-YAREN-
Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur derler..
Yusuf ile yollarımızın birleşmesinden beri mutluluğun ne olduğunu daha iyi anlar olmuştum. Yürüdüğüm yollar artık daha anlamlıydı. Attığım adımlar ise daha sağlam.. Onun yanında kendimi o kadar huzurlu hissediyordum ki, sanki yeryüzünde ikimizden başka kimse yokmuş gibiydi. Tek bakışı, gülüşü, dokunuşu beni benden alıyor, mutluluktan yere göğe sığamıyordum.. Canına yandığım mavi gözleri o kadar aşk doluydu ki.. Sanki gökyüzünü sığdırmıştı içine.. Yalanım yok! Saatlerce seyredebilirdim. Uzun ince parmağında, takılı duran yüzüğe gözüm kaydı. İç çektim. Suratımda kocaman bir gülümseme meydana gelirken, bu durum onunda gözünden kaçmadı.
"Çok hoşuna gitti herhalde?"
Yusuf'un imasıyla utanç ve mutluluk karışımı bir sıcaklığın yüzüme yayıldığını hissettim. Kafamla onaylamakla yetinirken, elindeki ballı ekmeği ağzıma doğru uzattı.
"Yeter bu kadar Yusuf. Yemin ederim çatlayacağım.." dediğimde hızla kaşlarını çattı. "Bu son!" dedi ve itirazımı kabul etmeksizin ekmeği ağzıma tıkıştırdı.
"Bu kaçıncı sondu!"
Ağzımın dolu olmasından kaynaklı boğuk çıkan sesime gülümsedi. Saatlerdir kuş gibi beni beslemesine memnun olsam da, artık nefes bile alamaz duruma gelmiştim.
Masada duran çayını alıp ardına yaslanırken düşünceli tavırları dikkatimden kaçmadı.. Bu durumun Sinan'ın Narin'i kaçırmasıyla ilgili olduğuna kalıbımı bile basardım. Yine de doğruluğunu anlamak için, "Ne düşünüyorsun?" diye sordum. Tek kaşı havalandı. "Narin seni aradı mı?" diye sordu.
Evet, tahmin ettiğim gibi abilik damarları kabarmıştı. Dünkü merasime katılmayan Narin, gece tek mesajla özür dilemişti. Lakin neler olup bittiğini anlatmamıştı. Sadece iyi olduğunu söylemişti. "Evet aradı!" dediğimde hızla bakışlarını bana çevirdi. Dudakları seğirdi.
"Ne dedi? Sinan anlatmış mı her şeyi? Hem anlatacak o günü mü bulmuş adi pislik!"
Yine başlıyorduk.. Sinan ve Yusuf'un arası ne zaman düzelirdi bilmem ama ben o anları görmeden bu dünyadan göçüp gitmiş olacaktım. "Bilmiyorum Yusuf! Bugün görüşeceğiz kızlarla. Alışveriş için plan yapmıştık. O zaman alırım hesabını.."
"Ne alışverişi?" Yusuf'un ani çıkışı irkilmeme neden oldu. Alışverişe gidecek olmam bu kadar sinirlenecek bir durum muydu? Şaşkın bakışlarımla yanıt verdim ama anlamadı.
"En son bir araya geldiğinizde neler olmuştu hatırlatayım mı?"
Olayın sebebini o an anladım. Ona da hak veriyordum. Başımızı belaya sokmadan eve döndüğümüz görülmemişti. Neyse ki bu alışveriş biraz zorunlu haldendi. Derin bir nefesten alabileceğim cesareti alarak durumu anlatmaya başladım.
"Hani nişan var ya hayatım.. Hani kardeşinin nişanı.. Hani Samet ve Yasemin nişanlanıyor ya.. Sende bugün otele bakmaya gidecektin.."
"Lanet olsun!" diye inleyerek suratını sıvazladı. "Nişandan önce belki vazgeçer dedim ama olmadı.. Neyse darısı nikaha! Belki o zamana kadar vazgeçer.."
Yusuf'un Samet'e karşı olan tutumu hiçbir zaman değişmeyecekti. Artık bunu kabullenmiştim. Omuz silkerek çayımdan bir yudum aldım. "Samet'i çok sevdiğini biliyorum!" dedim. Kaşları havalandı. "Kardeşimi daha çok seviyorum!" dedi. Surat ifadesi oyuncağını paylaşamayan bir çocuğu andırıyordu. Konuyu hiç uzatma telaşına girmeden yanımda duran çantamı hızla kucağıma çekiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)
Teen FictionHuzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi ama insanı kendine bağlayan, aşık eden, hayat veren.. Parlak dalgalı saçlarını, rüzgara karşı savurduğunda, etrafını esir alan kokusu adeta şü...