Bölüm kısa ama sürprizli. Lütfen yorumlarınızı bana söyleyin çünkü tepkilerinizi merak ediyorum.^^ İyi okumalar!
28.Bölüm
Jack, Seattle
Kitaplarla dolu rafların arasından yürüyerek üzerimize gelen katilin siyah pelerini kendi yarattığı rüzgarla dalgalanıyordu. Başı eğikti, yüzü gölgelerin arasında kalmıştı. Onun attığı her adımla bir adım geri giden Alicia beni de beraberinde geriye çekiyordu. Katil bize doğru sakin, acelesiz adımlarla yaklaşırken beynim durmuştu. Buradan kaçmamız gerektiğini, bize geldiğini, sıradakinin biz olduğunu idrak etmem gerekiyordu. İrileşmiş gözlerle bir yerdeki bedene bir de bedenin katiline bakarken Alicia adımı seslendi. Kaçmamız gerektiğini söylüyordu.
Elini yakalayıp arkamızdaki kapıya bir bakış attım. Yedi sekiz metrelik mesafeyi koşmayı deneyebilirdik ama katilin silahı olup olmadığını bilmiyordum. Elimi belime yaklaştırıp silahımı kavrarken siyah pelerinli katil adımlarının hızını arttırmadan uzun koridoru yürümeye devam ediyordu. Bu sahne içinden çıkılmaz, kaçtıkça başka bir evreye geçilen kabusları andırırken Alicia'nın korkusunun kokusunu neredeyse alabiliyordum. Silahımı çekip katile karşı şansımı deneyebilirdim ama ortada bir cinayet varken ve biz suçsuzken üzerime bir şeylerin yeniden kalmasını göze alamıyordum. Diğer seçenek ise katilin bizi de öldürmesiydi. Hangisi daha iyiydi, bilemiyordum.
Alicia'yı elinden çekerek geri geri yürütürken hafifçe sola kayıyordum. Üç metre solumuzda çalışma masaları vardı. Yan yana getirilerek uzun bir sıra oluşturulan sıralardan birinin arkasına geçebilir ve elindeki silahı görene kadar saklanabilirdik. Elinde uzun mesafeli bir silah olmadığından emin olduğumda ancak kızı da alıp buradan kaçmayı deneyebilirdim. Katilin sakin tavırları avını izleyen bir aslanı andırıyordu. Bizim ani bir hamlemiz onu uyandıracak, öfkesini alevlendirecek ve üzerimize atlamasını sağlayacaktı. Onun gibi sakin kaldığımız sürece kıyametin kopmayacağını hissediyordum. Bu yüzden hamlelerimizi doğru yapmamız gerekiyordu.
Katil yüzünü pelerinin gölgesinden çıkarmadan kitap koridorunun sonunda durdu. Birkaç kalp atımlık zamanı bekleyerek geçirirken başının eğik olmasını kullanarak Alicia'yı son adımlarımızı da atarak çalışma masasının yanına çektim. Her an tetikteydim. O bir hamle yaptığında masayı devirip silahımı çekecek ve bizi kurtarmak için elimden geleni yapacaktım. Soğukkanlı olmak istesem de altıma etmek üzereydim. Eh, insan kendine yalan söyleyemiyordu.
Katil bir elini pelerinin kapşonuna götürdü ve ucunu tuttu. Alicia avucumun içinde titrerken yutkunup onu izledim. Elini sıkarken gözlerimi katilden ayırmıyordum. Bize yüzünü göstermek üzere olduğunu anladığımda şaşkınlığım korkumun önüne geçmişti. Siyah deri eldiven taktığı elinin parmakları kumaşı tutarken ben de nefesimi tutuyordum. Silahımı ağır davranacak avucuma aldım, Alicia'ı soluma çektim.
Arşivde çıt çıkmıyordu. Kitapların satırlarına dahi ölüm sessizliği hüküm sürüyordu. Bir zamanlar bir yazarın çığlığı olmuş sayfaların ölüme boyun eğdiği saniyelerde arşivin içinde hızlı bir hışırtı sesi duyuldu. Pelerinin şapkası çıktı ve kumaş parçası rüzgarda dalgalanarak katilin bedeninden sıyrıldı. Bir kelebeğin kozasından çıkışı gibi, siyahtan arınan bedenin kavuştuğu çıplaklık bizi dondurdu. Zamanın asla durmayacağını, biz öyle sansak da son sürat gittiğini biliyordum ama o an için saniyelerin etimize saplanıp milim ilerlemediğine yemin edebilirdim.
Tanıdık gözler gözlerime kilitlenirken orada öfkeyi görebiliyordum. Daha alt katmanlardaki yorgunluk güneşin batışında olduğu gibi, karanlık yaklaşırken ışığın silinişi gibi izlerini korusa da geçiciydi. Öfkenin kararttığı, ölümün katılaştırdığı yüzün sahip olduğu bir çift göz beni olduğum yere çivilerken tenimizdeki saniye oklarının hızla çıktığını, akan soyut kanların zamanı kayganlaştırdığını hissettim. Benim için buradaydı. Şimdi her şeyi büyük bir resimden görebiliyor, her şeyin anlamının bu resimde gizlendiğini anlayabiliyordum. Yapbozun parçalarının tamamlandığını ve çaldığım hayata sahip adamın hamlelerini idrak ediyordum. Neden soruları bir çözüme kavuşuyor ve bir defterin son sayfası da kopuyordu. Aslında her şeyin bu an için olduğunu, bu bedene bunun için geldiğimi biliyordum. Öğrenmem gereken gerçekleri bir yabancının hayatında öğrenmem gerekiyordu. Bu yolu bu şekilde adımlamam, kim olduğuma bu şekilde varmam gerekiyordu. O gün o trende bu bedeni bunları öğrenmek için çalmıştım. Cinayetin aydınlanması için benim gelmem gerekmişti. Sevginin ortaya çıkışı benim gelmemle olmuştu. Ait olduğum yerleri öğrenmem de buna bağlıydı. Resim karşımdaydı ve ben izliyordum. Aklımda tek bir soru daha vardı: Otel odasında onunla tek kaldığımda neler olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beden Hırsızı (Tamamlandı)
FantasyGöz göze geldiği tüm savunmasız bedenleri ele geçirebilir. Metroda, gemide, kalabalık bir caddede... Ona her yerde rastlayabilirsiniz. Gözlerine baktığınız anda onun alanına girmiş olursunuz ve bedeninizi ele geçirmesi sadece birkaç saniyesini...