34. Ejderha :) / Düzenlendi

11.8K 994 156
                                    

-SAMET-

Hepimizin çocukluğunda mutlaka bayram öncesi yeni alınan kıyafetlere hevesle baktığı, 'Sabah olsa da giyinsek!' diyerek herkese göstermek için diye gün saydığı zamanları olmuştur.

Yetimhanede kalırken bize de hali vakti yerinde kişilerin getirdiği kıyafetler, ayakkabılar, oyuncaklar, pahalı çikolatalar olurdu. Bayram gelsin diye dört gözle beklediğim o günleri anımsadım nedensizce.. O günlerde heves ettiğimiz yeni kıyafetlerin geleceği heyecanı yaşamak her şeye bedeldi. Sonuçta hiçbir şeyin en iyisini, en kalitelisini bilmediğin için gelen bir bez parçası bile olsa, bizim gözümüze dünyanın en pahalı eşyası gibi gelirdi. Giyinip sabahtan akşama kadar belki de günlerce hevesle hava atarak yürürdük. 

'Bak benimki seninkinden daha güzel! Hayır, benimki daha güzel..'  diye itişip kakışmalar, o ufak ellerinle yumruk atmaya çalışmalar..

Hayatımda olan yenilikleri gösterme merakımın başladığı yer, işte tam bu evreydi..

Parmağımdaki metal halkaya her baktığımda içimdeki bu durum, bunu açıkça özetliyordu. Sağ elim hep havaya kalkıyor, milletin gözüne sokmak istercesine hazır kıta bekliyordu.

Ne yapalım be! Hayatta ilk defa bu kadar mutlu ve huzurluydum. Seviliyordum bir kere! Karşılık beklenmeden değer veriliyordum.

Yasemin.. Benim eşi benzeri olmayan tek güzelliğim.. Geçen zaman içinde yalnızlığa esir düşen krallığımı yıkmış, topraklarıma hiç savaşa gerek duymadan sahip olmuştu. Sorgusuz sualsiz gönlümün tahtına gelip oturmuştu..

Oturmuştu! Tahtıma oturmuştu!

Kucağıma oturmuştu! Kucak.. Yasemin..

Kucağıma oturan Yasemin..

'Evrene geri dön Samet!' diye biri fısıldadı kulağıma.. Olduğum yerde irkilerek, silkelendim. Kontrol sağlamak hiç bu kadar zor olmamıştı. Yemin ederim hatunun dediği kadar vardım. Pimi çekilmiş bomba misali her an patlamaya hazırdım. Ah bir fırsat olsa var ya, adamın aklını alırdım, aklını..

Tabi, bu 'Alırdımlar, yapardımlar' sadece benim hayal dünyamda sınırlı kaldığından dolayı, anca talihim yok bahtım kara böyle hayat batsın yere diyerek kaderin cilvesinin yedi ceddine selam çakardım.

Sertçe açılan kapı hayal dünyasından çıkmama neden olurken, ani bir refleksle ayaklandım.

"Şu odaya bir kerede insan gibi girsen ölmezsin!" diye söylendim.

Yükselen sesim Yusuf'un, 'Girmezsem ne olur?' adlı bakışları altında kısılırken, havası sönen balon kıvamında yerime çöktüm. 'Arada bacın olmasa dayanılacak adam mısın?' gibi yürek yemiş cümlelerimi rafa kaldırdığımı da söylemeden geçemeyeceğim. Hızla suratıma bir gülümseme bıraktım.

"Hayrola kayınço? Seni odama hangi rüzgar attı böyle?" diye sordum. Genellikle ben onun odasından çıkmadığım için pek odama geldiği söylenemezdi! Birkaç adım atarak önümdeki koltuğun kol kısmına doğru yaslandı. "Bu akşam Safranbolu'ya gidiyorum. Şu restore ettirdiğim evde aksilik çıkmış. Onlarla ilgilenmem gerek. Yaren'e iş için gittiğimi söyledim. Sakın ağzından kaçırma!" dedi.

Yusuf konuşadursun, ben şuan tek bir detayı önemsiyordum.

Bu gece Yusuf evde olmayacaktı! Benim minik kelebeğim tek kalacaktı!

Kutlamalara şimdi başlamak çok mu ayıp kaçardı?

"Duydun mu beni?"

Yusuf'un sesiyle, bedenimi saran titremeyle irkildim. "Ne oluyor ulan?" diye sordu. Şimdi heyecandan yerimde duramıyorum desem olmazdı. Onun yerine omuz çekerek umursamaz bir tavır takındım.

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin