31. ~Efsane Adam~ / Düzenlendi

14.2K 1K 211
                                    

Lüks otelin kapısından bütün asaletiyle içeri giren adam ardından gelmekte olan korumalarına döndü. "Siz lobide bekleyin. Bir durum olursa haber veririm." dedi emredici sesiyle. Adamların birçoğu kapının önünde saflarını alırken, Ersin yanına aldığı iki adamla lobide bir köşeye çekildi. Sinan, suratındaki ciddiyetini koruyarak otelin restaurant kısmına doğru ilerledi. Kapıda onu karşılayan genç bir adam gülümseyerek kafasını eğdi. "Hoş geldiniz Sinan bey." dedi.

Her yerde tanınmanın vermiş olduğu avantaj kadar, dezavantajı da vardı. Bunu en iyi şekilde idare eden Sinan, ifadesini hiç bozmadı. "Hoş buldum. Misafirim geldi mi?" diye sordu.

"Evet, efendim."

"Güzel." dedi ve sert adımlarıyla ayırttırdığı masaya doğru ilerlemeye başladı. Böyle ortamlardan nefret ediyordu. İş toplantıları olmasa, asla gelmez hatta önünden dahi geçmezdi. Bu takım işlerle de pek ilgilendiği söylenemezdi lakin babası Selami bey, bir kere emrini vermişti. Hayatında bir sefer gördüğü adamın kendisini neden bu kadar merak ettiği de ayrı bir konuydu. Amerika'daki şirketlerinde denk gelmişti Orhan beyle. Maddi olarak çökmek üzereyken, Sinan'ın bağladığı bir iş sayesinde gücünü tekrar toparlamıştı. İstanbul'da yapılacak olan ihaleye ise gönüllü olarak katılmak istediğini söylemişti. Bu zaman zarfında ise Sinan'ın ilgilenmesini emretmişti.

Keskin gözleri kalabalık ortamı hızla taradı. O esnada kendisine el kaldıran adamı gördü. Zoraki bir gülümseme bıraktı dudaklarına. İlerledikçe masada sadece Orhan beyin olmadığını görünce şaşırsa da bunu belli etmedi. Orta yaşlarının sonunda olan Orhan bey, üzerindeki ceketi düzelterek ayağa kalktı. Sinan masanın olduğu yere geldiğinde adam ışıldayan gözleriyle elini uzattı. "Sinancım seni tekrar görmek ne güzel.." dedi kibar tebessümüyle.

Sinan gelen selamı olabildiğince kibar karşıladı. "Eksik olmayın Orhan bey. Sizde hoş geldiniz.." dedi. Kendisine bakmakta olan gözlere çevirdi kısık bakışlarını. Adam hemen araya girdi.

"Kızım Derya.."

Kadınlığın bütün emaresini taşısa da doğallıktan bir o kadar uzak olan kadın, elini uzattı. "Merhaba, çok memnun oldum Sinan." dedi.

Suratında orada bulunduğundan dolayı hoşnut bir ifade vardı. Kırmızıya boyalı dudakları iki yana doğru kıvrıldı. Kadının gösterdiği samimiyetin nereden geldiğini ciddi anlamda merak eden Sinan, "Bu kadar erken karar vermeyin Derya hanım!" dedi. Ses tonunda dalga geçtiğine dair ipucu vardı. Kadının öpmesi için uzattığı eli sadece kısaca sıkmakla yetindi ve ilgisini oturmak için çekiştirdiği sandalyeye verdi.

Genç kadın hüsran içinde suratını astı. Düşen modunu bozuntuya vermese de, içindeki o kırılan gururu bir kere alevlenmişti. Babasının iflas etmekte olduğu dönemde hayatlarına giren kahramanı bir kere uzaktan görmüş, o an oldukça etkilenmişti. Babasından ve tanıdıklardan soruşturmaları sonucunda ise Sinan'a olan etkisi hayranlığa dönüşmüştü. Türkiye'ye de sadece bu adamı kazanmak için gelmişti ve ne olursa olsun kazanmadan dönmeyecekti!

"Menüleri istesek mi?" dedi Orhan bey, ortamdaki gerginliği dağıtmak için. Sinan hay hay dercesine kafasını salladı ve hafifçe kafasını çevirdi. İşte o esnada gördüğü suretle kısık gözleri kocaman aralandı. "Narin!" diye fısıldadı, şaşkın çıkan sesiyle..

"Efendim?" diyen Derya, adamın fısıltıyı aratmayan sesini kendisine yordu. Sinan ise hala tepkisiz bir halde Narin'e bakıyordu. Üzerinde beyaz gömleği ve dizlerinin hemen üstünde biten siyah dar eteği oradaki çalışanlardan biri olduğunu gösteriyordu. Uzun sarı saçları ensesinde topuz şeklinde tutturmuş, suratında ise belli belirsiz makyaj vardı. Ve o haliyle masaların birine servis sunuyordu.

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin