1.5

519 55 9
                                        

"Gitmemiz lazım." Kafasını çevirmeden gerilemeye başladı Thomas. Elimi tuttu. "Hemen gitmemiz lazım Bendis."

Başıyla Newt'e komut verdi. Neler olduğunu daha bilmezken, Thomas'ın beni çekiştirmesiyle onları takip ediyordum. Aslında neler olduğunu -daha doğrusu neler olacağını- biliyordum, sadece korkudan ve korkunun verdiği şoktan zihnimi kullanamıyordum.

Arkama bakıp Brenda ve Jorge'yi aradım. Ama etrafta görünmüyorlardılar ya da ben göremiyordum. Beynim sarhoş bir ayyaş kadar bulanık ve işlevsiz hareket ediyordu. Sadece verilen komutları yerine getiriyordum.

Toparlanıp koşmaya başladım. Thomas ve Newt biraz küçük, ama sığabileceğimiz bir yere girdi. Korktuğum aşikârdı, fakat Newt'in sarılması beni birazda olsa rahatlatmıştı.

Her şey daha yeni yeni bitiyor sanmıştım, oysaki silah sesiyle her şey daha yeni başlamıştı.

"Gidip neler olduğuna bakacağım."

Newt, Thomas'ı bileğinden tuttu ve kendine çevirdi. "Delirdin mi sen Tommy, oraya gidersen ilk işleri seni almak olur. Onlar senin için burada."

"Senin için mi burada, bir saniye ne demek bu?"

Sorumu görmezden gelerek Newt'e doğru konuşmaya devam etti. "Öyle bir şey yok Newt, saçmalama. Onlar sadece beyinlerini kullanabilecekleri bir kaç çocuğu bulmak istiyorlar."

"Tamam bu açıklayıcı oldu."

Yersiz konuşmam yüzünden ikiside bana baktı. Utanmıştım ve Newt'in kaşlarını kaldırarak yandan gülümsemesi bana pek yardımcı olmuyordu.

"Gidip geleceğim Newt, bir şey olmayacak." Dedi Thomas "Son kez konuşuyorum." edasıyla.

"Pekala git ama geri dönmezsen bil ki kıçını kurtarmak için geri dönmem."

"Anlaştık." Dedi göz kırpıp gülümseyerek. Ve arkasını dönüp çıktı.

Yalnız kaldığımız için biraz çekinsemde en azından artık ilişkimizin ne olduğunu biliyordum. Ona bakıp gülümsedim ve başımı omzuna koyarak gözlerimi dinlendirmeye çalıştım.

"Ne kadar aksiyonlu bir gece değil mi bebeğim?"

"Bizim her gecemiz aksiyonlu Newt." Dedim gülmesini sağlayarak.

•••
Ne kadar olduğunu bilmiyordum ama uzun süredir Newt'le konuşuyorduk. Thomas'ın geri geleceğim diyip uzun süre boyunca gelmemesi yüzündende içimde bir kuşku vardı. Dayanamadım.

"Newt.-"

"Ah, biliyorum. Küçük Tommy'nin kıçını kurtarmamız gerek." Dedi hareketlenerek. "Her şekilde önlememizi almamız lazım, yanında silah var mı?"

Başımı salladım. Onaylayarak derin bir nefes aldı. Küçük alandan eğilerek çıkmaya çalışırken gözlerim korkuyla büyüdü. Bir adam, çirkin yüzüyle bizim ne olduğumuzu anlamaya çalışırcasına gözlerini bize dikmişti. Yüzünde yanık izlerine benzer şeyler vardı. Tek gözü seyiriyordu. Aniden öfkeyle ellerini yakama götürüp beni kendine çekti. Kendimden beklemediğim bir hızla silahı çıkarıp, tetiği çektim. Çekmemeyi yeğelerdim çünkü adam beni yakamdan tutup havaya kaldırmıştı ve şimdi ikimizde yere düşmüş, küçük sığınağın tam önüne yığılmıştık. Adamın üstümde olması benim öğürme isteğimi ve mide bulantımı arttırıyordu. Beyninden akan kan üstüme bulaşmış, hatta kan yapış yapış olmaya başlamıştı bile.

Newt sessizce olan biteni izlemekten başka bir şey yapamamıştı. Donakalmıştı belki de. Birkaç kez gözlerini kırpıp atlattığı şoku atmaya çalıştı.

"İ-iyi misin?"

"Turp gibiyim. Hadi, gidelim." Dedim yapmacık bir gülümsemeyle.

•••
Etraf birbirine karışmıştı, çoğu kişiyi bir yerde toplamış, diz çöktürtmüş, bekletiyorlardı. Her şey fazla karmaşıktı. İSYAN'ın askerleri her taraftaydı.

Gözlerimle Thomas'ı aradım. Minho, Tava, Sonya, Harriet ve gruptan birkaç kişiyle birlikte neredeyse herkes oradaydı. Fakat Teresa, Janson ve sarışın bir kadının yanında duruyorlardı.

Söylemiştim.

Peki ama neden Thomas, Brenda ve Jorge'yi göremiyordum. Korkum artıyordu.

Newt koluma dokundu. Parmağıyla işaret ettiği yere baktım. Brenda, Jorge ve Thomas oradaydı. Jorge eliyle gelmemizi işaret ediyordu. Hızlıca yanlarına koşup saklandık.

Brenda ölü gibiydi. Her geçen saniye beyninin bir bölümü işlevsiz hale geliyordu. Normaldi. Gereken ilacı alamamıştı. Alamazdıda, Mary ellerindeydi.

"Vay be Tommy, ne kadar çabuksun."

"Size gelmemenizi söylemiştim. Ve siz geldiniz." Dedi sinirle. Fakat sonra yüzü yumuşadı. "İyiki de geldiniz çünkü bu manzaradan sonra büyük ihtimalle geri gelemezdim."

"Pekala. Plan ne?" Diye sordum.

"Onların yanına gideceğim."

"Ah, hadi ama Tommy se-"

"Kes sesini Newt daha bitirmedim." Bunu alayla mı söyledi, yoksa ciddi miydi anlamadım. "Yanımda bir el bombası var. Onu patlatacağım."

"Bekle, o bomba patlarsa şuanda buradaki herkes ölür." Bu sıradan bir cümle değildi, soruydu.

"Buradan geri dönüş yok Bendis, anlamıyor musun?" Aman Tanrım. Bu Brenda mıydı?

"Geri dönmeyi göze alamayız Ben. Üzgünüm." Thomas'ın gözlerinde ne aramalıydım bilmiyordum. Bu acı mıydı, yoksa korku mu? Karar vermek zor.

"Neden bu kadar dramatize ediyorsunuz sizi gerzekler. Thomas tam bombayı patlatacak iken Vince ve biz harekete geçeceğiz. Savaş çıkaracağız yani." Dedi Jorge.

Başımdan ayak parmaklarıma kadar bir rahatlama hissiyle kaplanırken bir yandan da öfkelenmiştim.

"Geberebiliriz ve siz bizimle taşak geçiyorsunuz!"

Sinirlendiğimde saçmalayabildiğimi daha önceden söylemiştim.

Newt kahkaha attı fakat hemen kendini susturdu. Gülmemek için kendilerini zorlayan üç gerzekle ve birde babam ile -babama gerzek diyemem ya?- karşı karşıyaydım. Ulu Tanrım kurtar beni.

"Thomas, kendine gelip ayaklarını götüne vura vura şuradan defolup gider misin acaba?"

"Pekala kızım sakin ol." Dedi Brenda gülerek.

"Doğru söylüyor." Dedi Thomas son kez gülerek. Sonra yüzündeki gülüş silindi. "İşte başlıyoruz."

Sonrasında ise her şey çok çabuk gelişti.

lost minds • tst Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin