^^Seni Bir Kere Öpsem
İkinin Hatrı Kalır..^^
Düzenleniyor :)
-YUSUF-
Samet'in azgın sularında kardeşimin varlığını hissedeli koskoca üç günü devirirken, ikisinin anlaşmış gibi evin içinde bir araya gelmemesi azda olsa rahatlamamı sağladı. Yasemin, yemek yedikten sonra odasında mahkum hayatı yaşıyordu. Bütün gün sağda solda proje sebebine koşturmamızın üzerine Samet'te erkenden odasına çekiliyordu. Çekilse ne olacaktı? Lanet olasıya kardeşimde boş değildi!
Samet'in çok akıllı olduğunu söylemiş miydim? Peki ya benim bu kadar aptal olmamın sebebini anlatmış mıydım? Kendimi bu zamana kadar akıllı sanmam, iki gün önce Samet'in beni göz göre göre oyuna getirmesi sonucunda son buldu.
İş yoğunluğundan bir boşluk bulduğumuz vakitte Uzungöl'e gitmeye karar verdik. Benim ruh halim, Samet'in ruh halimin yanında devede kulak kalıyordu. Hadi benim derdim belliydi. İş gücü düşünmekten, kendi olmayan özel hayatımı düşünecek değildim. Çünkü elle tutulur, gözler görülür bir özel hayatım yoktu! Gözlerimin önüne düşen bir çift yeşil gözle benliğimi gölün sessiz sularına kurban verirken, Samet'in beni dürtmesiyle kendime geldim.
"Dürtme şöyle!" Aptal herif suratıma yandan bir bakış atıp gülümsedi. Kadın olsaydım bu çekici gülümsemen işe yarayabilirdi dostum! "Ne düşünüyorsun?" Sorusu bittiği anda elini kaldırdı. "Ya da kimi düşünüyorsun diye mi sormalıyım?" Yandan bakış atma sırası bana geçti. Göz bebeklerim sağdan sola doğru hızla devrildi. "İlla birini düşünmek zorunda mıyım?" Evet dedi iç sesim! Onu düşünmek zorundasın!
"Yeni mimarı düşünebilirsin. Sonuçta bir ay aynı odayı paylaşacaksınız. Sahi adı neydi?" Samet'in dediklerini önce sinirlensem de, sonrasında merakım ağır bastı. Bakışlarımdan anlayan adamım, ellerini hayretle birbirine çarptı. "Sormadın bile değil mi? Ah! Ne kadar ilgisiz bir adam!"
"Senin gibi olamadığım için affet!" Elimdeki ufak çalı parçasını yolup durmaktan başka bir faaliyetim yoktu. Samet dokundurmamın üzerine, derin bir nefes alıp verdi. "Gözünde nasıl bir adamım ben?"
Harika! Kitabın ortasından gelen bir soru! Hiç çalışmadan bu soruya yanıt verebilir miydim? Tabi ki verirdim!
"Hatun delisi, azgın, sapık, zevkine düşkün.." gazımı alıp sayma işlemim Samet'in kükremesiyle yarıda kesildi.
"Siktir git ulan! İyice şey yaptın beni!" Alaylı bakışlarıma mani olamadım. "Ney yapmışım?" Suratının aldığı kırmızı renk daha da koyulaşırken, gözlerinin mavi harelerine karalar düştü. Daha da kararmasını istemem benim suçum değildi. Dilime gelen cümleler çıkmak için zorluk çekiyordu.
"Yalan mı? Misal şirkette odana girmemiş bir tane çalışan gösterir misin bana? Odana girmemiş derken, duvara yaslamadığın, koltuğa devirmediğin, masaya fırlatmadığın kısımdan bahsediyorum!"
Lafı böyle adama çakarım aslanım bakışları altında Samet'in şekilden şekle girmesine keyifle sırıttım. Gözlerini düşünüyormuş gibi kısarak ufuklara doğru çevirdi. Boşuna düşünme bok kafalı diye bağırmak istesem de, daha fazla üzerine gitmemeye karar verdim. Vicdanımın ağırlığı yine bünyemi zorlarken, elimde duran ot parçacıklarını suratına doğru savurdum.
"Tamam lan tamam. Bed muncirlerini asma bağa!" Kayan şivemle, kendimce tatlı bir görüntü sergilediğimi düşünüyordum. Samet bunu doğrularcasına bakıp sırıttı. Gülümsemesi çok kısa sürerken, tebessümü dudaklarında ansızın soldu. Sonra çok büyük bir karar almış ve o kararı bana söylemek istiyormuş gibi yerinde kıpırdandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)
Teen FictionHuzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi ama insanı kendine bağlayan, aşık eden, hayat veren.. Parlak dalgalı saçlarını, rüzgara karşı savurduğunda, etrafını esir alan kokusu adeta şü...