İçeri Hayley girdi. Kadın küt kesilmiş siyah saçları ve benden kısa olan boyu ile bana sevimli görünüyordu. Kaşlarını kaldırarak gülümsedi.
"Newt şuan da dinleniyor." Gülümsemesinin yerini ciddi bir ifade aldı. "Öğle aramız bitmek üzere. Biri sizi görürse işler iyiye gitmez Bendis, bunu sende biliyorsun." Üzülürcesine dudaklarını birbirine bastırıp tek çizgi haline getirdi.
Başımı sallamakla yetindim. Bakışlarımı Alex'e çevirdim. Hayley ise Newt'i kontrol etmeye geri gitti.
"Asansör ile bodruma inip oradan da kaçabilirsiniz. Bir kaç tane asansör olduğundan fazla dikkat çekmeden kurtulabilirsiniz diye düşünüyorum."
Bekle, birden fazla mı asansör var?
"Newt'in yanına gidelim."
Sessizce onu takip ettim. Newt gözleri yarı kapalı, yorgun görünüyordu. Hayley beklemediğim bir anda konuşmaya başladı.
"Anlaşılan bizimkiler size çok değer veriyor. Normal bir silah kullanmamışlar, bu daha farklı bir silahın mermisi. Yani Newt'in bacağında büyük hasar riski vardı."
Kadının fazla resmi konuşuyor olması beni rahatsız etmişti. Yinede bize yardım ediyordu.
"Her neyse, her ihtimâle karşı kontrol etmen gerekiyor." dedi kadın kafasıyla beni işaret ederek.
Hayley Newt'in bacağını sıyırdı.
"Bana mı öyle geliyor yoksa bu şey büyüyor mu?" dedi Newt yüzünü buruşturarak.
"Hayır, iyileşiyor. Şuan durumu gayet iyi Bay..."
"Soyadım yok. Sadece Newt." dedi omuz silkerek.
"Peki Bay Newt." dedi Hayley.
Şuan da aşırı stres ile dolmuş olmasaydım gülebilirdim.
Newt'in yarasının olduğu yer morarmış ama yara dikilmişti. En azından sorunlardan birini atlatmıştık.
"Kendimi iyi hissediyorum. Ayrıca zamanımızda azalıyor, gitmemiz gerekiyor." dedi Newt.
Yeniden başımı salladım. Haklıydı, buraya Alex ile özlem gidermek için gelmedim.
"Bendis, sen Hayley ile beraberken neler olduğunu anlattı. Eğer Sağ Kol'a gidiyorsanız Jorge sizi Marcus'a götürecektir yani tek yapmanız gereken Marcus'u bulmak," Bakışlarını Newt'den, bana çevirdi. "A Bölgesi buradan fazla uzak değil, oraya giderseniz zaten Marcus kendini istemedende olsa gösterecektir. Tüneli geçtiğinizden sonra orada olacaksınız. Anlaşıldı mı?"
İkimizde onayladık. Newt beklediğimden daha iyi gözüküyordu.
Alex kimsenin dışarıda olmadığını kontrol edip, gelmemizi işaret eden bir hareket yaptı. Asansörü çağırmak için kartını okuttu. Kapılar açıldı. Asansöre adımımı attığımda, tarifi imkansız ürperti vücudumu sardı. Yine başımızın çâresine bakacaktık. Zorundaydık. Newt bodrum katının tuşuna bastı.
"Parmaklarımızı çapraz tutalım." dedim acı bir şekilde gülümseyerek. Ardından kapı kapandı.
***
Bodrum katına geldiğimizde asansörden Dink sesine benzeyen bir ses çıktı. Otopark gibi bir yere gelmiştik ama hiç araba yoktu. Sessize yürümeye başladık.
"Hava çoktan karardı. Fenerleri çıkarsak iyi olacak."
Fenerleri çantadan çıkarıp birini Newt'e fırlattım. Tuttuğu sırada durdu. Neden durduğunu soracaktım fakat önüme döndüğümde, büyük beyaz bir kapının üzerinde yeşil led ışıklı bir tabela ile karşılaştım.
Çıkış.
Kapıdan çıktığımızda küçük bir kutunun ya da çukurun içindemişiz gibi hissettim. Yukarı zıpladım. Ardından Newt'e yardım ettim ve ellerimi çırptım.
Burası -tahmin ettiğim kadarıyla- gizli bir çıkış yoluydu. Çitler arkamızda kalmıştı.
Newt'in fenerini açmasıyla nereden geldiğini bilmediğimiz bir Deli, Newt'in üstüne yapışarak onu yere kapakladı. Alex'in verdiği silahlardan birini hızlıca çıkararak Deli'ye doğrulttum. Newt onu yüzünden uzak tutmak için çenesinden itmeye çalışıyordu. Tetiği çektim. Deli yere yığıldı. Newt gözlerini kapatarak yere iyice yayıldı. Ellerini saçlarının arasına geçirdi. Birkaç küfür savurdu. Göğsü hızlıca inip kalkıyordu.
"Biri silah sesini duymadan buradan gitsek iyi olacak." dedim.
Elimi uzatarak ayağa kalkmasında yardımcı oldum.
Tünellere doğru yürürken ikimizde bir yerde durmamız gerektiğini biliyorduk. Çantalarımızı bırakarak ikimizde yerimize yerleşmeye çalıştık. Fazlasıyla yorgun olduğumdan gözlerimi kapattığım an da uykuya dalmak istiyordum. Fakat tek düşünebildiğim Newt'di. Ve yüzümden birkaç santim uzakta olan suratı.