"Buradan sonrasını yürüyerek gitmemiz gerek, arabayı görmemeleri için birkaç kilometre öteye çektim. Newt şu küçük defteri bırak ve yola koyul. Hadi kaldır kıçını sarışın." Dedi Jorge burukça gülümseyerek. Acı çektiğini biliyordum. Ödü kopuyordu.
Bendis ile ilk konuşmamızda bana sarışın demişti. Nedenini bilmiyorum ama onu hatırladığımda içime cesaret doluyordu. Defteri son kez bir şeyler yazmak için Thomas'dan almıştım. Defteri Thomas'ın göğsüne yapıştırdım ve ilerledim. Tam düşecekken tuttu ve bana baktı. Garip sayılabilecek şekilde gülümsedim. Defteri cebine koydu ve yanımda yürümeye başladı.
•••
"Tam bu saatlerde bir araç geliyor, laboratuvarın araç gereçlerini getiriyor. Şansımız varsa araç tesise girmeden Vince, Minho ve Thomas şoförü etkisiz hale getirip araçla içeri gireriz." Dedi Harriet fısıldamaya yakın bir ses tonuyla konuşarak.
Heyecanlanmıştım fakat artık her şeyin olup bitmesini istiyordum. Tesise varmadan bir kilometre önce durmuştuk. Bir binanın arkasında gizleniyorduk.
"Harriet, bahsettiğin araç bu mu?" Dedi Aris eliyle büyük bir kamyonumsu aracı göstererek.
Harriet, "Evet! Vince, hadi." dedi.
Vince ileriden giderken Thomas ve Minho onu arkadan takip ediyorlardı. Vince araca el sallayıp önüne durdu. Araç yavaşlayarak durdu ve camını açtı. Ne dediklerini az çok duyar gibiydim.
"Ah merhaba, sanırım sizi Tanrı gönderdi." dedi Vince.
"Ne istiyorsunuz bayım?" Dedi adam. Pek sıcakkanlı gözükmüyordu. Yani bu uzaklıktan artık ne kadar iyi görebiliyorsam.
"Sanırım son beş kilometredir yürüyoruz ve bir su bile bulamadık. Acaba sizde su bulunur mu diye merak etmiştim."
Adam, önce Vince'e sonra Thomas ve Minho'ya göz gezdirdikten sonra koltuğun altını eliyle aradı. "Sanırım bir şişe olacaktı."
"Ah, size minnettarız." Dedi Vince kapıyı suyu alma bahanesiyle açtı.
Adam suyu Vince'e uzattığında Vince adamı kolundan çekip araçtan indirdi. Karnımda ki ağrı çoğaldıkça izlemesi daha beter oluyordu. Minho, adamın alnına dirseğini sertçe geçirdi ve şişko adam yere yığıldı. Harriet ve Aris sevinçten birbirine sarılırken Jorge de mutlulukla bana bakıp sırtımı sıvazladı.
Vince şoför koltuğuna, Thomas ve Minho ise onun yanındaki koltuğa oturdular. Bize doğru yaklaşıp "Bir tur atmak ister miydiniz?" Dedi Minho.
"Kes sesini Minho ve kaldır kıçını. İSYAN'ın arananlarındansınız, herhalde sizi ön koltuğa, adamların gözüne soka soka götüreceğimi sanmadınız." Dedi Vince.
Minho "Ah doğru... " şeklinde bir mimik yaparak kapıyı açtı ve indi. Vince öndeki tuşlardan birine basarak kamyon kasasının kapısını açtı. Herkes arkaya doluştu ve Vince şoförlüğü Jorge'ye verdi. Sonuçta kimse çatışmada Jorge'yi görmemişti ama Vince oraya bağırarak ve ateş açarak geldiği için herkes onu biliyordu.
"Pekala, herkes silahlarını hazırlasın çünkü kapı açıldığında arkamıza bakmadan ilerleyeceğiz. Önümüze çıkanları gözümüzü kırpmadan etkisiz hale getirmemiz gerekiyor." Dedi Thomas cesaret verici kısa bir konuşma yaparak.
Tesise yaklaştığımızda kalbimin sesini duyabiliyordum. Kulak kabartarak Jorge'yi dinlemeye çalıştım. Yavaşça tesisin kapısına yaklaştı. Güvenlik, Jorge'yi görünce başını salladı. "Bugün küsüz galiba Max?" Dedi şakaya vurarak.
"Hayır sadece hastayım." Diyerek kestirip attı Jorge.
"Pekala... Hastayken ne kadar da huysuzmuşsun." Dedi ve kapıyı açtı.
Jorge tesise girdi. Birkaç dakika daha sürdükten sonra aracı durdurdu.
Araç gereçler laboratuvar için olduğu için doktorların bulunduğu bir odaya geldiğimizi umdum. Yakından bir ses konuştu. "Max'e ne oldu?" Dedi kadın.
"Şifayı kaptı." Dedi Jorge biraz sesini değiştirmeye çalışarak.
"Bu sefer fazladan şeyler istemiştik. Umarım gelmiştir." Dedi başka bir adam.
"Ah tabii ki. Bana inanmıyorsanız siz üçünüze eşlik edeyim de mallara bakın." Dedi Jorge. Yani odada üç kişi olduğunu belirtti.
"Mallar mı?" Dedi bir erkek sesi.
"Ah, fazla sokak ağzı." Dedi onun yanındaki kadın.
"Her neyse Jane, istersen daha fazla oyalanmayalım."
Ben, Minho ve Thomas önde durarak kasa kapısının açılmasını bekledik. Jorge önden düğmeye bastı ve kapı açılmaya başladı. Her şey fazla ani oldu. Önümüzde ikisi kadın, diğeri ise erkek olan üç kişi görünce silahları ateşledik. Silahların ağzında susturucu olduğu için sadece tıkırtı sesine benzeyen bir şey duyuldu.
Aşağı atlayarak araçtan indim. Jorge gülümseyerek bize bakıyordu. Diğerleride araçtan inerek yanınıza geldi.
"Kapıdan mı çıkacağız?" Dedi Aris.
"Havalandırmayı kullanalım. Her yerde kameralar var." Dedim.
Oda diğer odalar gibiydi. Thomas, Jorge'ye aracı kapıya dayamasını söyledi. O sırada dolaplardan birinin üzerine çıkıp havalandırma kapağını elimle çıkarmaya çalıştım. Başarılı olduğumda öbürlerine başımla işaret verdim.
Diğerleride beni arkamdan takip ediyordu. Birkaç dakika süründük. Arada nerede olduğumuzu hatırlatan boşluklar oluyordu. Yol, üç yola ayrılınca düz gitmeye karar verdik.
"Çocuklar siz ilerleyin." Dedi Aris.
"Ne? Ayrılamazsınız gerzekler sizi bulurlarsa bizim işimizde güçleşir." Dedi Minho.
"Ben ise işleri kolaylaştırmaya çalışıyorum. Hadi Sonya." Dedi Aris başıyla sağı işaret ederek. Ve sağdaki yola saptılar.
"Umalım da başlarına bir şey gelmesin." Dedi Vince.
Ve ilerlemeye devam ettik.
