Şimdi diyorum şimdi..
Bir deniz,denizde vapur,gökyüzünde martı,semaverde çay olmalı..
Bir de çaya yaren.. ' Cemal Süreya '
***
Uçaktan iner inmez hemen bir taksiye atladık ve canına yandığım babaannemin malikanesine doğru yol aldık. Daha günler öncesinden her saat başı arayıp geliş saatimizi milyon kere sorgulamıştı tontişim, pamuk yanaklım, kanatsız meleğim.. Babaanneme olan düşkünlüğüm nedendir bilinmez ama bizimkilerin anlattığına göre bebekliğimden beri farklı bir düşkünlüğüm varmış. Buralara geldiğimizde koynundan çıkmazmışım, ki hala geldikçe onunla yatmaya çalışırım. Tabi bizim pamuk hanım 'Egi gocaya gideceğsun onun yanunda da babaannecum diye mi ağlancağsun?' diyerek odadan kovmaya çalışır ama benim yağmur altında kalmış kedi bakışlarıma yine dayanamazdı..
"Geldik Yaren."
Hayal dünyasından gerçek dünyaya Sevim'in seslenmesiyle geri dönerken, kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim. Sevim'in sorgulayıcı bakışlarını görmezlikten gelerek, kendimi taksiden dışarıya attım. Adımlarım toprak zeminle buluştuğunda, üzerimdeki bütün negatif enerji sanki anında uçup gitmişti. Dağlardan süzülüp gelen o temiz, bol oksijenli havayı derince soluyarak gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım ve anın güzelliğine kendimi bıraktım..
Çok özlemiştim.. Suratımda halimden memnun bir gülümseme meydana gelirken Sevim'in tekrar seslenmesiyle gözlerimi hafifçe araladım ve bakışlarımı çocukluğumun en güzel tatillerini yaşadığım eve çevirdim. Karşılaştığım sahne ise beklentilerimin arasında ilk üçte bile yoktu. Babaannem geleceğimizi dört bir yana haber vermiş gibiydi. Sağdan soldan akın akın gelen komşuları gördüğümde gözlerim keyifle kısıldı. Hepsinin ellerinde ufak tefek kaplar, hediyeler eve doğru yaklaşıyordu. Bakkal Rasim amca bile koca göbeğini tutarak geliyordu..
Çocukken Sevim, Gülsüm hatta Gökhan abi ile birlikte adamcağızı az delirtmemiştik. Hala o günlerin acısını çıkarttığı zamanlar olurdu. Büyümek hiç güzel şey değildi..
"Hiç gelmeseydinuz! Beklemektan otur otur götim acidi."
Bende nerede kaldı diyordum..
Elimdeki eşyaları fırlatırcasına bırakıp babaanneme koştum. Pamuk yanaklarını ellerimin arasına aldım. "Oy benum pamuğum, bizu mu özlemiş?" Yağmur altında kalan kedi bakışlarım babaannemde etki bile yaratmadı. Ayağındaki kara lastiğine atış yapmak üzere davranırken, güçlükle ellerini yakaladım. Evet babaannemin en etkili silahı ayağındaki lastikti. Kara lastik! Hem de çok pis popo acıtan cinsten!
Ellerimi teslim olurcasına yukarı kaldırdım, "Ya babaanne yine ne yaptım ki? Hem o elindekini yavaşça yere bırak he? Ayrıca Sevim'de burada, ona niye bir şey demiyorsun? Alınıyorum bak!" Fırsat bu fırsat tekrardan şansımı deneyerek en etkili drama rolümü oynamaya başlamıştım ki, yine sonu hüsranla bitti. Çünkü babaannem, numaramı yemiş miydi? Asla !
"Siçtiğimun çıkarttuğu aynı babasi gibidur. Yapar ama yapmadum der. Hani goca bulduydun onunla geleceğdun bi daha ki gelmena?"
Şimdi anlaşıldı bizim sultanın derdi. Kocaya varmadım diye şu anda bütün savaş taktiklerini uygulamalı kullanmayı düşündüğünden emindim. Tekrar ve tekrar savunma mekanizmamı gün yüzüne çıkartmakta gecikmedim.
"Babaanne sana söz. Bir daha ki gelmeme kalsa şu koca olayı olmaz mı?"
Ben bir umut, kaçış yolları ararken imdadıma karşı komşu Ayşe teyze yetişti. "Gız bırak hızanı, bulur o da illa gönlüna eş olanu." Gözlerimle Ayşe teyzeme teşekkür ederken, babaannem içine şeytan kaçmış gözlerini kadıncağızın üzerine dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)
Teen FictionHuzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi ama insanı kendine bağlayan, aşık eden, hayat veren.. Parlak dalgalı saçlarını, rüzgara karşı savurduğunda, etrafını esir alan kokusu adeta şü...