2.4

391 40 15
                                        

Boş bir ameliyat odası gibi bir odaya girdik. Minho gidip sedye olarak varsaydığım yere oturdu.

"Minho, dostum n'apıyorsun?" Dedi Thomas.

"Sabahtan beri sürüklenip yürüyoruz, biraz oturmama izin verseniz?" dedi.

"Çocuklar," dedi Harriet. "Vakit azaldı, her an alarm sesleri duyabiliriz."

"Ne için vakit azaldı?" diye sordu Nate.

"Janson yarım saate kadar yeni mallar gelmezse birkaç adam göndereceğiz demişti. " diye açıklama yaptı Thomas.

"Yeni malları getiren aracı biz aldık diyelim." dedim. 

"Buraya oturup sohbet etmek için gelmedik herhalde?" diye araya girdi Minho.

"Hayır, burada kamera olmadığı için geldik. Ve bir planım var." Herkesin gözü Nate'e çevirildi. "Kızın olduğu odaya girip herhangi bir şeyi tamir edeceğimizi söyleyeceğiz."

"O sırada biz ne yapacağız?" dedi Thomas.

"Sizde benimle geleceksiniz. Şuradaki köşede kıyafetler var, gidip giyinin."

Kimse bir şey demeden dediğini yaptı. Hızlıca kıyafetleri giydik. Kafasıyla kapıyı işaret etti ve odadan çıktık.

"Sorarlarsa yeni stajyerler olduğunuzu söyleyin."

Yürürken göz ucuyla Jorge'ye baktım. Yaka kartında başka bir isim yazıyordu.

"Durun." dedim. "Yaka kartlarındaki isimler."

"Lanet olsun. Burada herkes birbirini tanır, çıkarın onları." dedi Nate.

"Güzel farkettin Newt." dedi Nate. Kafamı salladım.

•••

"Hazır mısınız?" dedi Nate.

Son kez sakince gruptakilere göz gezdirdim. Sonra kapı açıldı.

"Hey Nate," dedi kapıdan çıkan beyaz önlüklü bir kadın. Yüzü bizi görünce biraz düştü. "Bunlar da kim?"

"Ah, onlar yeni stajyerler."

Şüphe uyandırmamak için gülümsedik.

"Um, merhaba çocuklar fakat buraya giremezsiniz. Yasak olduğunu biliyorsun Nate."

"Biliyorum ama iznim var, bana inanmıyorsan Janson'ı arayıp sorabilirsin Marie."

"Pekala, çabuk halledin." Dedi kadın asabileşerek.

Kafamda karıncalar var gibi hissettim. Kapıdan hızlıca ilk ben geçtim.

"Newt?" Dedi Thomas. "Newt dostum cevap ver."

Kendime gelmem zaman aldı. Bendis'i görmemin bana iyi geleceğini sanıyordum ama daha kötü olmamı sağlamıştı.

Yüzü, açık çikolata renginden sarıya dönmüştü, vücuduna bağlı onlarca kablo vardı. En önemlisi morlukları vardı.

"Newt bana bak!" Dedi Jorge beni sarsarak. "Kendine gelmen gerek. O benimde kızım."

"Görmüyor musun Jorge, vücudunda morluklar var. Onun bir suçu yoktu, sikeyim!"

"Hiçbir bok bizim suçumuz değildi ama elimizden bir şey gelmez. Şimdi kendini toparla hermano." Brenda'ya baktım. Mahvolmuştu. Gözümden birkaç damla düştü ama ağlamadım. Çünkü şuanda sadece sinirliydim.

Brenda kapıyı kolluyordu. "Geliyorlar!" diye fısıldadı.

İçeri aniden az önceki kadın ve üç kişi daha girdi. Göz temasından kaçındım.

"Ne duruyorsunuz?" Dedi Marie.

"Hiç, odayı inceliyorduk." Dedi Minho çaktırmamaya çalışarak.

"Ona ne oldu?" dedim. Konuştuğum için bana küfrettiklerini biliyordum.  "Yüzü sapsarı, neden?"

"Bu seni ilgilendirmez, işine dön." Dedi yanındaki adam.

"Hayır ilgilendirir. Burada çalışacaksam neler olup bittiğini bilmem gerek." dedim. Ses tonumu farketmeden yükseltmiştim.

Sustular, haklıydım.

"Yemek yemiyor. Suyu zor içiriyoruz. Oldu mu?" Dedi Bendis'in yattığı masanın yanına giderek.

"Neden morluklar var?" Dedim bu seferde.

"Zor kullandırttı." dedi omuz silkerek. "Artık kullandırtmayacak."

Ellerimi sıktım. Aptalca bir şey yapmak istemiyordum fakat sınırlarımı zorluyorlardı. Arkamı döndüm, Nate'in yanına gittim.

"Çocuklar buraya gelin." Dedi Nate, toparlamaya çalışarak.

"Bekleyin. Sizin yaka kartlarınız nerede?" Dedi başka bir kadın.

"Daha çıkartamadık," dedi Nate gülerek. "Pardon."

"Bekle, buraya girerken sana yaka kartı verirler. Alana kadar da geçmene izin vermezler." Dedi Marie.

"Aman tanrım, bunlar şu kaçan çocuklar." Dedi yanıdaki kadın. Cebinden telsizi çıkarıp bağırmaya başladı. Brenda kadının eline tekme atıp telsizin elinden fırlamasını sağladı.

Alarm ötmeye başladı. Harriet ve Thomas kadınları vurdu.

"Durun! Onu vurmayın." dedim sona bir tek o adam kalınca. Adamın gözleri büyüdü. Gözlerimden öfke fışkırıyordu adeta. Kafasını tutup duvara vurdum. Adam yere düştü. Masada ki cihazlardan birini aldım. Elime alıp çalıştırdım. Adamın boynuna cihazı yapıştırdım. Bayılacak gibi olduğunda yakasından tuttum. "Uyumak yok, eminim o da uyuyamamıştır."

"Newt acele etmemiz gerek hadi!" Dedi Minho.

Adama tokat atıp kendine getirdim. "Bakalım bundan sonra da zor kullandırtabilecek misin." Pantolonumda sakladığım silahı çıkarıp karnına sıktım. Hiç olmadığım biri gibi davrandığım için ağızları açık beni izlediklerini hissedebiliyordum. Adamın ellerini masaya bağlayıp Bendis'i kucakladım.

"Bu Newt'ü daha çok sevdim." Dedi Brenda. Aldırış etmedim.

"Hadi Bendis, uyan!" Gibi sözler söylüyordum. Yanımda Thomas ve Minho vardı.

"Hayır, buradan." Dedi Nate. Başka bir yoldan gitmeye başladık. Bu yok biraz daha karanlıktı ama önümüzü görebiliyorduk. Gerçi yanımda Thomas olmasa yere kapaklanırdım çünkü yoldan çok Bendis'e bakıyordum.

"Nate, nereye gidiyoruz?" Dedi Harriet. Farketmemiştim ama el ele tutuşuyorlardı.

"Çatıya." Dedi.

Merdivenlere vardık. Arkamızdan üç adam geldiğinde Bendis'i Thomas'a verdim. Diğerleri çıkmaya devam ederken Minho'yla adamlara nişan alıyorduk. Biri o kadar yaklaştı ki vurmaması imkansızdı.

"Newt eğil!" Dedi Brenda. Ve demirden kayarak adamı göğsünden tekmeledi. Biz ona bakarken diğeri durmadı ve Brenda'yı vurdu.

lost minds • tst Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin