçirebilir. Metroda, gemide, kalabalık bir caddede... Ona her yerde rastlayabilirsiniz. Gözlerine baktığınız anda onun alanına girmiş olursunuz ve bedeninizi ele geçirmesi sadece birkaç saniyesini...